29 Mayıs 2014 Perşembe

Nihayet Samsun’dayım

Nihayet Samsun’dayım; sevdiğim şehirde ve sevdiğim insanların arasında. Buradan İstanbul’u sevmediğim ve İstanbul’da sevmediğim insanların arasında olduğum gibi bir yanlış çıkarım yapılmasın lütfen. İstanbul’u kim sevmez ki?  İnsanın İstanbul’da sevdiklerine ulaşması zor, İstanbul insanı yoruyor. İstanbul’da gün 16, bilemediniz, 18 saat. Geriye kalanı size değil trafiğe ait.

Samsun, ne kadar büyürse büyüsün, hala bir baştan bir başa gitmesi çok kolay ve hala gün 24 saat. Trafikte bile selamlaşacağınız, hal hatır soracağınız birkaç dostunuz yanı başınızda. Hele de benim gibi toplu taşıma hatlarını kullananlar için bir yol süresince selamlaşmak, halleşmek ve dertleşmek hiç dert değil. Ben bu kentin bu yönünü daha bir seviyorum. Bu yönünden daha bir keyif alıyorum. Bu kentte güne selam ve kelam bereketiyle başlamak çok güzel...

Henüz yeni geldim; daha sahile inmedim. Her sabah kah selamlaştığım, kah hal hatır sorduğum, kah birlikte yürüdüğüm dostlarımı görmedim. Bizim İhtiyarla(hadi adını da açıklayayım, bizim İhtiyar bizim Nusret Sağlam’dır) birbirimize sataşmadık daha. Selçuk Özgürdal’la üç durup iki adım atarak herkesin 15 dakikada kat ettiği mesafeyi biz bir buçuk saatte alıp bir de “Amma da yürüdük ha” diye tafra yapmadık. Aziz Atik’le, Mehmet Demir’le, Mustafa Mutlu’yla Selçuk’a sataşmadık. Cemal Gülhan’la, Temel Çalıkoğlu ile siyasete yelken açmadık. Nazım Alkan’a, Cezmi Genez’e CHP üzerinden laf atmadık. Ve de insan eliyle yeniden şekillenen sahilin son halini görmedik.

Tabi sahildeki sabah yürüyüşünden ve yürüyüş arkadaşlarından ibaret değil bu kent ve bu kentteki dostluklarım. Bugünlük yürüyüş faslından bir plan hepsi, kenti yazmaya devam ederiz kısmet olursa ileriki günlerde.

Seviyorum ben bu kenti ve bu kentin insanlarını, hem de her şeyine rağmen seviyorum. Patlamış çatlamış kaldırım taşlarının altından üstüme sıçrayan çamurlu sulara rağmen seviyorum. Çöp kutusunun yanında oturup da kuruyemişlerin kabuklarını çöp kutusuna atmak yerine kaldırımlara atan yaşlı genç, kadın erkek, köylü kentli binlerce insanıma rağmen. Ve hatta “Ben böyle kentin içine tüküreyim” dercesine genzini bu kentin caddelerine boşaltan onca insana rağmen.

Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Sevgili Necmi Çamaş dün ayağımın tozuyla katıldığım Kültür ve Sanat Çalıştayı’nda “Beyefendilere, hanımefendilere hasretiz, onları özlüyoruz” diyordu. Bizim gençlik yıllarımızda “Osmanlı beyefendisi, Osmanlı hanımefendisi” tanımları vardı. Merkezi İstanbul’du son imparatorluğun son seçkinlerinin ama Samsun’da da o kadar çoktular ki? Merak ederim o insanlar nereye gitti? Ve eksikliklerini hep yüreğimde duyarım.

Güzel bu şehir, seviyorum ben bu şehri. Mutluyum bu kentte ve bu kentin insanlarının arasında. Kim bir tatlı huzur almak için nereye gider bilmem ama ben o tatlı huzuru bu kentte buluyorum. İyi ki bu kent var ve iyi ki siz sevgili dostlarım var.

/Osman KARA
29.05.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder