17 Ocak 2014 Cuma

Samsunleaks


Dünyayı karıştıran malum Wikileaks belgeleri skandalının ayak izleri Türkiye’de de deprem etkisi yaratmıştır. Muhalefet avını bekleyen kedi misali yumağın üzerine anında atlamış ve tüm silahlar Başbakan Erdoğan’a doğrultulmuştur. Türkiye ile ilgili 8000 belgenin bulunduğu ifade edilen söz konusu iddialar ile ilgili kamuoyu doğal olarak tatmin edici cevapları beklemektedir. İsveç merkezli uluslar arası bir organizasyon olan Wikileaks’ın, gündeme taşıdığı belgelerin, uzun süre hem dünya ve hem de Türkiye gündemini uzun süre meşgul edeceği anlaşılmaktadır.

Dünya genelinde ortalık çeşitli iddialar ile karışmakta iken, Samsun ölçeğinde de yaşanan görevi kötüye kullanmak, yetki ve makamları kullanarak kişisel rant elde etmek gibi gündemler çeşitli vesileler ile gündeme getirilmekte iken, yine Samsun kamuoyu tarafından yakinen tanınan ve bilinen kişiler adeta sus gemisinde yolculuklarını sürdürmektedirler.

Hiç kimse Samsun’da gerek bürokrasi ve gerekse yerel yönetimler nezdinde işlerin doğru dürüst gittiğini, devletin ve milletin tek kuruşunun gasp edilmediğini iddia edemez. Zaman içinde köşemizde veya diğer yerel gazetelerimizdeki bazı köşe yazarlarımızın ifadelerinde, kentte yaşanan olumsuzluklar dile getirilmekte, ancak yazılarda adı geçen kişi ve kurumlardan kesinlikle tekzip veya düzeltme anlamında bir cevap alınamamaktadır.

Elbette, bir kişi veya kurumlara karşı çeşitli iddialarda bulunursa, iddia ettiğiniz konuların muhatabı olan kişi ve kuruma “hadi bakalım beyler bu iddiaları ispatlayın da görelim” mantığı ile hareket edilemez. İddia edilenleri ispatlamak, iddia edenlere düşer. Yani eğer siz iddialarınızı söylemlere değil kesin belgelere dayandıramaz iseniz, iddialarınız havada kalır.
Ancak Türkiye’de öylesine konular gündeme gelir ki, bırakın kesin bilgi ve belgelere, itiraflar olduğu halde, mahkemelerde suçları sabit olarak anılan kişilerin künyeleri, sadece mahkeme mübaşirinin koridorlardaki tiz sesini duymaktan öteye geçmez. Girerler ve çıkarlar.

Samsun’da da zaman içinde bazı aklıselim köşe yazarı arkadaşlarımızın, kesin bilgi ve belgelere dayalı gündeme getirdikleri, özellikle yolsuzluk ve rüşvetle ilgili konulara muhatap olan kişi ve kurumlara yönelik, şeklen de olsa yetkililerin harekete geçmemesi, kent olarak yaşananlara karşı duyarsız veya korumacı bir zihniyet ile hareket etmemiz, sonuç olarak kent ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Örnekleri sıralamaya kalksak, köşemizi birkaç gün aynı konular ile iştigal etmiş oluruz. Ancak şahsen Samsunspor’umuz bugün sürüklendiği ekonomik girdap ve Bank Asya Ligine mahkum edilme nedenlerini defalarca gerek kuşemizdeki yazılarımız ile ve gerekse çeşitli platformlarda özellikle genel kurullarda ifade ettiğim halde, konunun muhatabı olan kişiler yazımızın başında da ifade ettiğim gibi hiçbir şekilde cevap vermek zahmetine katlanmamaktadırlar.

 Üstelik benim iddia ettiğim konular ile ilgili bir mahkeme süreci yaşanmış ve benimle birlikte o dönemlerde görev yapan tüm yönetim kurulu üyesi arkadaşlarımız ifadeler vermişlerdir. Kulüpten alacaklı olduklarını iddia edenler alacaklarının neden kaynaklandığını hala ispatlayamamışlardır.

Denge gazetesinin benimle yapmış olduğu “Pazar Sohbeti” köşesinde de yer alan açıklamalarım, yaklaşık 4 ay süre ile gazetenin internet sayfasında yayınlanmıştır. Yani röportajın yayınlandığı  günkü gazetenin alınıp okunmamış olması ihtimali olsa dahi, internette gezinen ilköğretim çocuklarımız dahi bu röportajı okuma imkanı bulabilmiştir. Ancak kent her konuda olduğu gibi bu konuda da duyarsız kalmış, kulüp, başkalarına göre tehlike olan ve bana göre de bugün dahi gerçeklerin ortaya çıkması adına elzem olan kayyuma gitmek gibi bir durum ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Kulüpte bana göre idari anlamda ilk neşteri vuran Fuat Köktaş yönetiminin ilk toplantısında söz alarak yapmış olduğum ilk konuşma aynen şu şekildedir. O gün toplantıya iştirak eden yönetici arkadaşlarım da gayet iyi bilir. “değerli başkanım ve sevgili arkadaşlarım, eğer bu kulübü kayyuma götürmek kararı almaz isek, bana göre Samsunspor’a ihanet etmiş sayılacağız, bu kulübün bu hale gelmesinde rolü bulunanların ortaya çıkması adına, kayyuma gitme kararı almalıyız” şeklinde ifadeler kullandım. Yine ben söyledim ve ben dinledim. Çünkü birileri ve hatta bazı hukuk adamları, kayyuma gitmenin kulübü kapatmak ile aynı anlama geldiği gibi korku salan cümleler ile kamuoyu oluşturmuşlardır.

Yazımızın başlığını oluşturan SAMSUNLEAKS cümlesi ile Wikileaks adlı organizasyonu isim olarak dahi bağdaştırmak elbette mümkün değildir. Ancak sonuçta iddialar vardır ve ispatlanmalıdır. Suçlular ise hak ettiği koltuklarda oturtulmalıdır. Sahte kahramanlar üretilmemelidir. Samsun’un geleceği için, gelecek nesillerimizin refah içinde yaşayabilmesi için, vatanın milletin mukaddes değerlerine ihanet etmenin, rüşvet ve yolsuzluklar ile kişisel ve siyasi rant sağlamanın faturası her zaman ekonomik olarak ödenmez. Dünya savaşlarına göz atıldığında temelinde yatan ekonomik faktörlerdir. Bugün ABD’nin Ortadoğu politikası çerçevesinde sağa sola saldırmasının altında, o ülkelerin kara gözü ve karakaşı değil, ekonomik olarak sağlayacağı rantlar yatmaktadır.

Kafalarımızı kuma gömmenin sonucunda, kentin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve kültürel durum ortadadır. Babaları belli olmayan bir kavmin fosillerinden, bir marka yaratmak çabası içinde oluşumuz, STSO’nun tamamen iyi niyeti ile ürettikleri “Samsun’da var Samsun’dan Al” gibi bir kampanyanın gereklerini yerine getirmek yerine, bastıracağımız kitap ve broşürleri dahi Samsun dışındaki üreticilere ihale etmemiz, kenti enerji kenti olarak ilan ederek tüm kirli yatırımların cazibe merkezi haline getirilişimiz, 19 Mayıs kimliği ve ruhuna dahi sahip çakamayışımız, her türlü ticari potansiyel enstrümanlarına sahip olduğumuz halde bir türlü ölü toprağını üzerimizden atamayışımız, siyasi iradenin dahi kolayca ifade edebildikleri gibi, bürokratlarımızın dokunmazlık zırhlarını delemeyişimiz, gibi sayısını artırabileceğimiz başlıklarda toplanan olumsuzluklara boğun eğen bir yapı içinde yönetilip daha doğrusu yönetilemeyip günlerimizi öldürmekteyiz. 

Türkiye’de kalkınmışlıkta yapılan sıralamalarda kent olarak yerimizi korumakta iken, yine şu anda Türkiye’nin en huzursuz kentleri arasında bir sıralama yapılacak olsa, Diyarbakır ve birkaç ilimizden sonra Samsun yine ilk 10 sıra arasında yer alacak konumdadır. Özellikle son günlerde Minibüsçüler ile Büyükşehir Belediyesi arasında yaşanan gerginliğin, kentteki yaşamı da olumsuz etkilediği görülmektedir. Yine dikkat çekecek ikinci bir konu, trafik kazaları oranlarındaki yükseliştir. Bu olumsuzlukların yanında kentimize olumlu yansıyan bir icraat yok ‘ sorusuna verebileceğimiz cevap ise, Mecidiye ve çiftlik caddesinde bir aşağı bir yukarı amaçsız şekilde tur atan insanların profilidir.
/Süleyman SALUR


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder