24 Mart 2014 Pazartesi

Meydanlar Ve Dilleri

O meydan ya da bu meydan, o kent ya da bu kent fark etmez. Konuşan hangi lider olursa olsun, üslup ne kadar sert ve hatta kavgacı olursa olsun, toprağı Türk, dili Türk, bayrağı Türk. Ama o meydan, toprağı Türk olsa da dili Türk olsa da özü Türk olsa da sözü Türklükten yana değil. Birlikten, dirlikten yana değil. Biz bağrımızı açsak da biz “kardeşiz” diye bas bas bağırsak da kürsünün dili, meydanın narası savaştan, ayrılıktan yana.

Siz bu yazıyı okurken neredesiniz, hangi günde ve hangi meydandasınız bilmiyorum. Ben hala 21 Mart 2014’teyim ve hala Diyarbakır Meydanı’ndayım. Aslında yeni takılıp kalmış değilim o meydana. 2005 Nevruz’undan beri ben Diyarbakır Meydanı’ndayım. Hani şu kentin PKK çeteleri tarafından esir alındığı ve zamanın valisinin “cana değil cama gelsin” diye olayı küçümsediği o talihsiz Nevruz var ya işte o zamandan beri.

Adına “Açılım Süreci” denilen gaflet yolculuğu” ve ardından gelen “Habur rezaleti”, Başbakan’ın Mustafa Barzanili, Şivan Perverli Diyarbakır çıkarması pranga üstüne pranga oldu. Artık hafızam almasa da yüreğim kaldırmasa da hiçbir şey beni şaşırtmıyor. Gafletten dalalete giden yolun sonuna birkaç adım mesafedeyiz. Heyhat, heyhat ki sonrası uçurum ve ölüm.  

Kavramlarımız ve değer ölçülerimiz henüz yerli yerine oturmuş değil. Esen rüzgara göre değişiyor. Apo, bebek katili mi, çete reisi mi, eşkıya başı mı, devlet düşmanı mı, vatan haini mi? Müebbet hapse mahkum bir suçlu mu yoksa Türk Devleti'yle müzakereler yürüten(!) bir halk önderi mi? Kim? Kayıtlara bakılırsa mahkum. Olaylara bakılırsa bir halk önderi, bir barış elçisi, adeta bir kurtarıcı. Kendisi İmralı'da yatıyor, mesajı Diyarbakır’da okunuyor. Meydan okuyan küstah bir dil. Zafer meydanlarından gelen bir komutan edasıyla şartlar öne süren bir üslup.

Diyarbakır Meydanı’nda bayrak yok, polis yok, kısacası devlet yok. Batıda, kuzeyde, güneyde, kısacası yurdun başka her köşesinde meydanı çepeçevre kuşatan, meydana gelenleri tepeden tırnağa arayan polis, ayıp olmasın ve adamlar kızmasın der gibi uzakta bir yere konuşlandırılmış. Güvenliği belediye zabıtaları sağlıyor! 

Kimse görmezden gelmesin, kimse inkara ve tevile kalkışmasın, bir meydan okumadır 21 Mart’ın Diyarbakır’ı. Meydan okumadır Kazlıçeşme’nin “Ya Barış Ya Savaş” afişi. Meydan okumadır Apo’nun “Biz savaş yaparken korkmadık ki barış yaparken korkalım” mesajı. Ve dayatmadır “Özgür Önder Özgür Kürdistan” söylemi. Bölünmenin dayatmasıdır, ayrılığın dayatmasıdır.

Ben hala meydanlar içinde Diyarbakır Meydanı’ndayım. Ve ben 30 Mart’ta o meydana bakarak o meydanın aksine oy kullanacağım. “Pazarlığa hayır, bölünmeye hayır, ayrılığa hayır” diyeceğim.

Atalarımız “hayırda hayır var” demişler.

/Osman KARA
24.03.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder