23 Temmuz 2014 Çarşamba

Tarımla Zenginleşmek

DÜNYA’nın yazarlarından Dr. Rüştü Bozkurt’un yıllar önce konferanslarında söylediği ‘’Tarım’dan zenginleşen hiçbir ülke yoktur ama tarım olmadan da zenginleşen ülke olamaz’’ sözünü defalarca dinlemiştim. Tarım öylesine önemlidir aslında. Rüştü Hoca’nın bu söylediğine karşın, Hollanda örneğini verenler olabilir. İyi ama Hollanda zenginliğini tarım ticaretine borçludur. Doğrudan tarım yaparak zenginleşmemiştir yani.

Tarım olmadan zenginleşememek bu beni korkutuyor. Zira biz bir zamanlar tarlalarımızda yetişenlerle kendimize yeter ülke iken şimdi arpa ve buğday ve hatta saman bile ithal eden ülke konumuna geldik. Hani şu Gazze’de yaptığı katliamlarla kınadığımız İsrail var ya. Avuç içi kadar olan o ülke, tarım ürünü ihraç eden ülke konumuna geldi. Topraksız seralarda yetiştirdikleri domatesleri satarak para kazanıyorlar. Biz ise Allah vergisi topraklarımızda tarım yapmıyoruz. ‘’Adam eksen yetişir’’ denilen bu toprakları boş bırakıyoruz maalesef.

Benim çocukluğumda bizim köyün her santim tarlasında bir şey ekilir biçilirdi. Yaklaşık 20 sene önce kaybettiğimiz Rahmetli Babaannem evimizin avlusunda oluşturulan bahçede kendi domatesini ve biberini ve dahi her türlü sebzesini yetiştirirdi. O bahçede bir vişne, bir incir ve bir de erik ağacı vardı. Meyvemizi de o bahçeden alırdık biz. Dalından, taze ve organik. Babaannemi kaybedince o bahçeyi de kaybettik.

Bizim köye satıcılar geliyor şimdi. Hoparlörlerinden yayınlan ‘’Domates, biber, patlıcan’’ anonslarıyla sebze ve meyve satıyorlar. ‘’Ne var bunda’’ demeyin. Böyle başlıyor bağımlılık. Önce bizim köy başka şehirlere, sonra o şehirlerde başka ülkelerin şehirlerine bağımlı hale geliyor. Ekmiyorlar, biçmiyorlar, bu nasıl köylülük, bu nasıl rençberlik. Hükümetlerden gelen üç beş kuruş yardımla geçinmeyi iyi bişey bellemiş bizim köylülerimiz.

Oysa adam ekseler yetişecek o güzelim, topraklardan elde edecekleri gelir daha kutsal ve daha mübarek olacak. ‘’Para dedektifi’’ diye bir program var. İlgiyle izlerim her defasında. Önceki gece Seferihisar’daki pazaryerinden yaptığı haberi izledim. Seferihisar Belediyesi bir program başlatmış. Kurulan yerel ürünler pazarında köylülerin yetiştirdiği ürünleri satmalarını sağlıyor. Pazar yerine halden ürün girişini yasaklamışlar.  Pazara gelen her ürün yani domates, biber ve patlıcan köylerdeki bahçelerde yetişen ürünlerden oluşuyor. Pazarda ürün satabilmek için böyle bir zorunluluk var yani.
Hem köylü kazanıyor, hem de Seferihisar halkı dalından toplanmış taze sebze ve meyve yiyor. Böylesi güzel uygulamalar yaygınlaşsa.

Mesela bizim belediyelerimiz de böyle pazarlar kursa ne güzel olur. Tembelleştirilen köylülerimiz, yeniden üretme alışkanlığına kavuşturulsa mesela. Üreterek ve alın terlerinin karşılığı olan paraları ceplerine koysalar. Kendilerini daha güvenli ve daha onurlu hissetseler mesela. Kötü mü olur…!

/ Ragıp GÖKER
23 Temmuz 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder