DÜNYA’nın yazarlarından Dr. Rüştü
Bozkurt’un yıllar önce konferanslarında söylediği ‘’Tarım’dan zenginleşen
hiçbir ülke yoktur ama tarım olmadan da zenginleşen ülke olamaz’’ sözünü
defalarca dinlemiştim. Tarım öylesine önemlidir aslında. Rüştü Hoca’nın bu
söylediğine karşın, Hollanda örneğini verenler olabilir. İyi ama Hollanda
zenginliğini tarım ticaretine borçludur. Doğrudan tarım yaparak
zenginleşmemiştir yani.
Tarım olmadan zenginleşememek bu beni
korkutuyor. Zira biz bir zamanlar tarlalarımızda yetişenlerle kendimize yeter
ülke iken şimdi arpa ve buğday ve hatta saman bile ithal eden ülke konumuna
geldik. Hani şu Gazze’de yaptığı katliamlarla kınadığımız İsrail var ya. Avuç
içi kadar olan o ülke, tarım ürünü ihraç eden ülke konumuna geldi. Topraksız
seralarda yetiştirdikleri domatesleri satarak para kazanıyorlar. Biz ise Allah
vergisi topraklarımızda tarım yapmıyoruz. ‘’Adam eksen yetişir’’ denilen bu
toprakları boş bırakıyoruz maalesef.
Benim çocukluğumda bizim köyün her
santim tarlasında bir şey ekilir biçilirdi. Yaklaşık 20 sene önce kaybettiğimiz
Rahmetli Babaannem evimizin avlusunda oluşturulan bahçede kendi domatesini ve
biberini ve dahi her türlü sebzesini yetiştirirdi. O bahçede bir vişne, bir
incir ve bir de erik ağacı vardı. Meyvemizi de o bahçeden alırdık biz. Dalından,
taze ve organik. Babaannemi kaybedince o bahçeyi de kaybettik.
Bizim köye satıcılar geliyor şimdi.
Hoparlörlerinden yayınlan ‘’Domates, biber, patlıcan’’ anonslarıyla sebze ve
meyve satıyorlar. ‘’Ne var bunda’’ demeyin. Böyle başlıyor bağımlılık. Önce
bizim köy başka şehirlere, sonra o şehirlerde başka ülkelerin şehirlerine
bağımlı hale geliyor. Ekmiyorlar, biçmiyorlar, bu nasıl köylülük, bu nasıl rençberlik.
Hükümetlerden gelen üç beş kuruş yardımla geçinmeyi iyi bişey bellemiş bizim
köylülerimiz.
Oysa adam ekseler yetişecek o güzelim,
topraklardan elde edecekleri gelir daha kutsal ve daha mübarek olacak. ‘’Para
dedektifi’’ diye bir program var. İlgiyle izlerim her defasında. Önceki gece
Seferihisar’daki pazaryerinden yaptığı haberi izledim. Seferihisar Belediyesi
bir program başlatmış. Kurulan yerel ürünler pazarında köylülerin yetiştirdiği
ürünleri satmalarını sağlıyor. Pazar yerine halden ürün girişini
yasaklamışlar. Pazara gelen her ürün
yani domates, biber ve patlıcan köylerdeki bahçelerde yetişen ürünlerden
oluşuyor. Pazarda ürün satabilmek için böyle bir zorunluluk var yani.
Hem köylü kazanıyor, hem de
Seferihisar halkı dalından toplanmış taze sebze ve meyve yiyor. Böylesi güzel
uygulamalar yaygınlaşsa.
Mesela bizim belediyelerimiz de böyle
pazarlar kursa ne güzel olur. Tembelleştirilen köylülerimiz, yeniden üretme
alışkanlığına kavuşturulsa mesela. Üreterek ve alın terlerinin karşılığı olan
paraları ceplerine koysalar. Kendilerini daha güvenli ve daha onurlu
hissetseler mesela. Kötü mü olur…!
/
Ragıp GÖKER
23 Temmuz 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder