Eğer bu kent geçmişteki değerlerini hemen her
alanda kaybetmiş ve hala da kaybetmeyi sürdürüyorsa, bunun sorumluları da
olmalıdır. Eğer son otuz yıla yayılan bir çöküş söz konusu ise, bu kenti
yönetenlerle, bu kent adına siyaset yapanların sorumluluğu yanında, bu çöküşe
seyirci kalmayı sürdüren bu kentin yaşayanları da en az onlar kadar sorumludur.
Şöyle biraz gerilere giderek Samsun’un geçmişte sahip olduğu değerleri
hatırlarsak, zaman içerisinde bunları birer birer nasıl kaybettiğimiz çok daha
iyi görülecektir.
• Bir zamanlar bölgenin hem ticari yönden, hem de
sosyal yaşam açısından cazibe merkeziyken, bugün Samsun’un büyüklüğü ile orantılı
olarak bölgede ki ticari üstünlüğünden bahsedilemiyorsa,
• Türkiye’nin en büyük limanlarından birisine sahip
olmasına rağmen yıllarca kaderine terkedilmesi sonucu, (Özelleştirme sonrası
hariç), ihracat rakamları açısından çoğu Karadeniz Bölgesi illerinin arkasında
kalınmışsa,
• Böylesine önemli bir kent ürettiğinin % 244
fazlasını tüketiyorsa, yani geliri giderini karşılayamaz hale gelmişse,
• Samsun ekonomik göstergeler bakımından
Türkiye’nin ilk on kentinden birisiyken, bugün 35-36. sıralarda geziniyorsa,
• İstihdam ve kent ekonomisine büyük katkısı olan
Azot, Bakır ve Tekel Fabrikaları kapatılarak binlerce işçi işsizliğe mahkûm
edilmişse,
• Türkiye’nin en verimli iki ovasına sahip
Samsun’da tütün, şeker pancarı ekimi adeta engellenirken, tarımda uygulanan
yanlış tarım politikaları ve tarım ürünlerinin ithalatı nedeniyle, tarım fiilen
bitirilmiş ve tarım işsizleri de yeni işsizler ordusu olarak işsizler kervanına
katılmışsa,
• 20 yıl kadar önceleri eğitim de ki başarısının
yüksekliği ile üniversite sınavlarında Türkiye birincileri çıkartan bu kent,
bugün Türkiye eğitim sıralamasında 32-33. Sıralara gerileyerek olanakları çok
sınırlı olan birçok Doğu ve Güneydoğu ilinin dahi arkasına düşmüşse, bu kentin
iyi yönetildiğinden söz edilemez.
• Bu kente umut verecek ve can katacak teşvik
yasası açıklandığında, tüm Karadeniz Bölgesi’nde sadece Samsun’un teşvik
kapsamı dışında bırakıldığı görülmüştür. Samsun’u aşağılayan bu karara tepki
dahi gösteremeyen siyasetçi ve yöneticilere sahip bir kentin geleceğe umutla bakma
şansı yoktur.
• Samsun’un Teşvik Yasası dışına itilişinin
sonrasında Samsun’da meydan konuşması yapan Sayın Başbakan’a karşı “Bize ne
teşvik gerek, ne de başka şey, Sizin varlığınız bize yeter” Diye pankart
asabilen bir toplumun, bu kentten ne bir beklentisi, ne de verebileceği bir şey
olamaz..
• Yol fakiri bir kentin çok önemli caddeleri
AVM’lere veya şahısların kullanımına terkedilirken, sadece seyreden bir
toplumun yaşadığı kentin geleceği olamaz.
• Halkının denize girebileceği tek sahili de kayalarla
doldurulup üzerine çift yönlü yol yapan anlayışa seyirci kalan yöneteni de,
yönetileni de kentlilik bilincini yitirmiş demektir.
Katledildikleri için ağlaşan ovalarımız ve
sahillerimizin döktüğü gözyaşları, aslında çocuklarımızın geleceğidir. Hala bu
kentin tek markası olmayı sürdürebilmek adına son şansını kullanan
Samsunsporumuza, bu zor gününde dahi destek vermeyen bir kent, her türlü acıyı
yaşamaya mahkûmdur. Bir kentte sayısı bir elin parmak sayısını geçmeyen fedakâr
ve cefakar işadamı ile sayısı ikiyi geçmeyen sivil toplum kuruluşu dışında,
yukarıda ki olumsuzluklara direnen yoksa, o kent adına geleceğinden umutlu olma
şansı da kalmamış demektir..
Yukarıda yazdıklarıma yalan veya yanlış diyenlerle
istenen her platform da her zaman tartışmaya hazırım. Yukarıda altını çizdiğim
bu ilgisizlik ve vurdumduymazlığın yaşandığı bir ortamda, bu kenti yönetenler,
bu kent adına siyaset yaptığını sananlar bu kenti hak ettiklerini söyleyebilirler
mi? Görevleri bu kent halkının haklarına sahip çıkmak olan sivil toplum
kuruluşları, kişisel çıkarlarını korumak adına suskun kalırlarsa, bu kenti hak
edebilirler mi?.
Bu kentte yaşayıp her şeye seyirci kalan, sorgulama
alışkanlığı kazanmamış ve kaderine razı olarak suskunluğa gömülmüş kent halkı
da, bu güzel kenti hak edemezler. Üzülerek söylemek gerekirse bu kent,
yönettiği insanların hiçbir konuda fikrine başvurmayan, yaptıkları her şeyi
güzel ve doğru kabul eden ve halkın da bunu beğeneceği şeklindeki ön yargıya
sahip yöneticiler tarafından yönetilmektedir. Bu sarmaldan çıkışın tek yolu, bu
kentte yaşayanların sorgulama ve hak arama kültürüne ve daha iyisini talep etme
cesaretine kavuşması ile mümkün olacaktır. Tanrı’nın verdiği her türlü
güzelliğe ve olanağa sahip kentimizin, hak edenler tarafından yönetildiği ve
temsil edildiği, halkının da seçtiği insanları yakından izleyerek sorguladığı
aydınlık günlerde buluşmak dileği ile iyi haftalar..
/Sadi SUBAŞI
12 Mayıs 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder