Yıl 1917… Birinci Dünya Savaşı bütün hızıyla devam
ediyor. Osmanlı orduları, Kafkasya’dan Yemen’e, Tuna kıyılarından Basra
Körfezine, Çanakkale’den Filistin’e can siperane bir mücadelenin içinde… Hal
böyleyken barut kokusundan nispeten uzak kalmanın rehaveti içindeki Samsun
semalarında kimliği belirsiz bir uçak beliriyor. Şehirdeki askeri birlikler
teyakkuza geçiyor. Ahali korkuyla kaçışıyor.
“Kaçın! Tayyare başımıza bomba yağdıracak!” diye bağırıyor bir teyze… Lakin
korkulan olmuyor. Kimliği belirsiz uçak kentin üzerinden birkaç tur attıktan
sonra geldiği gibi Karadeniz semalarında kayboluyor.
Üç dört kuşak önce Samsunlulara dehşet dolu
dakikalar yaşatan bu olay, zamanla unutulup gidiyor. Peki, bu uçak neyin nesiydi,
Samsun semalarında ne arıyordu? Doksan dokuz sene önce yaşanan, ancak şahit
olanların ölümlerinden sonra unutulup giden bu acayip olayın sırrı, Samsun’un
iki yerel tarih meraklısı Kenan Hazneci ve Recep Yılmaz olmasaydı, belki hiçbir
zaman ortaya çıkmayacaktı.
Gerçek birer Samsun ve tarih sevdalısı olan bu iki
dostumuz, bir müzayedede tarihi hava fotoğraflarını görünce adeta donakalıyor:
Yaklaşık 300 metre
kadar yüksekten çekildiği anlaşılan bu hava fotoğrafları, 1917’de Romanya hava
kuvvetleri arşivinden çıkmış. O tarihlerde Osmanlılarla ölümüne bir savaşın
içinde olan Romenler, bu fotoğrafı askeri amaçlarla çekmiş. İhtimal ki kenti
bombalamadan önce bir keşif yapmış olmalılar. Demek ki sonra amaçlarından
vazgeçmişler. Zira bildiğimiz kadarıyla Samsun, havadan bombalanmıyor.
Bu fotoğraf, aslında Samsun’un cumhuriyet öncesi
tarihi hakkında altın değerinde bir belge niteliğinde… Nitekim Sayın Hazneci,
bu fotoğrafı numaralandırarak bizlerin hizmetine sunmuş. Ben de kendisinden
izin alarak bunu sizlerle paylaşıyorum. Anlaşılması için ifade edelim, fotoğraf
deniz tarafından çekilmiş. Numaralandırmaya sadık kalarak birkaç önemli binayı
da okuyucularımıza izah edelim:
Önce, bugün ayakta olan önemli binalar… 9 numara,
Mithat Paşa okulu, 11 numara bugünkü Konak sinemasının olduğu arazi, 12 numara, askeri hastane… 13 numara eski Tekel, bugünkü Bulvar AVM… 14
numarada Mc Donalds açıldı, malum… 18 numara, Zafer Sineması… 20, Borluoğlu konağı diyeceğim ama galiba
Kültür ve Turizm müdürlüğü binası desek daha iyi bilinecek. 21 Samsun şehir
kulübü, o zamanlar Rum Tüccar kulübüymüş tabii…
Sağ üstte, biraz uzakta 22 numarayla bugünkü askerlik şubesi görülüyor.
O dönem kentin nüfusunda belli bir ağırlığı olan
Hıristiyanların dini yapıları da resimde görünüyor: 3 numarada büyük katedral,
1 numarada rahibeler koleji ve 6 numarada, bugünkü İnce Sokak ile Sanat sokağın
birleştiği noktadaki Rahipler lojmanı…
8 numarayla işaretli yerde bir zamanlar “kuleli ev”
diye bilinen, bugünkü Çiftlik caddesinin girişindeki enfes yapıyı
görüyoruz. 23 numarayla işaretli yer,
bugünkü Atatürk Parkı içinde kalan reji deposu, o da yıllar evvel yıkılmış
binalardan…
O yıllarda ne Ondokuz Mayıs Bulvarı, ne 100. Yıl
Bulvarı, ne Cumhuriyet Meydanı, ne de Site Camii var… Çiftlik Caddesi ise yeni
yeni kendini gösteriyor belki…
Fotoğraftaki diğer ayrıntıları merak edenler, Sayın
Hazneci ve Sayın Yılmaz’ı ziyaret edip bilgi alabilirler…
Ama ben gördüğümü söyleyeyim: Romen savaş uçakları o gün bu güzel şehre
kıyıp da iki bomba sallamamışlar ama daha sonra gelenler el birliğiyle Samsun’u
bombalanmıştan beter etmişler… Yazık… Nasıl acımadan katletmişiz bu
güzellikleri, bilmem.
*************************
Seyyahların
İzinde Çakallı…
Tarih öğretmeni Mehmet Köseoğlu, sıra dışı bir
eğitimci… Kitap yazar, birçok tarihçi
bilim adamını kıskandıracak kadar akademik çalışmalar yapar, üstelik bu
çalışmaları sadece kütüphanelere kapanarak değil bizzat tarihin izinde sahayı
kolaçan ederek icra eder. İyi bir Samsunlu ve candan bir Kavaklı olarak
araştırmalarında çoğu zaman bu güzel ilçemizin tarihine odaklandığını söylersek
yanlış yapmış olmayız herhalde.
Kalitesine alışık olduğumuz Mehmet Hoca, bugünlerde
yine örnek olacak farklı bir hizmetin peşinde: Osmanlı döneminde Çakallı köyüne
yolu düşen yabancı seyyahların anılarını, biraz da mizahi bir dil ile süsleyen
harika bir belgesel filmi tamamına erdirmekle meşgul…
Kendisine emsal değerli bir eğitimci olan İbrahim
Yıldırım’la beraber senaryosunu ve yönetmenliğini üstlendiği “BenÇakallı”
isimli belgeselin oyuncu kadrosu da büyük ölçüde Kavaklı gönüllülerden
oluşuyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Yusuf Ziya
YILMAZ’ın “Atayolu belgesellere konu olmalı” sözünden ilham alarak yola
çıktıklarını söyleyen bu iki eğitimci, yetkililere çekimlerini arz etmek ve
ardından izleyicinin beğenisine sunmayı düşünüyor. Destek bulabilirlerse
Saathane’den Havza’ya kadar geniş ölçekli bir başka belgesel çekmeyi hayal
ediyorlar.
Mehmet Köseoğlu, elinden tutulması gereken bir
değer… Kalitenin prim yapmadığı bu dönemde bakalım değerini anlayan çıkacak mı?
(…)
/Akın ÜNER
15 Mayıs 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder