İnsanı insan yapan özeliklerden belki de en önemli
olanlardan biriside vefa duygusudur. Vefa duygusuna sahip olmak, insanlara
toplum içerisinde saygınlık kazandırır. Ne yazık ki, böylesine gerekli bir
duyguyu gittikçe kaybediyoruz. Teknolojinin gelişmesi ile moral değerlerde
hızlanan aşınmadan, toplumun birbirine olan saygı ve sevgisinin göstergesi olan
vefa da fazlası ile payını almıştır. İnsanların vefalı dostlarının olması ne
kadar mutluluk vericiyse, sevdiği kişilerin vefasızlığı karşı karşıya kalması
da bir o kadar üzücüdür. Vefasızlık, insanların güvenirliğini de tartışılır
hale getiren bir olgudur.
Vefa duygumuzda ki aşınmanın son yıllarda giderek
arttığını söylerken, bunun daha az oranda olsa da, geçmişimizin her döneminde
de yaşandığı gerçeğini göz ardı edemeyiz. Ancak bu duygusuzluk giderek
artıyorsa ve sıradanlık kazanıyorsa, toplumsal çok ciddi sorunlarımız var demektir.
Vefa kaybı öylesine kişisel zayıflık göstergesidir ki, zamanla unutulamaz ve
unutturulamaz. Özellikle de ülkesine mal olmuş ve toplumun sevgi ve saygısını
kazanmış insanlardan esirgenen vefa, onu seven geniş kesimlerin de vicdanını
yaralar. Vefa duygusunun her iki yönü ile de en çok yaşandığı alan siyaset
dünyasıdır. Bu konuda olumlu ve olumsuz yaşanmış çok sayıda örnek vardır.
Bu ülkenin belki de en büyük vefasızlığa uğrayan
kişisi, ülkesini düşman işgalinden kurtararak Laik ve Çağdaş Hukuk düzeninde
bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuran Mustafa Kemal Atatürk’tür. Toplumun
gönlünde taht kuran insana dahi en yakın arkadaşlarının vefasız tavırlar
göstermiş olması üzücüdür. Bu konuda tarihe damgasını kuran örnek, Atatürk’ün
ölümünden çok değil, üç yıl sonra yaşanmıştır. Atatürk’ten sonra Cumhurbaşkanı
olan en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü döneminde, paraların üzerinde ki
Atatürk’ün resimleri kaldırılarak İsmet İnönü’nün resimlerini basılmıştır. Bu
vefasızlık örneği bugün dahi konuşulmaktadır.
Siyaset dünyasında vefa denince akla gelen ilk isim
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir. Siyaset yaptığı süreçte olduğu gibi
siyasetten yasaklandığı dönemlerde de partilileri ona büyük vefa göstererek
yalnız bırakmamışlardır. Sayın Demirel’in dostlarına karşı gösterdiği vefa
bunun en büyük nedenidir. Sayın Demirel ile ilgili olarak sıkça anlatılan öykü
her şeyi anlatmaktadır. Sayın Demirel yıllar sonra hangi köye giderse gitsin,
kendisini karşılamaya gelen muhtara veya köyün tanınmış simasına adıyla hitap
ederek hatırını sorarmış. Vefa ve
vefasızlık konusunu hemen her türlü ikili ilişkiler için konuşabiliriz. Ne
yazık ki, vefalı davranışlar çok fazla konuşulmaz ama vefasızlıklar çok daha
fazla konuşulur. Çünkü vefasızlık, üzer ve yaralar. Yakın arkadaşın vefasızlığı
dostlukları bitirir. Öğrencisinin onu yetiştiren öğretmenine karşı vefasızlığı,
ancak nankörlükle açıklanabilir.
Tüm insanların yararlandığı, gölgesinde dinlendiği,
ürünleriyle beslendiği, satarak para kazandığı doğaya ve onun insanlara sunduğu
güzelliklere ihanet edenlerin vefasızlığı, çocuklarımızın geleceğine indirilmiş
en büyük darbedir. Görevini dürüstçe ve bir özveri ile yapan işçisini, aynı
çabayı ve başarıyı göstermeyen işçisinden ayırarak onu ödüllendirmeyen patronun
ki ne kadar vefasızlıksa, görevini savsakladığı halde maaş almayı sürdüren
işçinin ki de bir o kadar vefasızlıktır.
İnsanların yaşadıkları kentin sorunlarına ve
çevresine duyarsızlığı da, kent halkının oyları ile seçildiği halde, yapacağı
hiçbir işi halkı ile paylaşmayan yöneticilerinki de vefasızlıktır. Bir kentte
yaşayanların kentin sorunlarına sahip çıkmaması, yapılan yanlışları görmezden
gelmesi, kentini temsil eden spor takımına destek vermemesi, kendisine yaşam
veren kentine olan saygısızlığı ve vefasızlığıdır. Vefasızlığın en acı vereni
ise, anne ve babaya karşı olanıdır. Dokuz ay karnında taşıyıp aylarca sütü ile
beslediği evladından beklediği ilgiyi göremeyen annenin uğrayacağı yıkım,
vefasızlığın belki de en kötüsüdür.
Topluma ve kendisine yararlı bir evlat yetiştirmek
için gece gündüz demeden çalışan bir babanın fedakarlığı, ancak evladından
göreceği yakın ili ve saygıyla ödenebilir. Anne ve babanın yaşlılıklarında
evlatları tarafından yalnızlığa terkedilmesinden daha büyük vefasızlık olabilir
mi? Bir vefa öyküsü ile yazımı
sonlandırayım.
Ben vefa duygusunun ne olduğunu ilk kez rahmetli
babamda görmüştüm.. İlkokulda okuduğum, sanırım 1950 li yılların son yarısıydı.
Bir akşam babam işten gelmiş ve büyük bir sevinçle anneme müjde veriyordu. Çocuk
aklımla o zaman çok anlayamasam da, sonraki yıllarda çok daha iyi
değerlendireceğim o gün söylediği bu sözler beynime çakılmıştı. Babamın müjde
olarak anneme, “Arife, gözümüz aydın. Devlet bir kanun çıkartmış ve tüm
çalışanlara belli bir süre çalıştıktan sonra emekli maaşı bağlayacakmış.
Yaşlılığımızda geçim korkumuz olmayacakmış. Allah Devletten razı olsun”
dediğini duymuştum.
Babam bazı zamanlarda işyerinde olan arızalar
nedeniyle üç gün eve gelmeden işinde çalışırdı. Bir kez dahi işinin
ağırlığından yakındığını duymamıştım. İşverenine de her zaman dua ederdi.
Patronlarını böylesine seven bir çalışanı, patronlarının da çok sevdiklerini
gözlerimle görüyordum. Babamın devletine ve işverenine olan saygı ve vefa
duygusu, benim iş yaşamımda da bana hep önder olmuştur.
Bende iş hayatıma başladığım andan itibaren,
babadan öğrendiklerimle çalışanlarıma karşı elimden geldiğince sevgi ile
yanaşmayı ve onların her türlü yasal haklarını vermeyi ilke edindim. Vefasızlığın ne olduğunu da yine babamın
patronu olan Samsun Un fabrikası sahiplerinden rahmetli Nuri Ceritoğlu’nun
yaşamının son günlerinde ki yaşadıklarında görmüştüm. Daha önceki bir köşe
yazımda da söz ettiğim bu anımla yazımı tamamlayayım.
Milletvekilliği ve Samsun Belediye Başkanlığı da
yapmış ve çevresinde çok sevilen, sayılan bir insan olan Nuri Ağabeyin son
günlerinde işleri bozulmuştu. İçine düştüğü durumun üzüntüsünden, fabrikanın
bahçesinde ki evine kapanmıştı. Sık sık gidip ziyaret ediyordum. Son
ziyaretlerimin birisinde bana öyle bir şey söylemişti ki, göz yaşları
içerisinde evden ayrılmıştım. Bana, “Sadi dün çevrem de olan dostlarımın hiç
birisi para isterim korkusu ile ziyaretime bile gelmiyor” Demişti. Vefa ve
vefasızlığın ne olduğunu bunlardan güzel anlatacak ne olabilir? Tanrı hiç
kimseye vefasız dost vermesin ve hiç kimseyi de vefalı dostsuz bırakmasın…
/Sadi SUBAŞI
19 Mayıs 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder