30 Mayıs 2016 Pazartesi

Bir Kentin Hafızası

Tarihi olmayan kentin kültürü olur mu?  İsterseniz oradan başlayalım yazımıza. Çünkü konumuz Samsun kültürü. Bir defa kültür deyince  ‘ortak tarih ve milletin ortak yaşama biçimi akla gelmesi gerektiğine göre bu değerlerin olmadığı yerlerde köklü bir kültürden bahsetmek mümkün müdür? Yine Samsun üzerinden bakıldığında bir tarih mirasından, ortak vicdanlardan bahsetmek mümkün müdür?

Peki, o zaman Osmanlılardan bile önce Selçuklular döneminde Müslüman Türklerin eline geçmiş bu şehirde Osmanlıdan kalan birkaç eserden başka tarihe dair ne kalmıştır? Neredeyse bin yıllık sadece Müslüman Türklere ev sahipliği yapan bu şehirdeki eserlerin çoğu yanmış, yıkılmış, kaderine terk edilmiş, dünden bugüne ise birkaç cami, türbe, konak kalmıştır.  Birkaç hatırlatmayla derdimizi somutlaştıralım!


Mevlevihane

Bugüne sadece sokak adı olarak kalmış Mevlevihane şimdilerde nerededir acaba? Yapılan araştırmalara (Prof.Dr.Cafer Sadık Yaran) göre bugünkü Mevlevihane Caddesi girişinde (bugün orduevi - pastane) olduğu hesap edilen Mevlevihanenin vakıfları dahi olduğu bilinmesine rağmen ne Mevlevihane ortadadır ne vakıfları?  Konuyu SAGEM’de ilk defa gündeme getiren C.S.Yaran Hocamızla ve SAGEM’deki arkadaşlarımız Mevlevihane’nin tekrar yapılması için Büyükşehir Belediyesi ile defalarca görüştüler, konuyla ilgili Konya ve İstanbul’dan uzmanlar da geldi ancak önceleri bu işe sıcak bakan Büyükşehir birden projeden vazgeçti.


Samsun Kalesi

Gözümüzün önünde daha birkaç yıl önce birden ortadan kaybolan Samsun kalesinin son kalıntıları meselesi ise tam trajikomik.  Geçtiğimiz günlerde www.akasyam.com da yapılan haberdeki eski ve yeni fotoğraflardan da görüleceği gibi bir kısmı daha önceleri yıkılan kale kalıntıları sanıyorum beş yıl önce Samsunluların gözünün önünde hem de bir sokağın önü kapatılarak yapılan binanın altında kalmış durumda. Kale kalıntıları da binanın otoparkının içinde -sözüm ona- araçların arasında korumaya alınmıştır.


Büyük Camii

Yine Büyük Camii’de yapılan restorasyonda harcanan trilyonlara rağmen kullanılan plastik kapı ve pencereler tarihle -tarihi koruma bahanesiyle- nasıl dalga geçildiğinin en iyi göstergesi olmuştur. Atatürk Bulvarından Camii’ye çıkan yollar ise başka bir trajikomik durum olmuştur. Yine Samsun deyince akla gelen ilk adreslerden olan Büyük Camii ismi ise yeni yapılan tramvay için oluşturulan durağa verilmemiş, onun yerine AKM’deki Opera ismi verilmesi tarihimize ve kültürel değerlerimize büyük saygısızlık olarak kabul edilmiştir.


Bedesten

Samsun tarihi miraslarından sayılan yine Kale Mahallesi sınırlarında yer alan Bedesten Çarşısı da tarihi kıyımdan nasibini almış, adı ve konumu doğal ancak fiziksel görünümüyle ucube bir halde kaderine terk edilmiş durumdadır.


İlkadım’da opera (0 da ne?)

Türkiye’nin elli ilinden büyük olmasıyla övünen İlkadım’da hala doğru dürüst bir konferans salonunun, kültürel etkinliklerin yapılacağı alanların olmaması sizce de çok inandırıcı gelmiyor olsa da gerçek. Şu anda İlkadım’da kullanılabilecek tek yer AKM. Daha doğrusu eskiden adı öyleydi Şimdilerde bu alan Opera diye biliniyor. Ve onlardan fırsat kalırsa etkinlik yapabilirsiniz. İlkadım Belediyesinden acilen yeni, büyük ve donanımlı bir kültür merkezi bekliyoruz.

Yapay Tarih (hafıza değiştirme çalışmaları)

Hiçbir geçerliliği ve gerçekliği olmadığı tarihçiler tarafından defalarca ifade edilen Samsun’daki Amazon varlığı üzerinde oluşturulmaya çalışılan yapay kültür çalışmaları üzerindeki ısrarı ve inadı anlamak da mümkün değil. Amisoslardan kalan birkaç kalıntı üzerinden şehri Amisos üzerinden tarihle buluşturma gayretini ise anlamış değiliz hala.


-Birkaç da  iyi haber !

Saathane

Bu kadar kötü örneğin yanında Saathane civarındaki tarihi ortaya çıkarma çalışmalarını ise dikkatle izliyoruz. Özellikle Büyükşehir Belediyesinin tarihi binasının yanındaki artık harabe haline gelmiş (aslında tarihi bina yüzyıllık, ucube bina ise daha kırk yıllık bile değil) binanın da yıkılarak yeni bir çevre düzeni ile Taşhan ve İsmailağa Medresesinin ortaya  çıkarılmasını destekliyoruz. Ancak o yıkılan o görüntüsü bozuk ve harabe alanların yerine Osmanlı mimarisine uygun çarşılar yapılarak tarih canlandırılamaz mıydı diyerek de düşünmeden edemiyoruz.
 

-Seyyid Kudbiddin

Bunun yanında Seyyid Kutbiddin Türbesi’nin ihyasına yönelik Vakıflar genel Müdürlüğünün çalışmalarını takdir ediyoruz. Umarız burası bitirildiğinde samsun’un Eyüp Sultanı olacak, her biri bir tarih eser olan mezar taşları ortaya çıkacak, ölülerimiz de serseri yuvası olan bu mekanda ruhları daha rahat olacaktır.

 -Fazıl Kadı İlkokulunun restorasyonla gençlik merkezi haline getirilmesi kent kültürü açısından olumlu bulunmakla beraber önündeki tarihi çeşmenin sahipsiz bırakılmaması da önemlidir.

-Reji

1897 de kurulan ve 1994 yılına kadar faaliyetini Sigara fabrikası olarak sürdüren alan uzun yıllar atıl olarak kaldı, çevresine tehlike saçtı. Ancak sonrasında Büyükşehir o bölgeyi AVM olarak bir firmaya verdi. Bugün reji alanı hem aslının korunmasıyla hem de ticaret merkezi olarak şehre ciddi katkılar sunuyor. Takdir ediyoruz.
***

Samsun'un kozmopolitliğine (ne demekse!) sığınılarak, maalesef Samsun'un kökleriyle oynanmak istenmektedir. Samsun'un tarihi kimliği de bu anlamda değiştirilmek istenmektedir. Kime neye hizmet ettiği bir türlü anlaşılamayan bu tarih bilinçsizliği ve kompleksi Samsun’un tarih hafızasını ciddi şekilde tahrif etmektedir.

Bunun yanında son zamanlarda tarihe ve kültüre sahip çıkma adına güzel gelişmeler olduğunu da kabul etmek zorundayız ancak yeterli olduğunu söylemek de yanlış olur. Bir şehrin yollarını genişletebilirsiniz, yeni yollar da açabilirsiniz, yeni konut ve ticaret alanlarım oluşturabilirsiniz ama ruh veremediğiniz sürece yaptıklarınız o anla ve zamanla sınırlı kalır. Geleceğe bir iz bırakamazsınız. İz bırakmak için de iz sürmek gerekir.

/Ali KORKMAZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder