/Metin ÖZBASKICI
Söyleşilerde kaynak kişilerimizin babalarının ve
dedelerinin balkan anılarını paylaşmak istemedikleri yaşanan baskı ve acıların
ızdırap verdiğini ve unutmak istediklerini gözlemledik. Anlatılanlar tarihi
gerçeklerle uyum sağlamaktadır. Osmanlı Devletinin Çingeneleri yerleşik hayata
geçirebilmek için ürettiği politikaların başarılı olamadığını, Bunun en büyük
sebebinin Çingene hurafelerine dayalı dışlamaların etkisi olduğu. Ve zorunlu
olarak Çingenelerin diğer grupların yapmak istemediği ve utandığı mesleklerle
geçinmek zorunda kaldığı anlaşılmaktadır. Ürettiklerini ekmeğe çevirebilmek
için kasaba kasaba, köy köy gezmişlerdir.1600 yıllarından itibaren çoğalan
tütün tarımı ucuz işgücünde Çingeneler için bir fırsata dönüşmüş, geçimleri
büyük oranda bu alana kaymıştır. Özellikle Drama bölgesinde yaşayan dedelerimiz
uzun bir çalışma süresine ihtiyaç duyulan tütün tarımında, çevredeki köylere
yakın olmak istemiş büyük bir oranda yerleşik hayata dönmüştür. Tarlalarında
çalıştıkları toprak sahipleri ve köylüler hala geçerliliğini sürdüren hurafe ve
karalamalar nedeniyle köy veya kasaba içine yerleşmelerini istememiş, köylüler
tarafından kullanılmaya elverişsiz arazilerde bir arada küçük kulübelerden
oluşan teneke mahallelerine yerleşmişlerdir. Köylülerin bu ucuz iş gücünü
bağlamak için bahşettikleri küçücük sebze bahçelerinde, evin sebze ihtiyacını
karşılamak için boş gün ve aylarda bahçeleri işlemeye başlamışlardır.
Balkan savaşları ve eşkıya hareketleri en çok bu
korunmasız küçük mahalleleri etkilemiş, hatırlanmak istenmeyen katliamlar,
tacizler, tecavüzler Çingeneleri büyük kasaba ve şehir yakınlarına göç etmeye
zorlamıştır. Şehir ve kasaba içine yerleşimine sıcak bakılmayan Çingeneler
büyük Çingene mahallelerini oluşturmuştur. Çevreden kaçan ve teneke mahallesine
sığınan Çingeneler aynı dili konuştukları bu insanlar içinde huzur ve güven
buluyordu. Ve teneke mahalleleri sürekli büyüyor, Yerleşilen alan dar ve küçük
olduğu için kulübeler bölünerek yeni haneler kuruluyordu. Kendi güvenliğini
sağlamak için bitişik ve küçük barakalar dar sokaklar ile yeni teneke
mahallelerini oluşturmuştur. Şehir güvenliğinden faydalanamayan Romanlar bu
küçük bitişik evlerde yaşamayı, baskın esnasında haberleşip birlikte savunmak
ve direnç göstermek için tercih etmişlerdir. İnsanlar yine çevre köylere tütün
işçiliğine gidiyor kışın gelişen şehirde ayakkabı boyacılığı ve hamallık
yapıyor, dere kenarının avantajı ile saz ve otlardan sepetçilik ve hasırcılık
yapıyorlardı. Can güvenliğinin olmadığı bu ortamda evinden çıkıp da
dönmeyenlerin sayısı çoktu.
Yapılan çalışmada mülakatta anlatılanları ve
kişilerin şeceresini incelediğimizde dedelerinin ve büyük dedelerinin
isimlerinden ve yaşamlarından: diğerlerini pek inandıramazsalar da!!!, Müslüman
oldukları, Müslüman olarak yaşadıkları, devlete saygılı oldukları hiçbir isyan
veya direnişte bulunmadıkları, direniş güçlerinde ve Osmanlı ordusunda görev
aldıkları çok açık bir gerçektir. Bölge tedirgin bir dönem yaşamakta,
Çingeneler bu tedirginliği iki kat fazla yaşamaktadır. Yaşanan taciz ve tecavüz
vakalarını anlatmaktan utanmaktadırlar. Ancak dedelerinin, İslam’a hakaret
edenlerin karşısında nasıl ölümüne karşı durduklarını, bu uğurda ölmeyi,
yaralanmayı göze alışlarını, Osmanlı ordusunda görev aldıklarını, Ülkenin
birliğine katkı sağladıklarını, Bu uğurda gazi ve şehitlerinin olduğunu
övünerek anlatmaktadırlar. Balkanlardaki hayatı başka bir kaynaktan ve
belgelerden öğrenelim…
864-1913 DRAMA ve ÇİNGENELER
(Kaynak: Selaniğin Gölgesinde Drama. İsmail ARSLAN
)
Balkanlarda Türklerden başka en büyük Müslümanlar
grup Çingenelerdi. Özel bir vilayette toplanmayan Çingeneler şehirlerin
kenarındaki kırlık alanlarda veya köy ve kasabalarda halkın faydalanmak imkânı
bulamayıp boş bırakmış olduğu sahipsiz yerlerde birer gecekondu biçiminde
plansız ve rastgele yaptıkları basit evlerden oluşan ve her yerde halk
tarafından Çingene Mahallesi olarak adlandırılan mahallelerde, birbirine komşu
olarak yaşamlarını sürdürürlerdi. Osmanlı belgelerinde genellikle Kıpti ya da
Çingene şeklinde gecen bu topluluk kabileler halinde genelliklede göçebe hayatı
yaşamaktadır. Osmanlı belgelerinde Drama da Çingenelerin varlığına Kanuni
zamanına ait müçvel sayım defterlerinde rastlamaktayız. Bu dönemde defterdeki
bilgilere göre Drama da 135 hane Müslüman, 35 hane gebran, 12 hane biye
mevcuttur. 19 yüzyıla gelindiğinde drama sancağında Çingenelerde Müslüman
Türkler, Ortatoks yunanlılar gibi bölgenin sosyo ekonomik politik ve kültürel
ortamında Osmanlı toplumsal yapısının ayrılmaz bir parçası durumundadır. Drama
kazasında Kıpti Mahallesi adıyla Çingenelerin yaşadığı bir mahalle
bulunmaktadır. 1880 tarihli kazanın dört yıllık döneminde doğum ölüm ve
nüfusunun kayıtlı olduğu cetvelden öğrendiğimize göre 1876 yılında bu mahallede
238 yerleşik erkek nüfus görünmektedir. 1876 yılına gelindiğinde ise aynı
mahallede Kıpti erkek nüfusunun sayısı 211 e gerilemiştir. Bu düşüşün altında
yatan sebebi eldeki veriler açıklamaya müsaade etmemekle beraber korkunç bir
bulaşıcı hastalık sebebiyle olmadığı bir gerçektir. Bununla birlikte yerleşik
Çingenelere nazaran temizliğe riayet etme konusunda titiz olmayan göçebe
Çingenelerin eskiden ölet diye adlandırılan kolera ve tifo gibi hastalıkların
balkanlarda baş taşıyıcısı oldukları bilinen bir gerçektir.
19. yüzyıla gelindiğinde drama sancağında Çingenelerde
Müslüman Türkler, Ortodoks Yunanlılar gibi bölgenin sosyo ekonomik politik ve
kültürel ortamında Osmanlı toplumsal yapısının ayrılmaz bir parçası
durumundadır. Drama kazasında Kıpti Mahallesi adıyla Çingenelerin yaşadığı bir
mahalle bulunmaktadır. 1880 tarihli kazanın dört yıllık döneminde doğum ölüm ve
nüfusunun kayıtlı olduğu cetvelden öğrendiğimize göre 1876 yılında bu mahallede
238 yerleşik erkek nüfus görünmektedir. 1876 yılına gelindiğinde ise aynı
mahallede Kıpti erkek nüfusunun sayısı 211'e gerilemiştir. Bu düşüşün altında
yatan sebebi eldeki veriler açıklamaya müsaade etmemekle beraber korkunç bir
bulaşıcı hastalık sebebiyle olmadığı bir gerçektir. Bununla birlikte yerleşik
Çingenelere nazaran temizliğe riayet etme konusunda titiz olmayan göçebe
Çingenelerin eskiden ölet diye adlandırılan kolera ve tifo gibi hastalıkların
balkanlarda baş taşıyıcısı oldukları bilinen bir gerçektir.
Çingenelerin daha iyi idare edilmelerine sebep
olacak bu talebi devlet merkezi uygun bularak Yeni Mahalle adıyla anılan bir
mahalle kurmuş ve burası için bir muhtar seçilmiş ve ihtiyar heyeti
oluşturulmuştur. 1877 1878 Rus Savaşlarında sonra içten göç eden muhacirlerin
göçüyle kavala şehri sur dışında da gelişmeye başlamış pek çok varoş denilen
mahalleler oluşmuştur. Şehri doğu yakasında 1896 da Hamidiye Mahallesi kurulmuş
1901 yılında Selimiye mahallesi kurulmuş 1897 yılında sur dışında kurulmuş bir
Kıpti mahallesi yani Çingenelerin oturduğu bir mahallenin varlığı söz
konusudur. Bu Çingene Mahallesi bugün aşağı yukarı Aziz Georgios Bölgesinde yer
almaktadır Yeni Mahallenin bir parçası olan bu Mahalle 1899 da buradan
ayrılarak Küçük mahalle ismiyle adlandırılmıştır. (BOA 1 DH Nu1363 16 Z 1316)
Çingeneler genel olarak ufak ufak işlerle iştigal
eden çalgıcılık ve örs demirciliklerinin dışında her türlü kalitesiz işte ucuza
istihdam edilebilmektedir Bununla birlikte Çingenelerin erkekleri genellikle at
cambazlığı arabacılık kalaycılık bakırcılık sepetçilik, kerpiç dökücülüğü, ayı
oynatıcılığı, maşa kürek satıcılığı yaparlar kadınları ise fal bakma kırlardan
ilaç yapılacak çiçek ve otları toplama, bayramlarda varlıklı ailelerden kurban
eti toplama şeker, tatlı, bayram çöreği dilenmeyi adet edinmişlerdir. Drama
sancağının 16 km
batısında bulunan Pravişta yakınlarında gülle ve kovan imalathanesi
bulunmaktadır. Burada metal herhangi bir saflaştırma işlemine tabi
tutulmaksızın doğrudan eritilerek kalıplara dökülür ve suyun gücünden
yararlanılarak metal çabucak soğutulur. Devlete ait olan bu işletmede işin
uzmanı olmaları ve özellikle demircilik mesleğindeki maharetleri sebebiyle daha
çok Çingenelerin çalıştırıldıkları görülmektedir.
Drama Çingenelerinden dört kişi kazanın yarım saat
ilerisinde kasabanın haftalık Pazar yeri olarak kullandığı boş araziye etrafı
sazdan ve tepesi tenekeden dört kulübe inşa etmiştir. Çingeneler bu kulübelerde
demircilik mesleğini icra ettikleri için çevreyi çok kötü bir duman kaplamakta
ve çevredeki kahvehaneleri rahatsız etmesi gerekçesiyle işyerleri Drama
Belediyesi tarafından yıktırılmıştır.
(BOA TFR 1 SL 122/12138)
Osmanlı imparatorluğunu Her tarafında olduğu gibi
Drama’ da da toprak büyük oranda onu işleyenlere aitti. Her ne kadar birkaç bin
dönümden oluşan çiftlikler varsa da toprağın büyük çoğunluğu küçük toprak
sahiplerinindi. Serbest mülkiyete sahip olan köylüler genelde araziyi aile
olarak işlerlerdi gereğinde mevsimlik işçileri çalıştırırlardı. Büyük çiftlik
sahipleri geniş toprakları ortakçılık ve yarıcılık sistemi ile işletirlerdi.
Toprak sahibi toprak tohum ve zirai araçları temin eder Topraksız tarım
işçileri ne ihtiyaçlarını karşılaması için küçük bir ev veya kulübe sağlar
verdiği hizmetler karşılığında yarım dönüm kadar bir toprak parçasını bahçe
yapması için verirdi buna Paraspora denirdi Topraksız tarım işçileri yıl boyu
toprağı işlerlerdi. Ürün hasatında masraflar çıkarıldıktan sonra gelir
paylaşılırdı. Bu durumda topraksız işçinin borçlu çıkması bile oluyordu. Toprak
sahipler ortakçı köylüleri bağımlı kılmak için onları borçlandırırdı ve borçlar
babadan oğla devrederdi. Bu düzenden en çok Çingeneler ezilmiştir. Çünkü onlar
daha büyük vilayetlerin mevsimlik geçici işçileridir(TNA PRO 295/2).
Drama sancağının 1906-07 nüfus verilerine göre
toplam nüfus içinde Müslümanları Rumlar ve Bulgarlar takip etmektedir. 1881-82
sayımına göre bu yıllarda sancakta Yahudilerin sayısında bir artış dikkatleri
çekmektedir. Öte yandan 1881-82 sayımında varlıklarına rastlanmayan Çingeneler
1906-07 sayımında sancakta 471 erkek ve 493 kadın olmak üzere toplam 964
kişidir. Bunlar gayri Müslim Çingeneler
olmalıdır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunun periferisinde başlayan çözülme ile
birlikte tebaanın birbirine daha sıkı kenetlenmesine yardımcı olacağı düşünülen
Osmanlıcılık fikri çerçevesinde devlet merkezince özellikle bu dönemde Osmanlı
topraklarında yaşayan Müslüman Çingenelerin künye ve teskerelerine Kıpti
yazılmamasına dair bir politika izlendiği bilinmektedir. Bu konuda Kavala
kazasında Atik Müslüman Kıpti Mahallesinin isminin dere mahallesi olarak
değiştirilmesi önemli bir örnektir(BOA DH MKT628/64 7.1.1320). 1881-82 nüfus
sayımına ilişkin Karpat’ın ortaya koyduğu çalışmasında Drama da ki gayri Müslim
Çingenelere ait herhangi bir veri bulunmamaktadır.
1859 DRAMA NÜFUS YAPISI
MÜSLÜMAN
|
210.000
|
RUM
BULGAR HIRISTİYAN
|
30.000
|
ÇİNGENE
|
15.000
|
ARNAVUT
YAHUDİ ERMENİ
|
1.000
|
TOPLAM
|
256.000
|
(TNA PRO FO 295/2)
1831 NÜFUS SAYIMI
KAZALAR
|
MÜSLÜMAN
|
REAYA
|
ÇİNGENE
|
TOPLAM
|
GÜMÜLCİNE
|
30517
|
5339
|
1712
|
37568
|
DRAMA
|
8618
|
3077
|
1007
|
12702
|
YENİCE
KARASU
|
7582
|
2540
|
1273
|
11395
|
PRAVİŞTA
|
4718
|
2596
|
259
|
7573
|
SARIŞABAN
|
4986
|
131
|
54
|
5171
|
KAVALA
|
2755
|
480
|
3235
|
|
BEREKETLİ
|
967
|
170
|
1137
|
|
TOPLAM
|
60143
|
14333
|
4305
|
78781
|
1878 DRAMA NÜFUS YAPISI
MÜSLÜMAN
|
249.165
|
YUNAN
|
34.849
|
ÇİNGENE
|
21.833
|
BULGAR
|
8700
|
YAHUDİ
|
200
|
TOPLAM
|
314.747
|
(TNA PRO FO 295/2)
1906-07 DRAMA NÜFUS SAYIMI
ERKEK
|
KADIN
|
|
MÜSLÜMAN
|
65333
|
59520
|
RUM
|
18522
|
13656
|
ERMENİ
|
132
|
50
|
BULGAR
|
3026
|
1169
|
ULAHLAR
|
75
|
50
|
RUM KATOLIKLER
|
7
|
5
|
PROTESTANLAR
|
64
|
44
|
YAHUDİ
|
1163
|
1013
|
ÇİNGENE
|
471
|
493
|
YABANCILAR
|
273
|
256
|
TOPLAM
|
89063
|
76256
|
MÜBADELE
Ve savaşlar biter ve mübadele kararı alınır.
Anadolu’da ayrı Balkanlarda ayrı acı ve özlem dolu uzun ve meşakkatli bir
yolculuk, bir ayrılık başlar…
Balkan Savaşları ve Kurtuluş Savaşı esnasında
Bölgede yaşanan tedirginlik Anadolu’da pek çok Rum ve Ermeni nüfusun göçüne
sebep olmuş. Bu zahmetli ve acı dolu göç pek çok insanın ölümü ile
sonuçlanmıştır. Uzun süren savaşlar ve göçler Anadolu’nun nüfusunun azalmasına
sebep olurken Kırım, Kafkaslar ve Doğu Anadolu’dan gelen göçler Anadolu’nun
Beşeri yapısında büyük değişikliklere sebep olmuştur. Bu bölgelerden gelen
göçmenler yaşadıkları bölgenin topoğrafik yapısından kaynaklanan toprak
kıtlığı, geniş Anadolu topraklarında özlem açlık hislerini doğurmuştur.
Atalarının bir karış toprak için kan davaları oluşturduğu bu topluluklar Savaş
sonrasında bomboş ve sahipsiz kalan terk edilmiş toprak ve mülklere sahip
çıkmışlardır. Anadolu’da genel yapı böyleyken Mübadele başlamıştı. Yunan
Hükümeti Yunanistan’a gelen 1.500.000 Anadolu Rum göçmenin karşılığı olarak
Ülkesindeki Müslüman nüfusu Anadolu’ya gönderme işlem ve kayıtlarına
başlamıştı. Rumeli’nde yaşayan Çingeneleri öncelikli gruplandırmış ve
sevklerini hazırlamıştır. Çingenelerin isimlerinin Türk ve Müslüman isimleri
kullanıyor olmaları Yunan hükümetinin işini kolaylaştırmış ve Yunanistan’daki
kimliğini saklayamayan tüm Çingeneleri Mübadeleye tabii tutmuştur. Bu yüzdendir
ki bu gün Balkanlarda Çingene nüfusunun en az olduğu ülke Yunanistan’dır.
Mübadele bir toplumun köklerinin salındığı
topraklardan hiç bilmedikleri bir bölgeye göçüdür Çok acılar ve ayrılıkların
yaşandığı uzun bir süreç. Türkiye Cumhuriyeti Devleti Mübadelede asgari
hazırlıklarını tamamlamış ve gelen göçleri karakterlerine uygun bölgelerde
konuşlanmasını planlamıştır. Gelen Balkan Mübadilleri yaşam karakterlerine
uygun bölgelerde iskân edilmişlerdir. Bu iskân alanları tabii ki tamamen boş
değildi. Yerli halk ve Daha önce gelen göçmenler bu alanlarda hak sahibi
olduklarına inanıyorlardı. Bu yüzden Samsun örneğinde Mübadiller Terk edilmiş
Rum köylerinde iskân edilmiştir. Gelen Mübadiller uzun bir dönem tekrar geri
dönebilecekleri düşüncesiyle yerlilerle ilişkilerde sınırlı davranırken
yerliler mübadillere uzun bir dönem işgalci gözüyle bakmışlardır. Bu süreç pek
çok karalama ve dışlamalara sebep olmuştur. Bu öyle bir Soğukluktur ki 1950’ lerden sonra Türkiye
şehir hayatının gelişmesiyle çözülmeye başlamış ancak ısınma süreci halen
tamamlanmamıştır.
TENEKE MAHALLESİ
Mübadiller bu kadar sıkıntı ve dışlanmayla
karşılaşmışken Peki ya Mübadil Çingeneler?.. Drama bölgesinde ağırlıklı olarak mevsimlik
tütün işçisi olarak geçimini sağlayan Çingeneler Tütün Tarımına uygun Bursa,
İzmit, Sakarya ve Karadeniz bölgesinde Samsun, Sinop, Tokat Amasya illeri ve
ilçelerine yerleştirilmiştir. Böyle bir Samsunda mübadele ile gelen iki aile
cedit yamaçlarında, dört aile Çatalarmut sırtlarındaki arazilerde iskân
ediliyor. Mübadele şartlarında, İta amirleri tarafından Samsun ve çevresine
yerleştirilen Çingeneler ilk defa toprak sahibi oluyorlardı. İşçilik yaptıkları
tarlaları kendileri için işleyeceklerdi. Belgeleri de vardı ancak İskân
edildikleri mülklerin belgelerini muhafaza edecek düşünce ve bilgiye sahip
değildiler. İşleri o kadar da basit değildi. Toprağı işlemek sermaye ihtiyacını
doğuruyordu. Tohum, zirai aletler, her şey için para lazımdı. Mahsulü
toplamakta yetmiyordu. Pazarlamak ayrı bir sıkıntıydı. Pek çok hurafelerle
şartlanmış tüketicinin Çingene malını alması mümkün görünmüyordu. Çingeneleri,
haklarını gasp eden, işgalci olarak gören yerleşik ve göçmenlerin dışlamaları
zaman zaman taciz ve baskıya dönüşüyordu. Aynı bölgede yerleştirilen birkaç
aileden oluşan Çingene grup bu baskı altında eziliyor korkuyor, yılgınlığa
düşüyordu. Toprak sahibi olamayacağına, olmalarına izin verilmeyeceğine
umutsuzluğu ile can güvenliği için, kaçmaya terk etmeye zorlanıyorlardı.
Mülklerini veya bedava gibi fiyatla satarak, devrederek genellikle terk ederek
barınabilecekleri, rahatsız
edilmeyecekleri kullanılmayan yerleşim bölgesi arıyorlardı. Anlatımlarda
kullanılan ’ÜZÜM YEMEDEN’ sözü bize tarihleri açıklıyordu...
Ethem ağanın yerleştiği bomboş çayırlıkta dere
kenarındaki teneke mahallesi kurtuluştu. Drama’dan komşuları olan Ethem Ağa
onlara sıcak bakıyordu. Baston hesabı ile satın aldıkları arsalara küçük
kulübelerini inşa etmeye başladılar. Çevredeki çiftliklerde sebze bahçelerinde
çalışabilirdiler. Şehre biraz daha yakın olmak kış günlerinde ayakkabı
boyacılığı ve hamallık yaparak geçimini sağlayabilmek imkânları vardı. Belediye
temizlik işlerinde ve büyük tüccarların işlettiği özel tütün atölyelerinde
çalışanlar oldu. Uzun yaz döneminde Drama’dan da tanıdıkları Mübadil köylülerin
tarlalarında yevmiyeci olarak çalışabilirdiler. Kerimbey, Tekkeköy, Çinik ve
Çarşambaya kadar uzanan mübadil köylerinde çalışarak geçinmeye çalıştılar.
Büyük beklentileri yoktu. Aç kalmasınlar yeterdi. Şehir merkezinde boşalan Rum evlerinde iskân
edilen bazı Roman aileler burada hissettikleri yalnızlık ve dışlanmalara daha
fazla dayanamayarak kendilerini daha rahat ve mutlu hissettikleri Teneke
mahallesine yerleştiler. Romanların teneke mahallesinde buluşması, birbirine
bitişik yan yana küçük kulübelerde, dar sokaklarda yaşamaya razı olmasının
temelinde, balkanlarda en çok ezilen en güçsüz birimlerde yaşamanın verdiği
eziklik ve ürkeklik, dışlanma ve tacizler sonucu doğan birbirine yanaşma
dayanışma ve güvenlik ihtiyacıdır. 1925 de 15-36 hanenin kurduğu teneke
mahallesi 1994 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.
1970 yılında Teneke Mahallesi
Teneke Mahallesinin krokisini incelediğimizde Evler
küçük ve bitişik, Sokaklar ve Mahalle
girişleri dar, mahalle dar sokak ve aralarla tam bir bağlantı halinde. Sizce
neden böyle yerleşilmiştir? Benim ki bir tez… Sanki bir saldırı esnasında
düşmanın kalabalık olarak mahalleye saldırmasını engellemek, atlı düşmanın
girişini engellemek için mahalle girişleri dar tutulmuş, saldırı esnasında
birlikte saklanabilmek ve birbirlerine haber verebilmek için bitişik kulübeler
dar aralıklarla birbirine geçiş bağlantıları sağlanmış, kaçmak zorunda
kalındığında, labirent aralardan pek çok çıkış noktası oluşturulmuş… Ve bunlar
yaşanmış tecrübelerden kaynaklanmıştır. Bu tecrübenin Drama ve Balkanlardaki
yalnızlık ve savunmasızlığın öğrenildiği aşikârdır. Yanılıyor muyum?..
1966 yazında çocuk kavgasından başlayan kavga eli
tüfekli insanların mahalleye saldırması ve ateş etmesi üzerine kaçan kadın
çoluk çocuk mahallenin içine doğru kaçmaya başlamışlardı. Saldırganlar mahalle
içine girememiş veya girmeye çekinmişlerdir. Polis ve güvenlik görevlileri çok
daha sonra gelmiş müdahale etmiş olay yatıştırılmıştır. Saldırganlar
yakalanmış, suçsuz bulunmuş ve salınmışlardı!... Çocukluğumda şahit olduğum bu
olay tezimi doğrular gibidir.
Mahallede erkekler kış boyu ayakkabı boyacılığı ve
hamallık yaparak ailelerinin geçimini sağlarken, Kadınlar ormandan ağaç
parçaları ve kökler toplayarak evde ısınma sorununu çözüyorlardı. Mangal
içerisinde közlenen ağaç kökleri üzerine tuz serpilerek oda içine alınır tüm
aile çoluk çocuk mangalın çevresi sarılarak ısınmaya çalışılırdı. Küçük
kulübenin içinde rüzgâr eserdi. Çatı delik duvarlar ince kapı ve pencereler
rüzgârı engelleyemezdi. Yaz sonu onarılan teneke çatılar çocukların oyun
alanlarıydı. Bu yüzden alçak çatılardaki teneke kaplama kısa zamanda deforme
oluyordu Yağan yağmur Teneke çatıdaki deliklerden evin içine, hasıra, yatağa
akardı. Analar kap teneke kutuları odanın akan noktalarına yerleştirirdi. Her
yağmur ayrı bir çile idi... Uzun Kış günlerinde aç kalmamak için Tütün
ağalarından borç para isterlerdi. Yazın çalışıp öderdiler nasıl sa… Bu çalışma şartlarında pazarlık gücünü
düşürür, Ağanın tespit ettiği bedel karşılığı tüm yaz boyu çoluk çocuk tütün
tarlalarında çalışılırdı. Tütün dikiminde erkekler dikici, kadınlar sulayıcı,
çocuklar fideci olarak tüm aile çalışır, tütün kırımında 7 den 77 ye tüm aile
tarlada tütün toplar ve gece yarılarına kadar tütün dizerlerdi. İş sonu hesaplar yapılır,eğer ağa tam ödemeyi
yapabilirse!... Yaz boyu yapılan
harcamalar ve borçlar kapatılır, geriye kalan para ile eve ve çoluk çocuğa
kışlıklar alınır, evlere yeni hasırlar serilirdi. Evlenecek çocukların düğün
masrafları içinse üç dört sene çalışıp birikim yapmak gerekliydi ve düğünler
tütünden gelince yapılırdı.
Evlilikler hep mahalle içi olurdu. Zaten aileler
gelinlerini çocuk yaşta seçmeye çalışır. Gençler çocuk yaşlarında evlenme
hayalleri kurardı. Beyaz gelinlik ömre bedeldi. Damadın ailesi bir heyetle
haber vererek kız evine bir çember örtü içindeki lokumla gelir, Kız evi heyeti
yakın aile dostlarıyla evin ön avlusuna serilen hasır üzerinde karşılardı.
Heyet selam verir Allah'ın emri peygamberin kavli ile Gelini ister. Kız evi
heyeti kabul eder bir arada otururlar. Kahveler içilirken Başlık parası için
pazarlıklar başlar, üç aşağı beş yukarı neşe ve şakalarla uzlaşılırdı. Başlık
parası kimseyi zora sokacak miktarda değildi.. Heyetler önce birbirlerini sonra
aileleri kutlar sevinçlerine katılırdı. Topluluk dağılmadan damat ve gelin
birlikte gelir büyüklerin ellerini öperdi. Düğün tarihi belirlenir Hazırlıklar
için çarşıya gün konurdu. Düğün ve gelinin masrafları erkek tarafından
karşılanırdı. Önce kına gecesi yapılır, Düğün ince sazlarla yapılır müzisyenler
mahalledendi. Düğünde tüm genç kızlar en güzel elbiselerini giyer oyun alanına
girerdi. Adeta oynarken artık benimde evlenme zamanım geldi der gibi süzülürdü.
Damadın daha bıyığı terlememiş çocukluktan henüz çıkmıştır. Kına gecesi gecenin
geç saatlerine kadar devam ederdi eğlence kız evinde kına yakılması ile devam
ederdi. Gelinin başı örtülür mum ışığında genç kızların şarkı ve türküleriyle
ellere kına sürülürdü. Yokluk çekmesin temennisi ve dualarla gelinin eline kına
üzerine para konulurdu. Gelin bir yandan anası bir yandan ağlardı. Oysa gelin
beklide iki kulübe yan tarafta oturacaktı. Gelin olacak kız yetiştirmek, bir
ana için en büyük mutluluktu. Ertesi gün
düğün davul zurnalarla başlardı. İçki masaları kurulur, oyunlar oynanırdı.
İnsanlar yoksulluk içinde ancak mutluydular.
Küçücük mahallelerinde yaşam kolay ve basitti. Dışlanmayı mahalle dışına
çıktıklarında hissediyorlardı. Kadınlar uzun ve soğuk kış günlerinde şehirde
zengin evlerinden ekmek ve un istemeye giderlerdi. Zengin aileler evlerin kapı
önünü ve bahçesinin temizlenmesi, çöpünün dökülmesi karşılığı verdiği
yiyecekler eve çoluk çocuğa getirilirdi. Zengin ailelerin konuşmaktan bile
çekindiği Çingeneler sokaktan geçerken çocukları eve kapatması ve bizleri
canavar olarak tanıtması toplumla aramızdaki mesafeyi artırıyordu. "Eve
gir oğlum Çingeneler seni çalacak" "Bak uslu dur seni Çingenelere
veririm" sözleriyle büyüyen çocukların
bizleri anlamaları bizi tanımaları o kadar güçtü ki!. Yine karamalar
hakaretler ve dışlamalar sürüyordu. Huzur bir an önce mahalleye sığınmaktaydı.
Samsun sürekli büyüyor ve gelişiyordu. Şehir nüfusu
yükseliyor ve yeni yeni mahalleler kuruluyordu. Artık kadınlar kış
yakacaklarını yeni kurular tren yolunda lokomotiflerden dökülen yarı yanmış
kömürleri toplayarak sağlıyorlardı. Şehirde bahçe temizleyen kadınlarımızdan
bir kaçı özellikle Amerikalı ailelerin evlerinde temizlikçi olarak çalışmaya
başlamıştı. Çelali Ayşe, Çindi Dudo, Parnori Nur, Gaci Remziye ilk
çalışanlarımızdı. Evlere giren Çingene kadınlar hal ve tavırlarıyla dürüstlük
ve çalışkanlıklarıyla takdir edildikçe yeni evlerde de iş bulabiliyordu.
Böylece gelecekteki en büyük gelir kaynağımızın önü açılmıştı.
Mert ırmağı köprüsü yanında kurulan mezbane de
Yaşar KARATÜRE başta olmak üzere Sakito usta kasap olarak çalışıyor, mahalleden
4-5 kişiyi de yanlarında çalıştırıyorlardı. Mezbaneden çıkan sakatatlar
mahallede ucuz beslenmenin kaynağını oluşturuyordu. 1968 deki selde mezbane
binası yıkılmış ve belediye Hacı İsmail Köyü altında Yılanlı dere yanında yeni
mezbane inşa etmişti. Artık ustalaşmış olan, mahallemiz kasaplarından 9 kişi
belediyede vasıflı işçi olarak işe başlamıştı.
Samsun belediyesi Bandosunda part time görev alan
Ali Özbaskıcı 9 yıl sonra 1969 da Milli Eğitim Müdürlüğünde çalışmaya başlıyor,
müstahdem de olsa mahalledeki ilk memur oluyordu. Rasim gökçen Atatürk parkı
karşısı Osmaniye Caddesi köşesindeki büfesinde gazete satıyordu. Açlık
tehlikesi geçiren kayınçolarını gazete dağıtma işine aldırdı. Kısa mesai saati
içinde iyi gelir getiren bu işte kısa zamanda 70 kişi çalışmaya başladı.
Satılan gazete başına prim kazanıldığından seher vaktinde başlayan koşturmaca,
gazeteleri bir an önce okuyucuya ulaştırmak ve satabilmek içindi ve öğlene
kalmadan bitirilmeliydi. Bu koşturmaca haftanın her günü tekrarlanıyordu.
Limanın açılması ve şehrin büyümesi mahallede
boyacılık ve hamallık gelirlerini artırırken Bayraktar Yusuf, Amo dede, kör
kazım lastik tekerli el arabalarıyla dünyanın yükünü taşıyordu, Cambaz Kazım
faytonuyla şehirde ulaşımı sağlıyordu.
Tütün işçiliği çalışma süresinin azalması
handikaptı. Artık tütün işçiliği 5-6 ay süreden, 1,5-2 ay süreye gerilemişti.
Amerikan radarında işçi olarak çalışan 4 kişinin getirdiği 2 el giyim eşyaları
insanlarımıza yeni bir iş kolu doğurdu. Plastik ve mutfak eşyaları karşılığı
zengin evlerinden toplanan giyim eşyaları bitpazarında satılarak iyi gelir
sağlanıyordu.
Mahalle sabah erkenden başladıkları işlerini
öğleden sonra bitiriyor huzur ve mutluluk duydukları mahallelerine
dönüyorlardı. Karınları doyan mahalle neşe ile şakıyordu. Mahalle çarşı
gibiydi, seyyar köfteci, seyyar kebapçı, Tatlıcı, Sahlepçı çok ucuz fiyatlarla
satış yapıyordu. Mahalle arkasındaki geniş çayırlıkta gençler ve çocuklar
futbol maçları yaparken, genç kızlar çayırda piknik yaparak eğlenirlerdi.
Çocuklar okula asker mektubu yazabilsinler, okuyabilsinler amacıyla
gönderilirdi. Pek devam eden yoktu. Ve mahalle sokakları çocuk sesleriyle
çınlıyordu. Yaşlıların en büyük keyfi, sokakta yaktıkları kök ateşi korunda
pişirdikleri kahveleri yudumlarken yapılan sohbetlerdi.
Cümbüşçü Deli Salo( daha sonra bütün çocukları Ülke
çapında ünlü müzisyenler olacaktır.),Cümbüşçü Salalamo, Cümbüşçü Tosun, Klarnetçi Lulali, Zurnacı Demiraki, Klarnetçi Nadir, Davulcu Hasan, Zurnacı Pala,
Şehrin ve çevre köylerin düğün ve eğlencelerinde müzik yapıyorlardı.
Mahalle arkasındaki geniş çayırlık hipodrom olarak
kullanılıyor. Yarışlar büyük ilgi görüyor seyirci çekiyordu. Hıdrellezde bu
çayırlık mesire yeri olarak kullanılıyor. Mahalledeki müzisyenler yaptıkları
müzikle insanları eğlendiriyor iyide bahşiş alıyorlardı. Mahallenin çevresi çok
göz önüne gelmişti ve cazibeli görünmeye başlamıştı, yeni göçmenlerle
çevremizde yeni yerleşimler ve mahalleler oluşmaya başlamıştı. 19 Mayıs
Stadyumu, Terminal ve Sebze hali çok yakınımıza kurulmuştu. Gençlerimiz sebze
halinde hamallık yapmaya, kadınlarımız sebze ve meyve toplamaya, çuval dikmeye başlamış, Terminal, ayakkabı
boyacılığı ve yük hamallığını işçiliğini artırmıştı.
Mahallede kadınlarımız şehirde artan ev temizliği
işi talepleri ile gündelikçi olarak çalışmaya başlamış, yevmiye ve ev sahibinin
ikram ve hediyeleri rahat geçinmeye, birikimler yapmaya başlamıştı. Çevremiz
gelişiyordu. Artık yalnız değildik ve evlerine girdiğimiz Samsun bizi tanımaya
başlıyordu. Kadınlarımız ev temizliği yaptıkları evlerin çocuklarını da bakmaya
büyütmeye başlamıştı. Bu çocuklar bizim için çok önemliydi. Bizim tanınma ve
üzerimize yapışan kötü sıfatlardan kurtulabilme fırsatımızdı. Bizleri tanımaya
başlayan Samsun bizi kabullenmeye başlasa da bin yılların ön yargılarının değişmesi
için çok yol vardı. Ve en büyük sorunlardan birisi Samsunun değişen nüfus
yapısıydı. Eski Samsunlu aileler büyük şehirlere göç ederken Samsun taşradan
sürekli göç alıyor ve nüfus farklılaşıyordu. Yeni gelenlerin ön yargıları ve
ekonomik yapılarının düşük olması ve şehirde alt hizmetlere talipli olmaları,
beklide avantaj sağlamak için hurafeleri canlı tutma, Çingeneleri karalama
çabalarıydı. Artık evlerine girebildiğimiz şehrin zengin ve eğitimli
mahallelerinde ki imajımız değişirken, yeni kurulan varoş mahallelerde ön
yargılar devam ediyordu.
Mahallenin arkasındaki geniş çayırlık için gelişim
planları yapılıyordu. Sanayi Sitesi kurulacaktı ve mahalle arazisi de bu plan
dahilindeydi. Para ile satın alınarak yerleşilen teneke mahallesinin tapusu
yoktu. Mahalle kaldırılacak mıydı korkusu herkesi sarmıştı. Mahallenin
arazisini satan Abdi BARUTÇU mahallede bakkal işleten ve ilk ilkokul mezunu
Yusuf KEPÇE ile buluşarak tapu konusunu görüştüler. Yusuf KEPÇE mahallede bir
heyet oluşturdu. Abdi BARUTÇU hak altında kalmamak için tapusunu veremediği
teneke mahallesi arazisi karşılığı Karşıyaka Mahallesi'ndeki 40 dönüm tarlasını
çok ucuza satmayı önerdi. Kurulan heyet mahallenin sıkıştığını gelişemediğini
yakında yetmeyeceğini ve kaldırılabileceği öngörüsü ile önerilen tarlayı toplam
100.000 TL. ye, ilk yıl 40.000 ikinci yıl 60.000 TL olarak ödemeyi kabul
ettiler. Heyetle ziyaret edilen Tapu Müdürünün destek ve talimatları ile tarla
düzeltildi ve parsellendi. Herkesin alabilmesi için 130 M2 lik 200 parsel
oluşturuldu. Her parsel 500 TL ye satılacaktı. Heyet tüm mahallede evleri
ziyaret ederek alıma ikna etmeye çalıştı. Ancak 40.000 TL toplanamadı. İnsanlar
tapunun önemini hala bilmiyorlardı. Ve oturdukları evleri boşaltmayacaklarını, birilerinden duydukları zilyetlik haklarının
olduğunu söylüyorlardı. 10- 15
M2 lik evleri için!... Bu yaygara pek çoğunu
etkilemişti. Mahalle heyeti parayı tamamlamak için isteyenin birkaç parsel daha
alabileceğini beyan etti ve para tamamlanarak ödeme yapıldı. İkna turları devam
etti. Ertesi yıl tütün kırımından sonra yine para toplanmaya başlandı.60 TL yi
tamamlayabilmek için parası olan ve isteyenlere mevcut parseller satılarak tapu
devri yapıldı. Söylentiler Heyeti çok yıpratmıştı. Ancak tarla alınmış ve
Çingenelerin ilk defa tapusu olmuştu.
Mahallenin arkasındaki sanayi sitesi planı
uygulamaya konulmuş. Mahalle oturduğu alan için zilyetlik hakkı davası açmıştı.
Duruşmalar sürerken Sanayi Kooperatifi belediye ile uzlaşarak mahallenin
arsasını belediyeye devreder. Yeni
alınan parsellerde teneke evin inşasına heyet izin vermez. Orası planlı gelişen
samsunu cepheden gören deniz manzaralı, cazibesi olan bir bölgedir ve oraya
yakışan evler yapılmalıdır. Bölgele yerleşim hızlanmakta ve Alamanacıların
talepleri ile arsa fiyatları hızla yükselmektedir.
Bu tarla mahalleye yetmeyecektir, arsa almayanlarda
pişman olmuşlardır. Yeni bir arayış içine girilir. İhsan KEFELİ ye ait Hacı
İsmail sırtlarında, Yeni Kurulan Mezbaha yanında 130 Dönüm tarla için
pazarlıklar yapılır. Uzlaşma sağlanır. Tarla alım gücüne uygun olsun diye
45-90-180 M2
lik parsellere bölünerek özel imar uygulanır. Parası 2 yılda Tütün Kırımı
sonrasında ödenecektir. Karşıyaka’dan alınan arsalar çok değerlenmiştir. 500 TL
ye alınan parseller 20.000-30.000 TL bedellerle satılarak Mezbaha sırtlarındaki
arsalara yeni konutlar dikilmeye başlanır.
İmkân bulan aileler küçücük kulübelerden, inşa
halindeki yeni evlerine taşınmaya başlamıştı. Sıvasını, boyasını, Suyunu
Elektriğini, Ev eşyasını içinde yaşarken tamamlayabilirdiler. Şantiyeye dönen
arsada kısa zamanda belediyenin katkısı ile yollar açılır ve çakıl serilir. Kış
boyu çamur içinde yaşam devam eder. Su ve kanalizasyon hatları döşenir. Su gece
geç saatlerde birkaç saat gelmektedir. İlk yerleşimcilerden Mariya ablanın
tulumba kuyusu tüm evlerin su ihtiyacını karşılamaktadır. Temizlik ve çamaşır
Yılanlı derenin suyu ile karşılanmaktadır. Çevre tamamen yerleşim dışı tarla ve
bahçelerle çevrilidir ve dereden tertemiz su akmaktadır. Belediye şehirden
uzaklaşan romanların ulaşımı için 9 numaralı otobüs seferini saat başı
uygulamaya koyar. Yerleşim çok hızlıdır. Mahalle hızla büyürken çevrede yeni
yerleşim bölgeleri de oluşmaktadır.
Belediye referandum yaparak mahalleyi belediye
sınırları içine alır. Mezbahanenin yanına Hayvan Borsa Satış alanını ve
ahırları yerleştirir. Yılanlı derenin üstüne çöp toplama ve depolama tesisi
kurar. Önce derenin suyu kirlenmeye başlar sonra Yılanlı derede yaşam biter
artık meşhur yılanlar yoktur. Kurbağaların sesi kesilmiştir. Çöp tesisinin
üzerinde yükselen zehirli gazlar sisli ve basık havalarda mahallenin üzerine
çöreklenmekte insanla pencerelerini açmaktan korkmaktadır. Yazın mezbahanenin
atıkları ve ahırlar buna bağlı kurulan deri hanelerden yükselen kokular çevreye
rahatsızlık vermekte. Mahalle buna mahkûmmuş gibi boyun eğmektedir. Gazete
dağıtımında prim düşüşüne tepki veren 50-70 aile dağıtım şirketi tarafından
işten çıkarılır.
Bir anda 40 yıllık işlerinden olan aileler geçim
sıkıntısına düşerler. Gazeteler artık büfe ve bakkallarda satılacaktır. Şükür
ki kadınlar ev temizliğinde gelir sahibidirler. İşsiz kalan erkekler Pazar
yerlerinde hırdavat, peçete, bulaşık süngeri satarak başladıkları pazarcılıkta
talebe göre ürün çeşitleri ile yeni bir iş kolu yaratırlar. Önce yakın
pazarlarda yapılan iş tüm Karadeniz ve iç bölgelerdeki il ve ilce pazarlarına
yayılır. İşler büyüyünce Minibüsler satın alınarak mobil pazarlamaya geçilir.
Mahallede Belediyelerde temizlik ve bando işlerinde işe başlayan 20 kişi
mahalle için bir avantajdı. Motorlu kurye ve inşaat demircisi işçiliği yaygın
meslekleri oluşturmaktadır. Kapalı bir ekonomi oluşturan mahallede bakkal,
kahvehane, terzi, fırın, kasap, pide salonu, börekçi, tatlıcı, bilgisayar
salonu, berber gibi esnaflığın yanında seyyar köfteci, dönerci, çiğ köfteci,
balıkçı, tatlıcı gibi hizmetler, Roman esnaflar tarafından yürütülmektedir.
Bu arada Teneke Mahallesi'nde hayat devam
etmektedir. Sanayi sitesinden sonra Gülsan Sanayi sitesi de kurulmuştu.
Mahallede erkekler hemen mahalle bitişiğindeki kereste depo ve fabrikalarında
hamallık yapmaya başlamıştı. Atık odun ve kereste parçaları kışın yakacak
olarak kullanılmak üzere toplanıyordu. Mahalle nüfusu hızla artıyor ve yaşam
kalitesi gittikçe düşüyordu. Samsun şehrini ikiye bölen 100 yıl Bulvarı Mert
Irmağını yeni köprü ile mahallenin yanından geçerek sanayi ve belediye evlerini
şehir ile buluşturuyordu. Mahalle artık şehrin içinde ve merkezindeydi.. Mahalle
çevresindeki yükselen konut ve mahallelerden çok çirkin görünüyor kaldırılması
için şikâyetler geliyordu. Kanalizasyonu bile çalışmayan mahallenin sokakları
çamurdu ve kanalizasyon üstte akıyordu. Kedi gibi fareler sokaklarda ve evlerde
cirit atıyordu. İnsanlarda bu sefaletten kurtulmak istiyordu. Zaten fırsat
bulabilenler mezbahanedeki yeni evlere kaçmıştı. Şehir yöneticileri de bunun
farkındaydı. Belediye ile 1984 de başlayan görüşmelerde Düvecik köyü altında
bir tarla alınarak mahallenin taşınması kararlaştırıldı. Karar çeşitli
gerekçelerle uzun bir dönem dondurulduktan sonra, 1992 de mahalle temsilcileri
ile görüşmeler tamamlandı. Her biri 45 M2 olan 200 evden oluşan mahallenin
kurulması ve Teneke Mahallesini buraya taşınması ve evlerin tahsis edilmesi,
Bunun karşılığında Belediyenin tasarrufunda olan teneke mahallesinin arsasının
bir toptan satış firmasına satılmasına karar verildi.
200 Evler kısa sürede tamamlandı.1994 yılı
eylülünde teneke mahallesi yıkıldı. Romanlar 200 evlere taşındılar. Küçük,
sağlıksız ve kötü kulübelerden saray yavrusu gördükleri evlere eğlence ve
sevinç gösterileriyle taşındılar. Artık evlerinde tuvalet banyo vardı
çeşmelerden şırıl şırıl su akıyordu. Artık elektrikleri de vardı, yeni
aldıkları televizyonu seyredebileceklerdi.
Geniş avlu ve sokakları vardı. Düz ovaya kurulu mahallede evin önünde
serilen kilimlerde komşular ile paylaşılan çay sohbetlerine doyum olmuyordu.
Mahalledeki kahvehane ve iki bakkalı da kendileri işletiyordu. Ancak
işyerlerinden uzaklaşmışlardı. Ulaşım sorunluydu. Şehre yürüyerek yarım saatte
gidilebiliyordu. Düvecik köyü Muhtarlığına bağlıydılar. Valilik kararı ile
Düvecik mahallesinden ayrılarak 200 Evler Mahallesi oldular ve seçimde
aralarından Hüner SOBATAY ı muhtar seçtiler. Samsun büyüyordu. Teknoloji de
gelişiyordu. Kereste hamallığında forkliftler kullanılmaya başlamış ve kereste
hamallığı cazibesini yitirmişti. Geçinmek için yeni kaynaklar bulunmalıydı.
Yeni Samsun sahil yolunda gezi için kullanılacak fayton hattından 10 tanesini
200 evlere tahsis edildi. Atlarını,
arabalarını tedarik eden aileler burada çalışmaya başladılar. Hurda toplamak
yeni bir meslek olarak benimsendi. Gelirleri azalsa da aç kalmıyorlardı.
200 EVLER
Samsun büyümeye devam ediyordu. Yeni Samsun Çevre
Yolu 200 Evlerin bitişiğinden geçecekti. Bu bir avantaj mıydı?!... Şehir bizimi
takip ediyordu?!.. Çevre yolu kısa bir zamanda tamamlandı. Artık Samsun'a giriş
Roman mahallesinin önünden olacak, Samsun'a gelenler önce Roman mahallesini
göreceklerdi. Büyükşehir Belediyesi Kentsel dönüşüm projesi ile 200 evlerin 200 metre uzaktaki alanda
yapılacak toplu konutlara taşınmasını kararlaştırdı. Bu insanlar daha güzel
evlerde apartmanlarda yaşamayı hak ediyorlardı. İşsiz olsalar da yoksul olsalar da, kağıt ve hurda toplayarak
geçinseler de hak ediyorlardı!…
Proje kısa zamanda tamamlandı. İstemeseler de yeni
apartmanlara taşınmak zorunda kalan 200 evler bankalara 29.000 YTL
borçlandırıldılar. 200 Evlerdeki konutları için verilen tahsis belgeleri hiçbir
hak oluşturmuyordu. Yoksul ve İşsiz olan mahalleli aylık taksitleri ödeme
güçlüğüne düştü. Elektrik ve su paralarını bile ödeyemeyen Romanlara tahliye
kararı çıkarıldı. Mahalle İtiraz davası açtı. Ne mi olacak?!... Bilmiyorlar…
Belki 200 sene evvel gibi çadırlara geçecekler…
KROKİLERLE SAMSUN ve CANİK
Yerleşiminin Kronolojisi
Mert Irmağı kenarında buluşan Çingenelerin
oluşturduğu Teneke Mahallesi 1924 den 1994 e kadar varlığını sürdürmüştür.
Büyüyen mahalle önce Hacı İsmail Köyü yamacında Yavuz Selim Selanik
Mahallesi'ni kurmuş ve yerleşmiş. Teneke mahallesinde kalanlar 1994 yılında 200
evlere taşınmış ve Teneke Mahallesi yıkılmıştır. 2008 de 200 Evler mahallesi
yıkılarak 264 Toki evlerine yerleştirilmiştir.
1925-1960
1960
1965
1970
1975
1990
2000
KAYNAK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder