1 Ocak 2014 Çarşamba

Samsunspor Denilince Ne Anlıyoruz


Şurası kesin ki bu takıma hepimiz borçluyuz ve içimizde en az borcu olan taraftardır. Taraftar yapabileceği her şeyi hep yaptı takımı için. Ama bazılarımızın kesinlikle borcu var bu takıma ve bu borç hâlâ ödenmeden duruyor.


Simon Kuper, “Futbol asla sadece futbol değildir” isimli ünlü kitabında özellikle 1980’li yıllardan sonra futbolun nasıl kapitalistleştirildiğini, küresel televizyon yayınlarının, paralı kanalların, reklâmların, sponsorlukların ve Şampiyonlar Ligi gibi düzenlemelerin de yardımıyla nasıl endüstrileştirildiğini anlatır. Bu türden bütün analizler futbola tümüyle sektörel ve rasyonel bir bakış açısını içerirler.

Ama her ne olursa olsun bu türden hiçbir analiz taraftarlığın tümüyle hesapsız ve çıkarsız boyutunu açıklayamaz. Sahada oynanan oyunun sonucu hiçbir şekilde önceden kestirilemez yönünü anlatamaz.

Yaşam tümüyle bir rasyonellik alanı değildir. İçinde hesapsızca hareket ettiğimiz, aklımızın tümüyle dışında ve salt yüreğimizin götürdüğü yerlere gittiğimiz bölümleri de vardır hayatın. Aşk gibi, tutku gibi… Taraftarlık da böyle bir şeydir işte, akıl aranmaz. Yürek aranır, duygu aranır.

Bir bütün her zaman kendisini meydana getiren parçaların toplamına eşit değildir, daha büyüktür. İki ile ikinin toplamı hayatın bazı alanlarında dört değil beş eder. Bizim için “Samsunspor” sözcüğü de böyledir. Samsunspor denilince bizim aklımızda yalnızca “Samsun” ve “spor” sözcüklerinin bir araya gelmesi ile oluşan ve “Samsun şehrinin futbol takımı” anlamına gelen kavram canlanmaz. Samsunspor sözcüğü bundan çok ama çok daha öte anlamlar taşır bizim için. Yani bizim için Samsunspor sadece Samsunspor değildir…

Samsunspor sözcüğü duygu, özveri, bağlılık, sevinç ve hüzün anlamlarına gelir. Bu yüzden kırmızı ve beyazdır bizim için ve bir de siyahtır Samsunspor. Yine bu yüzden Abidin’ler, Emin’ler, Muzaffer’ler, Mete’ler, Tomiç’ler, Nuri Asan’lardır. Ve Samsunspor onur anlamına gelir bizim için. Onuru onurumuzdur…

Samsunspor çocukluğumuz, yeniyetmeliğimiz, gençliğimizdir bizim. Onun geçmişine ait her şey kişisel tarihlerimizin takvim yapraklarında yazılıdır. Samsunspor Kumluk’tur, Koren’dir, Ondokuzmayıs Lisesi’nin bahçesidir, eski Fener stadıdır. 4-0’lık Fenerbahçe galibiyetleridir, yirmi üç hafta ligde lider kalmaktır. İstanbul Dükalığı’na isyanın simgesi, “Büyük balık küçük balığı yutar” sözünün reddiyesi, haksızlığa direnişin adıdır. Ve tüm bu nedenlerle her şeyi göze alabilmektir Samsunsporluluk. Tıpkı aşk gibi, sevda gibi…

Evet, Samsunspor aşktır, tutkudur bizim için. Bazen platonik, karşılıksız olsa da sevdalıyızdır, daha da ötesi karasevdalıyızdır Samsunspor’a. Biz onu her türlü hesabın, çıkarın, beklentinin dışında severiz.

Taraftarlığımız koşulsuzdur, mutlak başarı beklentisiyle ilgili değildir. Liverpool takımının Liverpool kentinin liman işçilerini, Barcelona’nın Katalan ruhunu temsil etmesi gibi, takımımızın da göğsünde taşıdığı Atatürk armasının temsil ettiği değerler bile tek başına yeter bizim onu sevmemiz için. Ama biz Samsunspor’un Samsun için ne anlama geldiğini de biliriz.

Liverpool’un efsane olmuş teknik direktörü Bill Shankly’nin “Futbol Liverpool için bir ölüm kalım meselesi değildir, bundan çok daha önemlidir.” şeklindeki ünlü sözü Samsun şehri için de tümüyle geçerlidir. Samsunspor Samsun için bir ölüm kalım meselesi değildir, bundan çok daha önemlidir.

Bütün bunları Samsunspor’un bu şehir için aslında ne anlama geldiğini bir kez daha hep birlikte anımsamak ve anımsatmak için yazıyorum. Bir alt kümeye daha düşmekten ikili averajla kurtulmamızın bu kente başarı olarak sunulmaması, Samsunspor’un Güngören Belediyespor’la kıyaslanmaması için yazıyorum. Bu kötü gidişin bu kente kabul ettirilmeye çalışılmaması, bu kentin bu duruma alıştırılmaması için yazıyorum. Bu kentin takımının gelecek beklentisine ilişkin çıtasının düşük tutulmasının, bu kentin kendisinin geleceğe ilişkin iddiasının da düşük tutulması anlamına geleceği gerçeğinin altını çizmek için yazıyorum.

Şurası kesin ki bu takıma hepimiz borçluyuz ve içimizde en az borcu olan taraftardır. Taraftar yapabileceği her şeyi hep yaptı takımı için. Ama bazılarımızın kesinlikle borcu var bu takıma ve bu borç hâlâ ödenmeden duruyor.

Ve en kısa zamanda bir şeyler yapılamazsa eğer, sanayi çarşılarının haftalıklarını maç bileti parasına yatıran çırakları başta olmak üzere bu şehrin bütün çocuklarının elleri iki cihanda yakalarımızda olacak.
/Mehmet Atalay
14.05.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder