Sayın Sağlık Bakanımız Cumartesi günü 2015
yılında Samsun Şehir Hastanesine başlanacağını söyledi. Bu köşenin okurları, bu
köşede 10 larca ŞEHİR HASTANELERİ hakkında yazılar okudular. 2002 den beri Sağlıkta kamusal alanın çöküşüne
dair betimlemeler / öyküler dinlediler. Girdikleri lokantada sofra altı bezinin üzerinde
Hastane reklamlarını gördüklerinde gülümsediler.
Ancak her seçim öncesinde olduğu gibi politik
söylem Kamu-Özel Ortaklığı ile yapılacak ve özel sermayeye kiralanacak olan Şehir
Hastaneleri konusunda sürekli yanlış sunumundan vazgeçmiyor. Kısaca hatırlarsak:
*Şehir hastaneleri kamusal değildir.
*Şehir hastaneleri halkın yararına
değildir.
*Şehir hastaneleri kamusal alanın
tasfiyesidir.
*Şehir Hastaneleri halkın SAĞLIĞINA olumlu
katkı sağlamaz.
*Şehir Hastaneleri sağlıkta yeni bir sermaye
sınıfı yaratır.
*Şehir Hastaneleri kamu hastanelerinin
özelleştirilmesi, sağlık çalışanlarının taşeronlaştırılmasıdır.
Bu konularda onlarca Bilimsel bilgi TTB
tarafından kamuoyu ile paylaşılmıştır. Özellikle İngiltere ve Kanada’nın Sağlık
alanında kamu-özel ortaklığı konusunda yolsuzluklar ve yüksek maliyetler nedeniyle
dili çok yanmış. Bu yolsuzluklar ve kamusal
zarar Meclis raporları ile doğrulanmıştır. Peki, nedir bu Kamu Özel Ortaklığı? Mazisi
eski. Kamu Özel Ortaklığı teorisinin müellifi Milton Friedman, 70’li yıllarda
olgunlaştırdığı bu yapının “hızla” ve “kitleler uyanmadan” gerçekleştirilmesi
gerektiğini savunuyordu. Friedman’ın ilk laboratuarı ise 11 Eylül 1973’te darbe
yapılan Şili oldu. Askeri Diktatör Pinochet’nin danışmanı olarak ilk elden
uygulamayı denetledi. Biliyoruz ki 20 yıldan fazla zamandır bu yöntemi
uygulayan İngiltere'de şu an itibariyle 7 hastane resmen iflas etti, tüm sağlık
sistemi mali krize girdi.
Türkiye’de ise ilk ihale 2011 yılı
Nisan ayında Kayseri için yapıldı. (Eylül 2011’de temel atma töreni yapılan
Kayseri Entegre Sağlık Tesisi’nin 2,5 yılda bitirileceğine ilişkin tören esnasında
yapılan anlaşma açısından sadece 6 ay kalmasına karşın henüz inşaatın temelinin
atılamadığı, tahsis edilen arazinin bataklık çıktığı biliniyor.) TTB’nin açtığı
davalarda Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elazığ şehir hastanelerinin
ihalelerinin yürütmesi durduruldu. Sağlık Bakanlığı kararlara itiraz etti,
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı reddetti. Bu üç ihaleye ilişkin
Danıştay’ın yürütmeyi durdurma gerekçesine uygun yeni bir ihale yapmadan
sözleşme imzalanması yargı kararına uymamak dolayısıyla suç işlemek anlamına
gelecek.
TTB’nin önceki tüm açıklamalarında da
belirtildiği gibi Kamu Özel Ortaklığı bir özelleştirme yöntemidir. Üstelik
Sağlık Bakanlığı bu yöntemle yaptığı şehir hastaneleri ile aslen yatak sayısını
artırmıyor sadece yenileme yapıyor, yani aslında yatırım yapılmıyor. (Bunu
Sağlık Bakanlığı da kabul ediyor.) Sağlık Bakanlığı’nın bütün bu binaları
kendisinin yap(tır)maşının, Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile yaptırmasından çok
daha ucuza geleceği biliniyor.
Bu tesislerden vatandaşların ancak çok
yüksek ücretler ödeyerek yararlanabileceği, burada çalışan hekimlerin-sağlık
çalışanlarının güvencesiz taşeron işçisi haline getirileceği, bu hastanelerde
eğitim alacak hekimlerin çalışma koşullarının belirsiz hale geleceği,
katrilyonlarca liralık kamu kaynağının sadece bina yenileme adı altında
şirketlere dağıtılacağı, ihalelerin içine gömülü modern kapitülasyonlarla
sağlık hizmetlerinin özelleştirileceği de biliniyor. Şehir Hastaneleri seçim öncesi
sermaye grubuna-çoğunlukla da yabancı sermayeye- uzatılan eldir.
/Cem
ŞAHAN
19 Kasım 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder