Bir yanlış yatırım daha trilyonları
batırdıktan sonra kent gündeminden çıktı gitti. Binlerce ailenin, binlerce
gencin iş ve aş umutları ile güzel günlere kavuşma hayallerini de beraberinde
sürükleyerek gitti.
Her şey 2004 Mart seçimlerine birkaç
ay kala başladı. Samsun’a tersane kurulacak ve binlerce insan hem de yüksek
ücretlerle işe alınacaktı. İşçi sayısı açık artırması 10.000’le başladı ve
17.500’e kadar çıktı. İşsiz gençlerin kimlikleri toplandı, fotokopileri alındı
ve karşılıklı sözler verildi. Vatandaş sözünde durdu, oyunu verdi ama siyaset
sözünü tutamadı.
Zamanın Samsun Büyükşehir Belediye
Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, 1 Mayıs 2004’te toplanan Kent Kurultayı’nda “ilk
geminin 1 Kasım’da denize ineceğini” açıkladı basının ve dinleyicilerin önünde.
Hatta merkezi idareyi beklemeden Samsun-Ordu Devlet Karayolu’nun Gelemen
mevkiinde devasa tabelalar dikti “Gelemen Tersanesi İnşaat Alanına gider” diye.
“Ortada tersane yok ki 6 ay sonra denize gemi indiresiniz” diyenlere “açık deniz tersaneciliği yapacağız” dediler.
Karadeniz’de açık deniz tersaneciliğinin olmayacağını anlayınca; trilyonlar
harcayarak liman yapmaya başladılar. Bu arada yetişmiş binlerce çam ağacını
kestiler, araziyi “yatırım ve istihdam sözü” verenlere bedava tahsis ettiler.
Törenler düzenlediler, “olmaz” diyenlere “felaket tellalları” ve de “şer
cephesi” diye laf çaktılar.
Samsun Tersanesi bir büyük fiyasko
olarak tarihe kaydedildi. Ne denize indirilmiş bir gemi ne de gemiyi kızağa
alacak bir tersane söz konusu. Bin dönümlük arazide şimdi elli kadar işçinin
çalıştığı bir atölyeden başka bir şey yok. Orada da tersaneyle uzaktan yakından
ilgisi olmayan bir iş yapılıyor, çelik konstrüksiyon üretiliyor.
Siyasetin sömürdüğü iş ve aş
umutlarına mı, hesapsız kitapsız, plansız programsız bir şekilde tarım alanında
çıkartılan bin dönüme mi, kesilen binlerce çama mı yoksa denize atılan
trilyonlara mı yanmalı? Bilemiyorum. Ama birisinin toplumun karşısına çıkıp
yanlışı itiraf etmesi ve en azından özür dilemesi gerektiğini iyi biliyorum.
Bu tüm çağdaş demokrasilerde böyledir.
Bizde de böyle olması gerekir
/Osman
KARA
25.03.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder