Bafra’da geride bıraktığımız hafta
içinde kamu vicdanını derinden yaralayan bir cinayet ve sonrasında yaşanan
gelişmeler, uzun süreli gündemi meşgul etti. Ekmeğini alın teri ile kazanan,
baba parası ile bir yerlere gelme beklentisi içinde olmayan bir yaşamanın,
hayalleri bütçesine bol gelen bir diğer yaşam tarafından yok edilmesine şahit
oldu ilçe. Geride ise; gün çalışıp gün yeme hayat zorluğuna bir de evlat-eş
acısı eklemek zorunda kalan yoksul yürekler bırakıp sessizliğe yolcu edildi
Murat Demir.
Bu sessiz gidiş midir trajik olan,
yoksa nedenin otomobil parası elde etme acizliği mi? Yorumsuz olan bu duruma
varın siz yapın yorumunuzu. Her ne kadar büyük görünse de böylesi vakalara
duyarlılığı üst seviyededir Bafra’nın. Olayın bir an önce aydınlatılması,
suçlunun ele geçirilmesi ve adalete sevk edilmesi beklentiler arasındadır. Kasiyer
cinayetinde de beklenti aynıydı.
İşte tam da bu noktada Bafra Emniyeti
kamu vicdanında büyük bir alkışa mazhar oldu. Bafra Emniyet Müdürlüğü Asayiş
Şube ekiplerinin ortaya koyduğu titiz ve kararlı çalışma, cinayetin bir an önce
aydınlatılmasını sağladı. Olay yerinden elde edilen deliller, 29 ayrı güvenlik
kamerası incelenmesi, okullara yayılan araştırma gayreti sonuca ulaşıldı. Bilirsiniz
böylesi durumlarda olayın bir an önce çözüme kavuşturulması oldukça önemlidir. TUİK
verilere göre Bafra’nın merkez nüfusu 87.500. İlçede görevli olan polis sayısı
ise 186.
Ortalama 471 kişiye bir polis
memurunun düştüğü bir ilçede, Bafra Emniyetinin başarısını anlamak için ulema
olmaya gerek yok. Bize düşen görev, başta Bafra Emniyet Müdürü Sayın Mustafa
Yiğit nezdinde, tüm personele kalbi bir teşekkür. “Yiğit”lik bazen sadece bir
soyadı değildir. Eksikliklere, bahanelere sığınmadan görev yapma bir duruş
gerektirir. O duruş ise kendilerinde fazlasıyla var.
Maalesef ki benzer olaylar ülkemizde
sıkça yaşanmakta. Yaktığı oksijeni bile hak etmeyen birileri, aldığı her nefesi
alnının akıyla hak eden birilerinin yaşam hakkını alabilme hakkını bulabiliyor
kendinde. Ne için? Otomobil sevdası yüzünden. Emin olun araba alınsa idi, büyük
olasılıkla arkasında “Babam sağ olsun” yazacak, camları açık Ankara havası ile
yüksek volümde sözüm ona hava atacaktı. Ve bunun adı da gençlik olacaktı. Yazık.
Kendisi asgari ücretle çalıştığı
halde, çocuğuna bilmem kaç bin liralık cep telefonu alabilen ve buna da ebeveyn
sorumluluğu diyerek, yeni nesli bitmek bilmez beklentilere sevk eden bir toplum
olmaktan bir an önce uzaklaşmanın zamanı gelmedi mi sizce de? Ne dersiniz?
/Birol
BİRCAN
20.11.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder