Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede bir caminin
önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı
kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında
kavuğu sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa'yı hoca zannederek namazı
kıldırmasını söylerler. "Yok ben hoca değilim" dese de dinlemezler ve
zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa, namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü
açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak
eder. Bekri Mustafa gülerek cevaplar: “Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun.
Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa imam oldu
dersin. Onlar durumu anlar...”
Diyeceksiniz ki; nereden çıktı bu Bekri Mustafa
hikayesi. Samsun’da da var böyleleri. Onlar getirdi aklıma. Her haltı yaparlar
onlar. Yapamadıklarını, beceremediklerini birilerine yaptırmaya çalışırlar.
Ağzına-burnuna bulaştırırlar. Bekri Mustafa
hikayesinde olduğu gibi birileri gazeteci belledikleri birini ortaya
sürüyorlar. Dolandırmadık adam bırakmayan. Herkese borçlu olan. Yanında
çalıştırdığı kişiyi bile borçlandırıp cezaevine sokan bu şahıs sözde
gazetecilik yapıyor; Bekri Mustafa’nın imamlığı gibi.
Kendi yaptıkları çirkinlikleri birilerine
yamalamaya çalışıyor. Ne günlere kaldık Tanrım. Ar damarı çatlamış bu zavallı,
birkaç kuruş için acınacak durumda. Utanmadan, arlanmadan çamur atmaya
çalışıyor. İnananların olacağını sanarak. Aslında onu kullananlar da kullanılan
da gerçeklerin farkında. Nasrettin Hoca misali; ya tutarsa. Tutması mümkün
değil. Onların çamur atacağı prim yapar. Çünkü namları belli. Utanmazlıkları
da.
Ey başkalarına çamur atarak gözdağı vermek isteyen
zavallı temiz misin? Görüyorum ki; Büyükşehir Belediyesi’nden nemalanmaya devam
ediyorsun. Yusuf Ziya Yılmaz’ın seçim araçları gazetenize bir gelip, bir
gidiyor. Ne getirip, götürüyorlar? İnkar etmeye kalkma yakalandın. İstersen
montaj diye yalanla. İnandıran bulabilirsen. Ne dersiniz?
/Avni DEMİR
11.03.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder