19 Mart 2014 Çarşamba

Şükür ve Samsun

Bizi yaratana yeterince şükrediyor muyuz? Gözlerimiz görmese gördüğümüz güzellikleri nasıl algılarız hiç düşündük mü? Ya da kendimizi gözleri görmeyen birinin yerine hiç koyduk mu? Ya da görme engelli birine göz olmaya çalıştık mı? Ya da tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdüren birini anlamaya çalıştık mı?

Onlara ne konuda, nasıl yardımcı oluruz diye düşündük mü? Bu insanlar evlerinde çıkıp istedikleri yere rahatça gidebilecek fiziki altyapının olup olmadığını, engellilerin ihtiyaçlarını giderebileceği bir sosyal alanları, ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir tuvaletleri var mı yok mu diye düşündük mü?  Şayet yoksa böyle bir çalışma yapılması için yetkililerden bir talepte bulunduk mu?

Üç dört yıl önce görme engelliler koşu müsabakaları Samsun’da yapılmıştı. O gün içinde bulunduğum Saadet Partisi’nin il başkanı bir grupla ilgilenmemiz için bizi görevlendirmişti. İki gün bütün faaliyetlerine katıldık. Orada onları biraz olsun anlama imkânı bulduk..

Ne yapıyorlar, nasıl yapıyorlar, hayattan beklentileri ne, ne kadar küçük şeylerle mutlu olabiliyorlar ve onları en çok nelerin üzdüğünü dinledik, öğrendik, bir görme engelli kardeşimiz dedi ki, “Siz hiç bir yerden çıkınca gözlerinizi kapatıp yüz metre yürümeyi denediniz mi?”

Hani şu araçlar park etmesin, ya da araçlar sokağa girmesin diye yetkililerin bir nevi mecburiyetten koydukları dubaların bizleri nasıl engellediğini o zaman anlarsınız. Bu toplumun yüzde onuna yakını engeli (kalanı da engelli adayı) bu düşünüldüğünde çok ciddi bir oran ve çok zor şartlarda yaşama mücadelesi veriyorlar. Bu ülkenin engelsizlerinin bu ülkenin engellileri için daha fazla şey yapması gerektiğini düşünüyoruz.  Bu konuda hepimizin sorumluluğu var. Şükretmenin bir yolu da budur diye düşünüyoruz. Ama yeterince şükrettiğimizi söyleyemeyiz.

Tıpkı iki ovası olan Bafra ve Çarşamba’nın şehrimizde olup ta bir kısmımızın bunun kıymetini bilmeyişi gibi. Biz bu şehirde yaşadığımız için çok şanslı olduğunu düşünenlerdeniz. Ama bu şehirde yaşayanların şehrin kıymetini bilme ya da şehrin nimetlerini kullanma ve ülkeyle hatta dünyayla paylaşma noktasında gereğinin yapılmadığını düşünüyoruz. Örneğin Çarşamba ve Bafra ovalarının gereği gibi yatırımları yapılsa, sulama, teknoloji, verimlilik analizi gibi bu iki ovanın ülkemizin gıda ihtiyacının karşılayabileceği iddia ediliyor. Bunu iddia edenlerde bilimsel verilere ya da iyi uygulanmış örneklere bakarak iddia ediyorlar.. O zaman şu ortaya çıkıyor; Yaratan dünyayı yaratırken bazı bölgelerdeki nimetlerle bazılarını farklı yaratmış.. Bir bölgede olmayan ürün ücreti mukabilinde olan yerden temin edilecek (buna petrolde dahil) insanlara sorumluluk yüklüyor..

Peki, biz bize verilmiş nimetleri yeterince verimliliğe dönüştüre biliyor muyuz? Hayır! Neden? Çünkü tembeliz, hazırcıyız, sorumluluklarımızı bilmiyoruz, doğru yatırım yapamıyoruz, hasbelkader bu ovaların üzerinde yaşıyor olmamız bizim onun sahibi olduğumuz ve istediğimiz gibi tasarruf kullanma hakkını bize vermediğini düşünüyoruz. Önce şehrimizde, sonra ülkemizde , sonra da dünyada yaşayan insanlara karşı sorumluluklarımızın olduğunu düşünüyoruz.. Uzmanların önümüzdeki yıllarda su ve gıdanın insanlara yetmeyeceğini iddia ediyor olmaları durumun vahametini sanırız ortaya koyuyordur. Ülkemizin kıymetini bilelim, Samsunumuzun kıymetini bilelim..

Ovalarımızın, denizimizin, demir yolu ulaşımının ,hava yolu ulaşımının,deniz yolu ulaşımının, kara yolu ulaşımının, nüfusumuzun ve yetişmiş iş gücümüzün kıymetini bilelim, yetişmemiş olanlarında yetişmesi için elbirliğiyle gayret edelim.. Her türlü güzelliğe sahip bir şehirde yaşıyor olduğumuz için şükredelim..

Samsun’un güzelliklerinin farkına varalım. Bir gün, ailecek Ürgüp’ e gitmiştik.. Eşim ve çocuklar bir konağı ziyarete gitti.. Biz bir çay bahçesinde oturmuş etrafı seyrediyorduk. Çay bahçesinde görevli onsekizli yaşlarda bir kız çocuğu bir isteğim olup olmadığını sordu biz de manzaraya bakarak ‘Daha ne isteyebiliriz ki şu güzelliğe bakar mısınız?’ dedik. Kız çocuğu nereli olduğumuzu sordu ‘Samsun’ dedik döndü dağlara baktı; ‘Abi, buranın neresi güzel her taraf dağ, taş, bir de Samsun’dan gelmişsin’ dedi..

Düşündük bize belki kısa süreli ziyaretler olduğu için güzel geliyor gerçekten. Güzelde oradakiler farklı düşünebiliyor.. Evet, Samsun hem yeşili hem de deniziyle ve konumuyla ayrıcalıklı bir şehir.. Bunun kıymetini bilip ona göre hareket edelim.

/Ali KORKMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder