Ulu Önder, Amasya Tamimine ‘’Milletin istiklalini
yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır’’ diye yazarken, bu inanca 19 Mayıs
1919’da çıktığı samsun’da sahip olmuştur. Zira Ulu Önderimiz 19 Mayıs 1919’dan
daha sonra geldiği Samsun’da, ’’ Ben Samsun'u ve Samsun halkını gördüğüm zaman
memlekete ve millete ait bütün tasavvurlarımın, kararlarımın herhalde yerine
getirilebilir olduğuna bir defa kuvvetle inanmıştım. Samsunluların hal ve
durumlarında gördüğüm gözlerinde okuduğum vatanseverlik, fedakârlık, ümit ve
tasavvurlarımı müspet bir inanca götürmeye, yeter olmuştu’’ demiş ve doğum
tarihi ve gününü 19 Mayıs olarak açıklayarak bizi onurlandırmıştı. O nedenle
Samsun Atatürk’ün Şehridir. Biz bununla övünürüz haklı olarak. Futbol
takımımızın göğsünde arma olarak Atatürk’ün resmini taşır. Başka hiçbir futbol
takımına bu onur verilmemiştir. Dün bu kutlu günün 95. yıl dönümüydü. Buruktuk.
Soma’da ihmal sonucu 301 canımız toprak oldu. Bu
büyük acıyla kavruldu yüreklerimiz. Ülkemiz büyük bir matem yaşadı. Hükümetimiz
3 günlük yas ilan etmişti. Yas biteli üç gün oluyor ama hala matemdeyiz. Kolay
unutulur bir durum değil elbet, bu matem daha uzun süre devam edecektir.
Etmelidir de. Yüreklerimizi yakan bu büyük acı nedeniyle bu büyük bayramı
layıkıyla kutlayamadık. Soma’nın yüreklerimize düşen acısı henüz sönmemişken
Süper Lig’in kapısını aralamış olan futbol takımımız o eşikten geçemedi
maalesef.
Tarihin gördüğü büyük bir haksızlığa uğratılmıştık.
20 bin Mersinliyi tribünlere alan irade bir avuç kadın ve kızımıza sövülmesine
çanak tuttu. İşin garibi Atatürk’ün şehrine reva görülen bu çağdışı uygulamaya
bu şehrin ileri gelenlerinin seyirci kalmasıydı. ‘’Susuyoruz diye bizi uysal
koyun sanmasınlar’’ diye söylenir ya. Biz edepli insanlarız. Uğradığımız bu
büyük haksızlık karşısında ortalığı karıştırmayıp susup buna seyirci kalmışsak,
sanmasınlar ki uysal koyun olduğumuz içindir. Gösterdiğimiz bu vakur davranışın
açıklanabilir yegane nedeni bu şehrin insanların fıtratında bulunan
efendiliktendir. Bu durumun sorulacak bir hesabı varsa eğer bu şehir, elbette
bunun hesabını soracaktır.
Öyle başkalarının yaptığı gibi söverek ve sayarak
değil ama. Bu içine düşürüldüğümüz utancın hesabını bu şehrin insanları
demokratik yollardan elbette soracaktır.
Hesap sorulmazsa zaten, bir hakkım var mı bu şehir üzerinde bilmem ama
varsa hakkım helal değildir. Demem o ki: Her bakımdan kötü günler geçiriyoruz. Bir
gün elbet kader bize de gülecektir. Bir bilen de ‘’Son gülen iyi güler’’ demiş.
/Ragıp GÖKER
20 Mayıs 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder