14 Ocak 2014 Salı

Tabiat Olayları, Sorumsuz Medyamız ve Senem KASAP Olayı

Samsun


Mevsim, kış mevsimidir. Eskilerin deyimiyle Karakış (Aralık), Zemheri (Ocak) ve Gücük (eğer çok kar yağarsa Karagücük(Şubat) ayları elbette doğanın iyice hırçınlaştığı zamanlardır. Bu zamanlar için insanlar taa yaz mevsiminden itibaren hazırlıklarını yaparlar ve kışı tedbirli bir şekilde geçirmenin yollarını ararlar.

Ancak bu durum, medyamızın yaptığı haberlere bakılırsa olağan bir durum değil hatta bir felakettir hâşâ. Eskilerin deyimiyle "çarık bağını" geçmeyen bir kalınlıktaki kar yağışı bizim ülkemizde olay olur. Bırakın zincir takmayı, normal zamanlarda bile trafiğe çıkılması sakıncalı "kabak" lastiklerle trafiğe çıkan araçlarımızın bu hafif karlı yollarda düştükleri "gülünç" duruma bir de kendini "şoför" zannedenlerin "nerede bu devlet" naraları haber diye evire-çevire verildikten sonra kaza yaparak iki kişinin ölümüne neden olan "ayyaş" sürücünün "ne olmuş yani insan kaza yapamaz mı?" itirazı yüzümüzde acı bir tebessüme yol açmaktadır. Abartılı haber, sorumsuz yayıncılık bize has olsa gerek… Oysa medyanın görevi bu mu?

Ya şu son örneklere ne demeli!... Genç haberciler gelmişler sahile, almışlar ellerine mikrofonu, geçmişler kameranın karşısına haber sunuyorlar. “İşte sayın seyirciler…! Dev dalgalar…" Bu arada dalgalar sahadaki sunucuyu dizlerine kadar ıslatıyor. Ötekisi de rıhtımın kenarına yaklaşmış yine elinde mikrofon karşısında kamera ve kayalara çarpan dalganın savrulan suları onu tepeden aşağı ıslatıyor. Ne heyecanlı, ne canlı ve ne gerçekçi haber sunma değil mi? Maalesef öyle. Çünkü aklı başında, sorumluluk sahibi bir Allah’ın kulu yetkili çıkıp ta “hayır!... Bu tarz habercilik psikolojik açıdan toplum sağlığını tehdit edicidir. “Rol Model” faktörünün etkisiyle insanlar bundan etkilenip bir benzerini yapmaya kalkabilirler” gibisinden uyarıda bulundu mu? Hayır. “RTÜK” diye bir kurumumuz ne için kuruldu ve ne iş yapıyor? Allah bilir.

Konuyu Rize’de dalgalara kapılarak hayatını kaybeden Samsunlu Üniversite öğrencisi Senem KASAP olayına götürmek istiyorum. Karadeniz hırçın bir denizdir. Özellikle, Lodosun da etkisiyle Sonbahar ve Kış mevsiminde kendisiyle şaka yapılamaz. İşte böyle bir günde, ben de değişik görüntüler elde edebilmek için korkarak da olsa sahile inip aşağıdaki fotoğrafları çekerken oradan geçen 30-40 yaşlarındaki bir vatandaşın bana önerisi “öyle uzaktan olmaz. Dalgaları yakından çekmelisin” diye “akıllar” verirken ben iki üç dakikada bir makinemi kapatıp fırtınadan donmak üzere olan ellerimi cebime sokuyordum. İşte Senem kızımız da bu propagandaların tesiriyle dev dalgaların önünde hatıra fotoğrafı çektirme uğruna "kurban" gitmiştir.

Sorumluların ortalıkta gözükmediği, sorumsuzluğun doludizgin yol aldığı bu çağda daha ömrünün baharında Karadenizli bir genç kızın hayatını söndüren bu olayda medyamızın günahını bu vesileyle dikkatlerinize sunmak istedim.

Saygılarımla.

/Çetin KOŞAR
01 Şub 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder