Gazete dün “Sahipsiz Kent” manşetiyle
çıktı. Tekin Akın da dünkü yazısında sormuş “Bu şehrin sahibi sadece
siyasetçiler mi?” diye. Bu şehrin insanı ne der bilemem ama ben kendi adıma
Tekin Hocaya cevap vermek isterim. “Hayır, bu şehrin sahibi sadece siyasetçiler
değildir.” Düzeltiyorum. Siyasetçilerin bu şehir üzerinde zerre kadar hakları
yoktur. Şehrin sahibi sensin Hoca. Bir o kadar da ben kendimi bu şehrin sahibi
hissediyorum. Tıpkı Bakkal Mehmet Efendi gibi.
Çırak Hüseyin ne kadar "Bu şehrin
sahibi benim" diyorsa, Berber Hasan, Memur Ayşe, Ev hanımı Fatma da bu
şehrin sahipleridir. Yani Hoca şunu söylemek istiyorum. Bu şehir siyasetçilerin
kararlarına bırakılmayacak kadar değerlidir. İlçeler ve ona bağlı köylerle
birlikte Samsun’da bir milyon 200 bin insan yaşıyor. Bu bir milyon 200 bin
insandır bu şehrin asıl sahipleri. Siyasetçiler, bizim temsilcilerimizdir
sadece. Karar da bizim aslında yani.
Senin ve benim adıma karar veren ve
uygulayan o siyasetçiden yanlış yaptığında, bu yanlışın hesabını sorabiliyor
muyuz peki? Ondan şüphe duyuyorum işte. En büyük silah bizim elimizde aslında. Sandık
ve o sandığa giren oylar var ya. İşte o oylar senin ve benim irademizdir
aslında. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz ama tekrar etmekte fayda
görüyorum. Bu şehrin başına gelen her iyi şeyden de, her kötü şeyden de bu
şehrin insanı sorumludur.
Biz Terme’de olup bitenlerle
uğraşırken bak burnumuzun dibinde santraller kuruyor birileri. Çaktırmadan. Minareyi
çalan kılıfını hazırlar ya. Tam da öyle yani. ÇED raporu alındı mı bilmiyorum
ama ÇED – MED umurunda da değil sanki adamların. ÇED demek bir anlamda bizim
kararımız demektir aslında. Ama bizi umursamıyor bile adamlar. Ey bu şehrin
asıl sahibi olduğunu unutan hemşerim. Demedi deme: Sen böyle vurdumduymaz
tavrını sürdürürsen Terme’de de doğaya zehir saçacak olan o santraller
kurulacaktır.
Sen onun yanında olmazsan Şenol Kul’un
çabası yetmez bu belaları def etmeye. Biliyorum, bütün o santraller
kurulduğunda sen önce Şenol Kul’u, sonra da Samsun basınını suçlayacaksın. Ama
o zehri hep beraber soluyacağız. Kafanı kuma gömmekle bu sorumluluktan
kurtulamazsın. Unutma…
/
Ragıp GÖKER
19 Kasım 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder