Devletimizin bazı kurumları 'çok kötü
yönetiliyor'.. Hatta yönetilip, yönetilmediği bile tartışılabilir.. Makamlarda
birileri oturuyor ama 'kamu adına görev yaparken, ne kadar bilgilendirdiği, ne
kadar konulardan haberdar olduğu tartışılır.. O nedenle; Beğenirsin,
beğenmezsin.. Yeterlidir, değildir..
Belediye başkanımız, belediyemiz,
zabıtamız çalışmıyor, halkın taleplerini yerine getirmiyor dememeli hiç kimse..
Çünkü Samsun ilçeleri dahil öyle bir durum yaşıyor ki; Belediye Başkanları
olmasa 'halka indirgenmiş, hizmet ve bakış açısı olmayacak sanki'.. Halkın
içine giren onlar, halkın tepkisine muhatap olanlar da onlar.. Vatandaşların
hizmetlerini, yaptıklarını, yapmadıklarını sorgulayabildiği tek kurum
belediyeler oldu neredeyse.. Günah keçisi gibi adeta.. Neden mi?.. Çok basit..
Talihsiz bir dönemden geçiyoruz da ondan..
Yönetim olarak çok zayıf olduğumuz bir
süreç var bir süredir.. Aslanda uzun süredir aynı da; sonuçları tek tek ortaya
çıkmaya başladı.. Nasıl bir kent olduk anlamak zor.. Muz Cumhuriyeti diyen
siyasetçi var, kalk o makamdan istifa et, yapamıyorsun diyen sendikacı var.. 'Kirleten
egzoz gazına ceza keserken, koca santralı döşemişler haberdar olmayan kurumumuz
bile var.. Deneme sınavını yapamayan 'milli müdürümüz' de mevcut..
Samsun'dan bihaber milletvekillerimiz
olduğu gibi; Telefonla soruyu sorduğunda hemen bülbül gibi şakıyan, ama
makamına bile gitmeyen yerel politikacılarımızın 'Allah eksikliğini
göstermesin'.. Saat 14.00'te bile 'gazetelere henüz bakamadım' diyen
yöneticilerimiz bile var.. Hatta 'Ben gazeteleri akşam evde okuyorum' diyecek
kadar gündemi 1 gün sonrasından takip ettiğini itiraf eden STK'cı da bu kentin
aydınlarındandır.. Ama şu yazacağımı şu ana kadar duymamışsınızdır...
'Yaz ayı gelince, yazlığa gittiğinden,
ofisinin gazete aboneliğini üç aylığına iptal ettiren yerel siyasetçimizi de
'gördük biz'.. 21 yüzyılda halen kalemle kağıda yazıp, basın bildirisini
çoğaltan bayan siyasetçilerimizin 'akıllı telefon kullandığı' Samsun'da, at
yarışı müptelası erkek siyasetçilerimizin 'kupon telaşını da' anlamak mümkün
oluyor.. Yani uzun lafın kısası.. Kentin göbeğinde 600 MW'lık santralin
çaktırmadan döşenmesi sonrası 'sessiz film' oynar gibi perde arkasında duran
bürokratları da, kentin üst düzey yöneticilerini de anlıyorum.. Hatta deneme
sınavında bile cevap anahtarlarını karıştıran Milli Eğitim Müdürü'ne de anlayış
gösterelim diyorum..
Asıl Merkezi sınavda hata olursa da
'Denerken, provada da oldu' diyerek hoş görebiliriz.. Tarım Lisesi, yargı
kararı beklenmeden tahliye edildi, şimdi yargı 'yanlışı ortaya koydu' diyen
öğrenci velileri haklıdır ama.. Yargı kararına uyarız diyen 'İlin Valisi'
Diyarbakır'a atandığı için, 'Devlette devamlılık esastır' ilkesi uyarınca o
verilen söz kentin yeni valisini ne kadar bağlar, onu bilemeyiz.. Çevre ve
Şehircilik Müdürlüğü 'Santralden haberdar olmamış, çoktan döşemişler ve kendi
verilerinde yokmuş' kısmına da takılmayalım.. Bunlar olağan şeyler bu kent
için..
Peki şimdi öğrendiler ne yapacaklar
diye de 'meraklanmaya gerek yok' zaten.. En üst yöneticiler dahil kimsenin çıtı
çıkmadığı için 'bir bildikleri vardır' deyip geçmeliyiz.. Çünkü 'Ankara merkez,
ne, nasıl oldu biliyor herkes' durumu var anlaşılan.. Ama bu kent sahipsiz ya
da Muz Cumhuriyet'inde bile olmaz diyen Sivil Toplum Örgütü temsilcilerine de
yöneticilerimiz kızmasın lütfen.. Çünkü arada bir de 'böyle karşılıklı çıkışlar
yapmazlarsa' vatandaş şişti çatlayacak, nerdeyse.. O nedenle belediye
başkanlarına 'iyi bakalım' değerlerini bilelim.. Hiç olmazsa, onlar
'eleştirilere yanıt veriyorlar'.. Öyle değil böyle diyebiliyorlar.. Sessizliği
bozuyorlar..
/A.Yener
CABBAR
22 Kasım 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder