Terme; yalnızca Amazon efsanesi,
pirinç, pide, kavak ve güreşçilerle anılmamalı. Terme; edebiyat, sanat, ilim
alanında kıymetli eserler vermiş değerli kültür, sanat ve bilim adamlarıyla da
bilinip ilgi çekmeli ve sevilmeli. Çünkü bir şehir, kendisinin yetiştirdiği
şair, yazar, sanatçı, ilim ve fikir adamı oranında güçlü ve zengindir.
Termelilerle çok kıymetli şahsiyetler
arasında bir ünsiyet, bir aynileşme gerçekleşmeli. Yazar, şair, sanatçı ve ilim
adamlarımız yeni nesillere ilham kaynağı olmalı; empatiyle birlikte kültür,
edebiyat ve ilim sahasında bir sinerji, bir özgüven meydana gelmeli.
Terme’de yaşamış Hababam Sınıfı roman
ve filminin yazarı Rıfat Ilgaz, Cumhuriyet döneminin en önemli şairlerinden
Turgut Uyar ve Hilmi Yavuz ile Termeli Rahmi Özen, Senai Demirci, Ziya Behlül
(Servetifünun dergisi şair ve yazarı) ve Metin Kökten gibi tanınmış çok
kıymetli yazar ve şairlerimize, ünlü sinema sanatçımız Mehmet Aslantuğ ile
devlet sanatçısı müzisyenimiz Ertuğrul Sevindik’e; Prof Dr. Seyfullah Çevik,
Prof. Dr. Mehmet Beşirli, Prof. Dr. Ömer Aydın, Prof. Dr. Halil Başar, Prof.
Dr. Muharrem Dinçer gibi Termeli birçok değerli ilim adamına, şehitlerimize bir
vefa örneği olarak Samsun ve Terme Belediyesi tarafından sokak, cadde, park,
köprü, üstgeçit, kültür merkezi ve okul gibi yerlere isimlerinin verilmesini
teklif ediyorum.
Gazetemizin çok kıymetli yazarlarından
Yazar-Şair Zeki Ordu Hocam, bu konu hakkında köşesinde çok önemli bir yazı
yazmıştı: “O kadar köprü varsa ve onlara bir isim verilmesi isabetli olmaz mı?
Şöyle Terme’ye has bir isim. Her yanıyla Teme kokan bir isim. Yer ismi mi olur,
kişi ismi mi olur bilmem. Ancak her köprünün bir ismi olursa her adres
tarifinde Terme’nin bir tarafı daha söylenir. (…) Mesela “Ziya Behlül Köprüsü”
nasıl olur. Terme’nin kanaat önderlerinden birinin ismi olabilir. Turgut Uyar,
Hilmi Yavuz ve daha nice kültür ve sanat ehlinin isimleri olabilir. Hatta
“Cüneydi Bağdadi” köprüsü dahi olabilir. Mesele anlamlandırmak. Bir yönüyle
Terme kültürünü halka yaymak. Yoksa orada duruyorlar kendi başlarına ve kimseye
de bir zararı yok.” (Bilgi Gazetesi, 25 Haziran 2014)
90 yıl önce Terme’de ilkokulu bitirmiş
olan Hababam Sınıfı roman ve filminin yazarı Rıfat Ilgaz’ın ismi, “Rıfat Ilgaz
Kültür Merkezi” olarak yaşatılabilir.(Babasının mezarı, Yeni Camii’nin altında
kaldığı için o taraflarda bir köprü veya sokağa da ismi verilebilir.)
Dünyaca ünlü Şair-Yazar Turgut Uyar,
bir dönem Terme Askerlik Şubesi’nde subay olarak görev yaptığı için orada
bulunan parka “Turgut Uyar Parkı”, yahut Terme’nin en eski köprüsüyle ilgili
şiiri olduğu için “Turgut Uyar Köprüsü” ismi çok münasip olur. Ünlü
şair-yazar-gazeteci Hilmi Yavuz, Terme Cumhuriyet Meydanındaki saat kulesinin
yerinde bulunan Terme İlkokulundan mezun olduğu için saat kulesine veya meydana
“Hilmi Yavuz” isminin verilmesi çok şık olur. (Terme Halk Kütüphanesi’ne de
ismi verilebilir.)
Ahmetbey Köyü’ne adını veren kişinin
oğlu olan ve o köyde doğan (mezarı Ünye’de bulunan) Servetifünun Dergisi
şair-yazarı Ziya Behlül’ün adının oradaki bir okul, cadde ve sokağa veya Terme
Lisesi’nin arkasındaki köprüye verilmesi, güzel bir vefa örneği olur.
Altmıştan fazla esere imza atan,
Çanakkale, Hekimoğlu Efsanesi, Debreli Hasan eserleriyle bilinen meşhur
yazarımız Baha Rahmi Özen’in ismi, bir yere yaşarken verilmelidir. Onlarca
esere imza atan, televizyon programcısı Dr. Senai Demirci ile sinema sanatçımız
Mehmet Aslantuğ’un ismi, mezun olduğu Terme Ortaokulu veya Terme Lisesi’nin
yanında bir yerde (en azından bir kütüphanede) olmalıdır. Terme’de doğup 5
yaşına kadar burada yaşayan Ozan Arif’in ismi Fiskobirlik Caddesinde bir sokağa
verilebilir.
Terme’de karayolu üzerinde yapılan
üstgeçitlere de Ordu ve Giresun’da örnek bir şekilde olduğu gibi, isimleri bir
yere verilmemiş Termeli şehitlerimizin veya evliyaların adlarının verilmesi,
çok hayırlı ve takdire şayan bir davranış olur. Mehmet Nuri Yardım’ın da ifade
ettiği gibi “Şair ve yazarlarımızın isimlerinin caddelere, sokaklara, kültür
merkezlerine ve okullara verilmesi hem bir vefa borcu hem de doğru ve gerekli
bir davranıştır. Çocuklarımız, gençlerimiz edebiyatçılarımızı böylece daha
yakından tanıyabilir.”
“Amazon”, “Fenk” gibi yabancı
kültürleri çağrıştıran isimlerle değil; kıymetli şair, yazar, sanatçı ve
akademisyenlerimizle şehitlerimize vereceğimiz büyük değer sayesinde yeni
nesillerde bir “şehir bilinci” ve ruhu; doğduğu veya yaşadığı coğrafyaya daha
fazla değer verme, doğup büyüdüğü yerle ilgili “aidiyet duygusu” oluşturma,
“coğrafyadan vatana” ulaşma şuuru oluşacaktır. Kültür, vefa ve şuurla kalın.
/Ahmet
SEZGİN
16.12.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder