13 Mayıs 2014 Salı

19 Mayısa Doğru -I

I. Dünya savaşı sona ermiş ve Mondros Mütarekesi imzalanmıştı. Osmanlı Devletinin üzeri kara bulutlarla kaplı idi. Bu esnada, Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bulunuyordu ve Anadolu’ya nasıl geçebileceğinin hesaplarını yapıyordu. Bu tarihte, harbiye nazırı Cevat Paşa istifa diyor ve onun yerine ise, Şakir Paşa harbiye nazırı oluyordu. Bütün bunlara rağmen M. Kemal Paşa, kendisini Dokuzuncu Ordu müfettişliğine tayin ettirmeğe muvaffak olmuştur. Bu arada Dokuzuncu ordunun, Erkan-i harbiyesi olarak ta, Miralay Kazım Bey, Doktor İbrahim Tali ve Refik Saydam’ın tayin edilmesini sağlamıştı. Artık, hareket günü yaklaşıyordu. 9 Mayıs sabahı, Mustafa Kemal Paşa’nın Şişlideki evinin kapısı sabahın erken saatlerinde çalınmıştı. Durumdan tedirgin olan Paşa, gelenin Miralay Kazım Bey olduğunu öğrenince rahatlamıştı. Yalnız, Kazım Bey’in yüz ifadesinin iyi olmaması, onun kötü bir haberle geldiğinin belirtisi olarak ortaya çıkıyordu. M. Kemal Paşa “Hayrola, bu kadar erken” deyince; Kazım Bey “Sakin olunuz Paşam, ama haberler kötü, Düvel-i Muazzama (Osmanlı Devleti) İzmir’in Yunan Kuvvetleri tarafından işgaline müsaade etmiş” diyorlar. M. Kemal Paşa bir süre sessiz kaldıktan sonra  “Haber resmi mi?”diyebiliyor. Kazım Bey “Hayır Paşam gizli, ama kesin” deniliyor.

Bunun üzerine, Mustafa Kemal Paşa harbiye nezaretine gider. Harbiye Nazırı Şakir Paşa hasta olduğu için, Cevat Paşa ile görüşür. Erkan-ı harbiye reisi Cevat Paşanın işgalden haberi yoktur. Bu sırada, Cevat Paşa’ya bir telefon gelir. Paşa telefonu kapadıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa’ya hitaben “Sadrazam sizi, yarın Nişantaşı'ndaki konağında yemeğe davet ediyor” der. Mustafa Kemal Paşa, 13 Mayıs 1919 akşamı, Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın konağına gider. Cevat Paşa’nın da hazır olduğu yemekte, can sıkıcı bir hava esmektedir. Hepsinde, bu iştahsız yemeğin biran önce bitmesini isteyen bir hal vardı. Sonunda misafir odasına geçtiklerinde, Sadrazam bir harita istedi ve M. Kemal Paşa’ya hitaben “Paşa Hazretleri. Bana bu harita üzerinde teftiş mıntıkanızı gösterir misiniz? “. M. Kemal Paşa parmağını Samsun Limanının üzerine koyarak, “İşte burası efendim. Vaziyeti yerinde gördükten sonra, devletin alması gerekli tedbirleri sizlere arz edeceğim” dedi. Sadrazam “Paşam, ne zaman hareket edeceksiniz? “ deyince; M. Kemal Paşa “Ne zaman emrederseniz, fakat kanaatime göre bir an önce hareket etmekte yarar vardır”. Sadrazam Ferit Paşa “ uygundur. Yalnız, gitmeden Zat-ı Şahane (Padişah)’yi ziyaret ediniz” dedi.

Yıldız Sarayının küçük bir salonunda, M. Kemal Paşa ile Vahdettin, adeta diz dize denecek kadar yakın oturuyorlardı. Açık pencereden baharın hafif nemli havası, Yıldız sarayının bahçesindeki bin bir çiçeğin kokusunu getiriyordu. Fakat denizin üzerindeki toplarını şehre doğru tehditkâr olarak çevirmiş olan düşman donanmasının anlatmak istediği ise; “Artık, bu topraklarda Türklük, baharı hür ve müstakil bir millet olarak karşılayamayacaktır” ifadesi idi. Vahdettin dirseğini dayamış olduğu masanın üzerinde duran bir kitaba işaret ederek; -“Paşa. Paşa, bu memlekete bugüne kadar yaptığın hizmetler, artık bu kitaba girmiştir. Tarihe girmiştir. Artık bunları unutun. Asıl bundan sonrasını düşünün. Söyleyin bakalım, Paşa. Paşa!. Devleti kurtarabilecek misiniz ?”

-“Hakkımdaki teveccühünüze teşekkür ederim. Elimden geleni yapacağım efendim” diyerek, M. Kemal Paşa cevap verdi. Görüşmeden sonra,Mustafa Kemal Paşa dışarıya çıktığı zaman, Naci Paşa’yı kendini bekler buldu. Padişahın yaveri Naci Paşanın elinde küçük bir kutu vardı. Bu kutuyu M. Kemal’e verirken “Zat-ı Şahanenin küçük bir hatırası” dedi. Bu üzerinde Vahdettin’in arması olan bir altın saat idi. Hemen sarayı terk eden Paşa’yı biran önce İstanbul’u terk etmek bekliyordu. Zira, düşman işgalindeki İstanbul'da, hareketlerinin dikkati çekeceği ortada idi. Bunun için de hazırlıkları yaparak bir an önce ayrılması gerekmekte idi. Mustafa Kemal Paşa çok zor şartlarda, ülkesi için çalışmalarını sürdürmekte kararlı idi. Bunun için de elinden geleni yapıyordu. Artık tek yol vatanın kurtuluşu idi, bu gaye ile çalışıyordu. Saygılarımla (gelecek yazımda devam edeceğim).

/Osman ECEVİT
13.05.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder