Mahkeme çağrı pusulasına benzetilerek hazırlanmış
davetiyeyle şaşırdık önce sonra mahkeme koridorlarında açacağını duyurduğu
resim sergisi ile. Karadeniz de açılan ilk bireysel ve kurumsal eğitim ve
danışmanlık kurumu AJANS K SANAT Kişisel Gelişim Akademisi tarafından açılan
30. Yıl Resim Sergisi’nden bahsediyorum.
Samsun Adliye Sarayı’nda Cumhuriyet Başsavcılığı
ile birlikte düzenledikleri 13-24 Ekim 2014 tarihleri arasını kapsayan sergi,
dün itibariyle sona erdi. Samsun
Cumhuriyet Başsavcılığı yanı sıra Samsun
Kültür ve Sanat Platformu, Samsun Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler
Daire Başkanlığı, Samsun Barosu, Samsun Tabip Odası, Samsun İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü, Samsun Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlığı, Samsun Denetimli
Serbestlik Kurumu, Samsunlu Sanatçılar Derneği gibi katılımcı kuruluşlar
eşliğinde harikulade bir sergi gerçekleşti.
Bir taraftan ‘Sergilenecek Mekan Sıkıntısı’
nedeniyle farkındalık oluşturulurken diğer taraftan Suç ve Sanat başlığı
altında Sanatla suçun önüne geçilebileceğinin altı çizildi. Başta ajans sahibi
Kaan Uğur Yücekent ve kıymetli eşi
Ressam Nurten Çömez Yücekent, kıymetli sanatçılarımız Ali ve Mehmet Çömez
kardeşler olmak üzere emeği geçenleri tebrik ederiz. Birbirinden kıymetli
ressamlarımızın eserleri soğuk adliye duvarlarını adeta büyüledi. Hüznün,
öfkenin, korku ve kederin yerini bütün sıcaklığıyla umut, cesaret ve esenlik
sardı. Sanatla geçen 30 yıl. Dile kolay... Daha nice 30 yıllara diyerek kısacık
öykümüzü bu güzel insanlara armağan etmek isterim.
Efendim vaktiyle heykeltıraşlardan biri âşık olur. İlham
kaynağım, yaşama sevincim diyerek aşkla geçen birkaç yıl sonra âşık olduğu
kadın hastalanır ve yatağa düşer. Çok geçmez,
ne hekimler çare olur ne de ilaçlar ve sevgili ölür… Sevgili ölmüş, aşk adeta yeniden dirilmiştir. Heykeltıraş, uzunca yıllar sürecek tarifsiz
bir kederle yaşar… Derken günlerden bir gün aşkı için bir heykel tasarlar ve
yapmaya başlar. Her bir hüzünlü dokunuşuyla şekillendirdiği heykeli nihayet
bitirir ve o heykeli ölen aşkının mezarının başucuna diker.
Kederle şekillenen aşk acısı heykelini görenler,
müthiş bir teessürle hüzne kapılırlarmış. Aylar ayı, yıllar yılı kovalar ve aradan geçen
uzunca yıllar sonra heykeltıraş başka bir kadını tekrar sevmeye başlar. Geçen
zamanın ruhunda ağırladığı kedere rağmen yavaş yavaş sevinci ve mutluluğu
hissetmeye başlar. İçinde kartopu gibi büyüyen bir sevgi hisseder. Hissettiği
mutlulukla bu defa da aşkının mezarında çektiği acıları yansıttığı tunçtan aşk
acısı heykelini alır, eritir ve mutluluğun heykelini yapmaya başlar. Yaptığı
mutluluğun heykelini de tekrar aşk acısı heykelinin yerine koyar. Bu defada da
bu heykeli görenler aynı teessürle bir bronz heykelde mutluluğu görmeye başlar…
Bakanın gördüğü değil, görenin baktığı bu ve
benzeri misaller; yetişkin ruhların tecellisi, his ve algılarla tebessüm
ettirdiği sanatın ifade gücüdür. Nasıl
ve neyle biçimlendiği ise anlatım şekliyle insanlık tarihi kadar eskicedir.
Kimi sesle kimi sazla kimi kâğıt kimi kalem kimi boya kimi de taş ve
toprakla... Sanat, ruhları kirlerinden arındıran bir yağmurdur. Korkmayın!
Islanabilirsiniz. Güzel günlere uyanın efendim. Sağlıcakla kalın
/Uğur DEDE
25.10.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder