Bir 19 Mayıs’ta Samsun’da olamamanın üzüntüsü
içerisindeyim. Kurtuluş savaşı meşalesinin ateşlendiği bu tarihi günün yıl
dönümünde çok sevdiğim şehrimden uzakta olmanın burukluğunu yaşıyorum. Hem de
19 Mayıs kutlamaları ile ilgili ileride daha çok konuşulacak kararların
alındığı ve söylemlerin yapıldığı bir dönemde … Bu kararlar ve bazı söylemler
içinde Atatürk sevgisi taşıyan herkesi derinden üzmüştür. Ki o Atatürk sevgisi
Kurtuluş savaşı şartlarını bizzat yaşayan ya da sonradan yaşayanlardan dinleyip
veya okuyarak öğrenen her Türk’ün yüreğine işlenmiştir. Bu öyle bir sevgidir ki
stadlara giremese de caddelerde insan seli olup çağlar durur. Bunun örneğini
Bağdat caddesinde, Şişli’de ve İstanbul’un birçok yerinde bizzat yaşadık ya da
tv’lerden izledik. Fakat aklım hep Samsundaki etkinliklerde kaldı. Ay yıldızlı
bayrağımızın altında Atatürk’ün esaret zincirlerini parçalayıp bizlere armağan
ve emanet ettiği kurtuluşu ve Hürriyet havasını bizzat başlangıç noktasında
solumak bu 19 Mayıs’ta nasip olmadı.
Dört bir yandan Bağdat caddesine ellerinde
bayrakları ve Atatürk posterleriyle gelen insanların kararlılığı ise içimizi az
da olsa rahatlattı. Herkesin Atatürk’ü sevmesini bekleyemeyiz ama bazı medya
kuruluşları ve onları yönlendiren çevrelerce insafsızca yerilmesine de demokrasi
adına kılıf bulamayız. Hele de bunun sadece kendisine anlatılanları dinleyerek
fikir dünyasını geliştirecek çocuklarımız üzerinde uygulandığını düşünürsek
‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir gençlik’ yetiştirmenin ne kadar zaafa
uğrayacağı da aşikardır.
Bir an aklımdan Bandırma vapurunun Samsun’a
varamadığı düşüncesi geçiyor. Neler mi olurdu? Öncelikle Osmanlıyı yutmayı ve
İslam’ı Anadolu’dan sürmeyi, Konstantinapol hayalini gerçekleştirmeyi ve
Anadolumuzu paylaştırmayı düşleyen Emperyalistlerin hayali 100 yıl
ertelenmezdi. Ertelenmezdi diyorum çünkü bu fikirler Batılıların hayal
dünyasından hiç silinmedi. Fırsat buldukça da dişlerini gösteriyorlar. Bu
düşünce sahiplerinin sırf bu yüzden olsa bile Atatürk’e tahammül edemeyişlerini
anlamak mümkün. O yoksul milletin inanacağı bir önder bulduğunda nasıl
mucizeler yarattığını çok acı görmüş oldular. Her yüzyıl bir yıldız lider
ortaya çıkarır. ‘Bizim şanssızlığımız 20. yüzyılda bu liderin Atatürk olarak
Anadolu’da ortaya çıkmasıdır.’ diyen yabancı devlet adamı konuyu ne de güzel
özetlemiş. Canlarını hiç düşünmeden feda ederek bizlere bağımsızlığımızı
sağlayan bütün vatan evlatlarının ve komutanlarımızın ruhu şad olsun. Hiç
düşündünüz mü ? Şayet Kurtuluş savaşı kazanılmasaydı bize bırakılan Anadolu’dan
İstanbul’a , İzmir’e , Edirne’ye, Antalya’ya veya Erzurum’ a giderken kaç
noktada pasaport kontrolü yaptıracaktık. Eyüpsultan’da,
Sultanahmet’te,Süleymaniye’de Selimiye’de acaba bir Cuma namazı kılma şansımız
olacak mıydı?
İnanın değişen hiçbir şey yok. Aradan yüzyıl geçse
de Batı yine aynı Batı.. Yalnız edindikleri tecrübelerden taktikleri değişti.
Gördüler ki tek yürek tek bilek olursa Türk’ü ve Türk ordusunu hiçbir kuvvet
alt edemez. Çevremizde planlarını uygulamaya koydular bile. Sıra güçlü ulus
devletlerini yutmaya gelince bunu da nasıl yürüteceklerini hep birlikte ibretle
izleyeceğiz.
Sonsuza Dek 19 Mayısları Kutlamak Dileğiyle..
/Yücel TÜRE
21 Mayıs 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder