O meydan ya da bu meydan, o kent ya da bu kent fark
etmez. Konuşan hangi lider olursa olsun, üslup ne kadar sert ve hatta kavgacı
olursa olsun, toprağı Türk, dili Türk, bayrağı Türk. Ama o meydan, toprağı Türk
olsa da dili Türk olsa da özü Türk olsa da sözü Türklükten yana değil.
Birlikten, dirlikten yana değil. Biz bağrımızı açsak da biz “kardeşiz” diye bas
bas bağırsak da kürsünün dili, meydanın narası savaştan, ayrılıktan yana.
Siz bu yazıyı okurken neredesiniz, hangi günde ve
hangi meydandasınız bilmiyorum. Ben hala 21 Mart 2014’teyim ve hala Diyarbakır
Meydanı’ndayım. Aslında yeni takılıp kalmış değilim o meydana. 2005
Nevruz’undan beri ben Diyarbakır Meydanı’ndayım. Hani şu kentin PKK çeteleri
tarafından esir alındığı ve zamanın valisinin “cana değil cama gelsin” diye
olayı küçümsediği o talihsiz Nevruz var ya işte o zamandan beri.
Adına “Açılım Süreci” denilen gaflet yolculuğu” ve
ardından gelen “Habur rezaleti”, Başbakan’ın Mustafa Barzanili, Şivan Perverli
Diyarbakır çıkarması pranga üstüne pranga oldu. Artık hafızam almasa da yüreğim
kaldırmasa da hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Gafletten dalalete giden yolun
sonuna birkaç adım mesafedeyiz. Heyhat, heyhat ki sonrası uçurum ve ölüm.
Kavramlarımız ve değer ölçülerimiz henüz yerli
yerine oturmuş değil. Esen rüzgara göre değişiyor. Apo, bebek katili mi, çete
reisi mi, eşkıya başı mı, devlet düşmanı mı, vatan haini mi? Müebbet hapse
mahkum bir suçlu mu yoksa Türk Devleti'yle müzakereler yürüten(!) bir halk
önderi mi? Kim? Kayıtlara bakılırsa mahkum. Olaylara bakılırsa bir halk önderi,
bir barış elçisi, adeta bir kurtarıcı. Kendisi İmralı'da yatıyor, mesajı
Diyarbakır’da okunuyor. Meydan okuyan küstah bir dil. Zafer meydanlarından
gelen bir komutan edasıyla şartlar öne süren bir üslup.
Diyarbakır Meydanı’nda bayrak yok, polis yok,
kısacası devlet yok. Batıda, kuzeyde, güneyde, kısacası yurdun başka her
köşesinde meydanı çepeçevre kuşatan, meydana gelenleri tepeden tırnağa arayan
polis, ayıp olmasın ve adamlar kızmasın der gibi uzakta bir yere
konuşlandırılmış. Güvenliği belediye zabıtaları sağlıyor!
Kimse görmezden gelmesin, kimse inkara ve tevile
kalkışmasın, bir meydan okumadır 21 Mart’ın Diyarbakır’ı. Meydan okumadır
Kazlıçeşme’nin “Ya Barış Ya Savaş” afişi. Meydan okumadır Apo’nun “Biz savaş
yaparken korkmadık ki barış yaparken korkalım” mesajı. Ve dayatmadır “Özgür
Önder Özgür Kürdistan” söylemi. Bölünmenin dayatmasıdır, ayrılığın dayatmasıdır.
Ben hala meydanlar içinde Diyarbakır
Meydanı’ndayım. Ve ben 30 Mart’ta o meydana bakarak o meydanın aksine oy
kullanacağım. “Pazarlığa hayır, bölünmeye hayır, ayrılığa hayır” diyeceğim.
Atalarımız “hayırda hayır var” demişler.
/Osman KARA
24.03.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder