Refik Baskın Hocam Şu Samsun'un Evleri
kitabında "Sanat Sokağı 220 adım.
Sanat Sokağı'ndan geçin. Belki burnunuza geçmişten kalan bir sümbül kokusu
çalınır, bir daldan bir kuş kalkar, dantelalı perdenin arkasından bir çift göz
süzüyordur belki de sizi. Burası eski Samsun'dan bir fotoğraftır bir anı
yakalamaktır yalnızca" der. Hocamın, ustamın sözünü dinler her seferinde
yolumu oradan geçiririm mümkün olduğunca. 220 adımlığına da olsa şehrin hiç
yaşayamadığım geçmişinde bulurum kendimi. Sokaktaki eski evlerin güzelliğini
gördükçe ağzımın suyunu toplayamam bir apartman çocuğu olarak. Beton çöplüğüne
dönmüş Samsun'da bir serap görmüş gibi hissederim.
1890'larda tütün tüccarlarını ağırlayan
görkemli Polihron Oteli iken sırasıyla
askeri hastane, kültür müdürlüğü ve şimdi de ayakkabı mağazası! olarak
kullanılan güzelim yapının karşısındaki saçma sapan binamsı beton yığınına
geldiğimde ya da çok mantolu Çiftlik'e çıktığımda ise bu güzel rüyadan
uyanırım. Sokak hakkında neler yazılmış diye bir gugılladım ve fakat sanat
sokağının isim annesi öğretmen Müjgan Kırca ile yapılan bir röportaj dışında
kayda değer pek bir şey bulamadım.
Röportajda Sanat Sokağı'nın kuruluş ve bitiş
hikayesini anlatıyor Müjgan Hoca. "Orası benim elma şekerimdi. Tadı hala
damağımda" diyor. 1989 yılında Samsun efsanesi Rahmetli Muzaffer Önder
zamanında binbir emekle ve salt sanat aşkıyla kurulan, yıllar boyunca sanatın
ve gençliğin Samsun'daki adresi olmuş, onlarca ressamı müzisyeni şairi yazarı misafir
etmiş Türkiye'nin ilk Sanat Sokağı'nın bir tek adı kalmış durumda şu an. Bir de
o serapsal evleri...
2002 yılında mahalle muhtarının öncülüğünde
toplanan imzayla kapatılan sokakta Sanatın hayaleti dolaşıyor şimdilerde. Her
geçtiğimde sayın hayalete selam verip soruyorum kendime. Hazır tütün fabrikasının bir zamanlar akşam
vakti geçmeye korktuğumuz sokağı canlanmışken, günde yüzlerce insan oradan
geçerken, Sanat Sokağı da eskisi gibi bir sanat merkezine dönüştürülüp bu iki
sokak birbirine bağlanamaz mı?
Sokağın ve Samsun tarihini anlatan fotoğraflar,
resimler, şehir müzisyenlerinin canlı müzik resitalleri, unutulmuş yerel sanat
ve zanaatların sergileri, o hiç gereksiz otoparklar yerine güzel bir açık hava
sahnesi harika olmaz mı? Onu da geçtim, hiç olmazsa harap bitap düşmüş o
güzelim evlerin bakımı, aslına uygun restorasyonu yapılamaz mı diye... Fakat restorasyonu mantolamadan
ibaret sanan zihniyetin şehrimizde yaptıklarını görünce de, muhtemel bir kaş yaparken göz ziyanlığı
korkusuyla aman kalsın diyorum. Gölge etmesinler başka ihsan istemez. Saygılar!
/Emre SEVEN
11.04.2016
http://www.hedefhalk.com/samsun-sanat-sokaginin-hayaleti-ruhiyesi-605087yy.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder