İstanbul Sanayi Odası’nın geçen hafta yayınlanan
“İlk 500 Sanayi Kuruluşu” araştırmasının ışığında bu soruyu bir kere daha
sormanın ve tartışmanın tam zamanıdır. Ama lafı eğip bükmeden, gerçekleri yüze
vuranları bazı siyasilerin yaptığı gibi “felaket tellalı” ya da reklam avcısı
yeni yetme sözde ekonomist gazetecilerin(!) sık başvurduğu gavurca bir iki
kelimeyle ucuz yoldan suçlamadan değil; kısacası adam gibi tartışmadan
bahsediyorum.
Siyasetçiler ve onlarla işleri olanlar, bazı meslek
odalarını yönetenler ve onlardan reklam kovalayanlar, “Samsun’un uçtuğunu”
söyleseler de İSO’nun araştırması ve rakamlar; bunun aksini gösteriyor. Samsun
çöküyor. Üstelik sadece Samsun değil tüm Karadeniz çöküyor.
“Türkiye’nin
İlk 500 Sanayi Kuruluşu” listesinde Samsun’dan beş, Ordu’dan dört, Trabzon’dan
üç, Giresun ve Rize’den birer firma var. Bunlar arasında teknoloji kullanan ve
yüksek katma değer üreten gerçek anlamda sanayici diyebileceğimiz firma sayısı
dördü geçmez. Gerisi sanayici olmaktan uzak ticari kuruluşlar. Cirolarındaki
yükseklik üretimlerinden değil Allah’ın Karadeniz’e bahşettiği ve Karadeniz
köylüsünün ürettiği fındık ve çayı alıp satmalarından kaynaklanıyor. Fındık
kırma tesislerine isteyen fabrika diyedursun istemeyen de değirmen desin sonuç
değişmez. Bu tesislerde teknoloji yoktur, bu tesislerde katma değer üretilmez,
bu tesislerde fındık kırılır. Bir de bazılarında kırma işlemine ilave olarak
fındık kavrulur, beyazlatılır, dilinir ve iç piyasa için paketlenir; hepsi
budur.
Samsun’da ilk 500’e beş firma girmiştir. İkinci
500’de de beş ya da altı firmamız yer alacaktır. Yıllarca üç aşağı üç yukarı bu
böyledir, ilk 500 üçle beş, ikinci 500 de dörtle altı arası gider gelir. O
firmalar da hemen hemen aynıdır. Hepi topu on onbeş firmadır; ikisi çıkar üçü
girer, dördü çıkar ikisi girer ama yeni bir firma bir iki istisna dışında
girmez, giremez. Kısacası Samsun yeni firmalar üretememekte, mevcut firmalarını
ülke ölçeğinde büyütememektedir. İrdelenmesi gereken budur ve ülkenin teşvik
haritasıdır. Ne yazık ki Samsun yıllardır sanayi teşvik politikalarından hak
ettiğini alamamış, adeta gizli bir el veya eller tarafından olması gereken
yerin dışına itilmiştir.
Samsun Bafra ve Çarşamba gibi Türkiye’nin en
bereketli ovalarından ikisine sahiptir. Türkiye’de hava, kara, deniz ve
demiryolu ulaşım ağına sahip üç ilden birisidir. Karadeniz’in geçiş noktasıdır.
Arkasında Ortadoğu ve Doğu Akdeniz dahil, önünde dev Karadeniz çanağı vardır.
Allah büyümesi için her şeyi vermiştir. Buna rağmen Samsun yıllardır yerinde
saymakta ve hatta geriye gitmektedir. Şurası çok kesin ki, siyasetçilerin
parlak nutuklarına, bazı meslek odası temsilcilerinin akıl almaz demeçlerine ve
reklam avcısı bazı sözde gazetecilerin yıkayıp yağlamasına aldandığımız sürece
kalkınan illerle aramızdaki mesafe daha da açılacaktır.
Eskiden Eskişehir, Kayseri, Gaziantep, Denizli gibi
illerle kıyaslardık Samsun’u. Şimdilerde artık bazı ilçeler de bizim önümüze
geçmeye başladı bazı göstergelerde. Sözgelişi, Hatay’ın Dörtyol İlçesi; bizim
Bafra’dan küçük, nüfusu da Bafra’dan az. Bereketli ovası falan da yok ama İlk
500’de tamı tamına yedi firması var. Bu firmaların ciroları bizim beş
firmamızın cirosunu ikiye katlıyor, neredeyse üçe katlayacak. Tüm Karadeniz’in
cirosuna yakın ve firmaların tamamı sanayi kuruluşu. Cirolarının öyle Allah’ın
verdiği ve köylünün topladığı ürünü kırıp çuvallayıp satmakla uzaktan yakından
ilgisi yok.
Kimse sakın ola Samsun’da ve de Karadeniz’in diğer
illerinde İlk 500’e giren firmaları küçümsediğimi öne sürmeye kalkmasın. Onları
sanayici değil ticaret erbabı olarak tanımlamak asla küçümsemek değildir. Tam
tersine gerçeği vurgulamak ve hem kentin hem de bölgenin kendi gerçeğiyle yüzleşmesine
bir nebze olsun katkıda bulunabilmek gayretidir.
Kendi gerçeğiyle yüzleşmeyenlerin daldıkları hayal
aleminden çıkmaları mümkün değildir. O hayal aleminin sonu ise hüsrandır.
/Osman KARA
31.07.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder