Dere Yatağındaki Evleri Kim Türetti?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan emir verdi: “Yeni ölümler olmasın, dere yatağındaki evleri
yıkın.”
Başbakan’ın bu emrini dile getiren Gençlik ve Spor
Bakanı Suat Kılıç, “Anlayış bekliyoruz, aksi takdirde yetkimizi kullanacağız”
dedi. Dere yatağındaki evlerin yıkılması kadar doğal hiçbir şey olamaz.
Ben olayın bu yönünü doğru buluyorum ama dere
yatağına ev yapılmasına seyirci kalan Büyükşehir Belediyesi’ne hesap
sorulmayacak mı? Bu dere yatağına ev yapanların her biri yaşamı boyunca
yediğinden kısarak bu evleri yaptı. Bunları sokağa terk ederseniz, halleri ne
olur? Devlet dere yatağında evi olanların evini yıkarken, ev göstermek zorunda.
Çünkü, onları ev uğruna dere yatağına iten belediyenin seyirci kalmasıdır. Belediye
zamanında bu evlerin mantar gibi türemesine izin vermemiş olsaydı, bu evlerin
hiçbiri dere yatağında yapılmamış olacaktı ve can kaybına sel sonucu neden
olmayacaktı.
‘Anlayış
bekliyoruz’ demek, ardından da ‘Aksi takdirde yetkimizi kullanacağız’ diyerek
tehdit etmek bence çözüme yeterli değildir. Dere yatağındaki evlerin tümünü
yıkmak ve o evlerde yaşayanları konutlara yerleştirmek ne zor ne de uzun vadeli
bir iştir. Yeter ki kararlı olunsun. Bu arada Samsun’un heyelan bölgelerine bir
kez daha dikkat çekmek istiyorum. Allah korusun, bu heyelan bölgelerimiz küçük
bir depremde çok cana mal olur.
Oturulamaz durumdaki evler kısa sürede yıkılmalı ve
burada oturanlara da devlet yardım elini uzatarak konut sahibi olmalarını
sağlamalıdır. ‘Para sorunu yok’ diyen
bir iktidar için bu önemli ve zor değil. İvedilik isteyen sorunlara bence neşter
vurmakta gecikilmemeli. Yanılıyor muyum, ne dersiniz? Kıbrıs’tan ders
alınabilecek bir örnek…
Sevgili Şakir
Demirci geçen hafta Kıbrıs’taydı.
Dünkü yazısında bir Kıbrıslı ile arasındaki sohbet
yer alıyordu. Konuştuğu Kıbrıslı emekli bir öğretmen Salih Karabulut. Söylediklerinden
bence ders alınmalı. Bakın ne diyor Sayın Karabulut: Siz gelmeden, meşrubat
fabrikalarımız, galveniz, deterjan, boru üretim fabrikalarımız vardı ve
üretiyorduk. Sanayimiz vardı, ‘gerek yok kapatın, bizden alın’ dediniz,
sanayimiz bitti-tükendi. Limon, portakal, karpuz üretiyoruz satamıyoruz,
elimizde kalıyor. Türkiye’den gelecek paraları bekliyoruz. Bizi kurtardınız ama
ekonomimizi öldürdünüz.
Geçmişte günümüz Türkiyesi olan Kıbrıs, bizim
geleceğimiz noktayı gösterir durumda. Tarım ülkesiyiz,’Ekmenize gerek yok, biz
size verelim’ deniyor. Aynen de uygulanıyor. Tarım alanlarımız ekilemez oldu. Sanayimiz
fason üretimden öte gitmiyor. Köyler boşaldı, kentler işsizlerle doldu. Böyle
giderse Kıbrıs’a döneceğiz. Onların ana vatanı var idare ediyorlar ama bizim ne
anamız, ne de babamız var. Korkarım onlardan zor duruma düşeriz. Ders alınması
gerekli bu örnek inşallah bu ülkeyi yönetenler tarafından iyice algılanır. Haydi
hayırlısı.
Kazandere’de
kaplumbağa hızı…
Samsun-Bafra Karayolu’nun Kazandere mevkii
çöküntüler nedeniyle tehlike arz ediyordu. Birçok kez Karayolları’nı
uyarmıştık. Bu yörenin her an facialara neden olabileceği hatırlatması
yapmıştık. Sonunda bir yıl önce yapılan yol yeniden kayma nedeniyle ele alındı.
150 metrelik bölüm 3 aydır bitirilemiyor. Trafik kazasına da neden oldu. Kazada
bir kişi öldü. Önceki günkü kazada da yaralananlar oldu.
Kapatılan Anavatan Partisi’nin eski Bafra İlçe
Başkanı işadamı Fazlı Bayraktar telefon edip tepki gösterenlerin başında yer
aldı. Sevgili Bayraktar, “Olamaz böyle şey. 150 metrelik yol üç aydır
bitirilemiyor. Yapılan çalışmaların böylesine ağır gitmesine anlam
veremiyorum.
Trafik kazası faciaları mı
bekleniyor? Karayolları Bölge Müdürlüğü bu işe ciddi eğilmeli ve yolun bitirilmesini
sağlamalıdır.” Dedi. Fazlı Bayraktar, kendi dönemlerinde böyle bir gecikmeye
asla izin vermedikleri hatırlatması da yaparak, AK Partilileri duyarsızlıkla
suçladı. Bize düşen uyarmak ve bekleyip
görmek.
12.07.2012
/Avni DEMİR
http://www.habergazetesi.com.tr/kose-yazilari/avni-demir/2584/dere-yatagindaki-evleri-kim-turetti-/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder