Bizi yaratana yeterince şükrediyor muyuz? Gözlerimiz
görmese gördüğümüz güzellikleri nasıl algılarız hiç düşündük mü? Ya da
kendimizi gözleri görmeyen birinin yerine hiç koyduk mu? Ya da görme engelli
birine göz olmaya çalıştık mı? Ya da tekerlekli sandalyeyle yaşamını sürdüren
birini anlamaya çalıştık mı?
Onlara ne konuda, nasıl yardımcı oluruz diye
düşündük mü? Bu insanlar evlerinde çıkıp istedikleri yere rahatça gidebilecek
fiziki altyapının olup olmadığını, engellilerin ihtiyaçlarını giderebileceği
bir sosyal alanları, ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir tuvaletleri var mı yok
mu diye düşündük mü? Şayet yoksa böyle
bir çalışma yapılması için yetkililerden bir talepte bulunduk mu?
Üç dört yıl önce görme engelliler koşu müsabakaları
Samsun’da yapılmıştı. O gün içinde bulunduğum Saadet Partisi’nin il başkanı bir
grupla ilgilenmemiz için bizi görevlendirmişti. İki gün bütün faaliyetlerine
katıldık. Orada onları biraz olsun anlama imkânı bulduk..
Ne yapıyorlar, nasıl yapıyorlar, hayattan
beklentileri ne, ne kadar küçük şeylerle mutlu olabiliyorlar ve onları en çok
nelerin üzdüğünü dinledik, öğrendik, bir görme engelli kardeşimiz dedi ki, “Siz
hiç bir yerden çıkınca gözlerinizi kapatıp yüz metre yürümeyi denediniz mi?”
Hani şu araçlar park etmesin, ya da araçlar sokağa
girmesin diye yetkililerin bir nevi mecburiyetten koydukları dubaların bizleri
nasıl engellediğini o zaman anlarsınız. Bu toplumun yüzde onuna yakını engeli
(kalanı da engelli adayı) bu düşünüldüğünde çok ciddi bir oran ve çok zor
şartlarda yaşama mücadelesi veriyorlar. Bu ülkenin engelsizlerinin bu ülkenin
engellileri için daha fazla şey yapması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda hepimizin sorumluluğu var. Şükretmenin
bir yolu da budur diye düşünüyoruz. Ama yeterince şükrettiğimizi söyleyemeyiz.
Tıpkı iki ovası olan Bafra ve Çarşamba’nın
şehrimizde olup ta bir kısmımızın bunun kıymetini bilmeyişi gibi. Biz bu
şehirde yaşadığımız için çok şanslı olduğunu düşünenlerdeniz. Ama bu şehirde
yaşayanların şehrin kıymetini bilme ya da şehrin nimetlerini kullanma ve
ülkeyle hatta dünyayla paylaşma noktasında gereğinin yapılmadığını düşünüyoruz.
Örneğin Çarşamba ve Bafra ovalarının gereği gibi yatırımları yapılsa, sulama,
teknoloji, verimlilik analizi gibi bu iki ovanın ülkemizin gıda ihtiyacının
karşılayabileceği iddia ediliyor. Bunu iddia edenlerde bilimsel verilere ya da
iyi uygulanmış örneklere bakarak iddia ediyorlar.. O zaman şu ortaya çıkıyor;
Yaratan dünyayı yaratırken bazı bölgelerdeki nimetlerle bazılarını farklı
yaratmış.. Bir bölgede olmayan ürün ücreti mukabilinde olan yerden temin
edilecek (buna petrolde dahil) insanlara sorumluluk yüklüyor..
Peki, biz bize verilmiş nimetleri yeterince
verimliliğe dönüştüre biliyor muyuz? Hayır! Neden? Çünkü tembeliz, hazırcıyız,
sorumluluklarımızı bilmiyoruz, doğru yatırım yapamıyoruz, hasbelkader bu
ovaların üzerinde yaşıyor olmamız bizim onun sahibi olduğumuz ve istediğimiz
gibi tasarruf kullanma hakkını bize vermediğini düşünüyoruz. Önce şehrimizde,
sonra ülkemizde , sonra da dünyada yaşayan insanlara karşı sorumluluklarımızın
olduğunu düşünüyoruz.. Uzmanların önümüzdeki yıllarda su ve gıdanın insanlara
yetmeyeceğini iddia ediyor olmaları durumun vahametini sanırız ortaya
koyuyordur. Ülkemizin kıymetini bilelim, Samsunumuzun kıymetini bilelim..
Ovalarımızın, denizimizin, demir yolu ulaşımının
,hava yolu ulaşımının,deniz yolu ulaşımının, kara yolu ulaşımının, nüfusumuzun
ve yetişmiş iş gücümüzün kıymetini bilelim, yetişmemiş olanlarında yetişmesi
için elbirliğiyle gayret edelim.. Her türlü güzelliğe sahip bir şehirde yaşıyor
olduğumuz için şükredelim..
Samsun’un güzelliklerinin farkına varalım. Bir gün,
ailecek Ürgüp’ e gitmiştik.. Eşim ve çocuklar bir konağı ziyarete gitti.. Biz
bir çay bahçesinde oturmuş etrafı seyrediyorduk. Çay bahçesinde görevli
onsekizli yaşlarda bir kız çocuğu bir isteğim olup olmadığını sordu biz de
manzaraya bakarak ‘Daha ne isteyebiliriz ki şu güzelliğe bakar mısınız?’ dedik.
Kız çocuğu nereli olduğumuzu sordu ‘Samsun’ dedik döndü dağlara baktı; ‘Abi,
buranın neresi güzel her taraf dağ, taş, bir de Samsun’dan gelmişsin’ dedi..
Düşündük bize belki kısa süreli ziyaretler olduğu
için güzel geliyor gerçekten. Güzelde oradakiler farklı düşünebiliyor.. Evet,
Samsun hem yeşili hem de deniziyle ve konumuyla ayrıcalıklı bir şehir.. Bunun
kıymetini bilip ona göre hareket edelim.
/Ali KORKMAZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder