Sadi Subaşı ile Emre Seven’in hüzün dolu yazılarını
okuyunca haberim oldu Konak Sineması’nın bir daha açılmamak üzere kepenk
indirmesinden. Usta yazar Sadi Subaşı ile keyifle okuduğum sevgili Emre Seven,
Hedef Halk’ta müthiş yazmışlar Konak’ın
“elveda” demesini, Samsun’daki
sinema kültürünün yol olmasını. Onların yazdıklarının üzerine yazmak doğru
olmasa da anılarımın bulunduğu Konak Sineması üzerine bir şey karalamamak
haksızlık olurdu.
Gençlik yıllarımın başında tanıştım Konak Sineması
ile. Tıpkı Zafer, Sümer ve Yıldız’la tanışmam gibi. Onlar sinema tutkumun
fitilini ateşleyen birer abideydi. Kumru ve Fatsa’dan teyzemi ziyaret
ettiğimiz, birkaç gün konuk olduğumuz Samsun’da koşarak giderdim Konak’ın,
Zafer’in, Sümer’in Yıldız’ın kapısına, merak ederdim hangi filmlerin gösterimde
olduğuna.
1970’li yıllarda bulunduğumuz ilçede ya sinema
yoktu, vardı da Samsun’daki
sinemalarda gösterimde olan filmler
hemencecik gelmez, aylar sonra izleyebilirdik. Türk sinemasının yeni çekilen o
güzel filmlerini ancak Samsun’da izleme şansımız olurdu. O yıllarda Samsun film
yapımcıları için çok önemli bölgeydi. Adana ile birlikte Samsun’daki sinema
işletmecilerinin görüşleri ve taleplerini dikkate alarak, onların istediği
filmleri çeker, bölgenin çok sevdiği oyuncuları oynatırdı yapımcılar.
Yani Türk sinemasına, Yeşilçam’a yön veren bölgeydi
Samsunlu işletmeciler. Çirkin Kral Yılmaz Güney’in, Malkoçoğlu Cüneyt Arkın’ın,
Karaoğlan veya Tarkan Kartal Tibet’in, Ediz Hun’un, Muzaffer Tema’nın, Ekrem
Bora’nın, Tanju Gürsu’nun, “Dört Yonca”
Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın ile Hülya Koçyiğit’in filmlerini İstanbul
gibi anında Samsun’da Konak’ta, Yıldız’da, Sümer’de, Zafer’de izlerdik.
Televizyonun daha yaygın olmadığı, belki de
tanışmadığı günlerde 18.30 matinelerine gitmek, film izlemek çok ayrı bir
duyguydu. Gonk sesiyle açılan görkemli perdeleri, patlamış mısırı, gazozu, ağaç
veya kumaş koltuklarıyla bir başka güzeldi Samsun’un sinemaları. Birkaç günlüğüne geldiğimiz Samsun’da sinema
zevkini sonsuza dek yaşar, onun keyfi ile memlekete dönerdik. Dört gözle
beklerdim yeniden Samsun’a gelmeyi, sinema keyfini yaşamayı. Yıllar içinde
işletmecinin zararı, televizyonun egemenliğinden ötürü olsa gerek birer birer
kapanmaya başladı izleyicinin hoş anıları bulunduğu o güzelim sinemalar. Sümer, Yıldız, Zafer
daha fazla dayanamadı olumsuzluğun yarattığı baskıya kapılarına kilit vurmak
zorunda kaldı.
Konak ise yıllarca direnmeye çalıştı bu baskıya,
AVM sinemalarına. Adeta “ben
yaşayacağım” diye bas bas bağırdı. Bunda da başarılı oldu. Ne kadar dirense de
önce büyük salonlarını bölerek küçülmeye gitti. Çünkü çevresini sarmış, kuşatmıştı
AVM sinemaları. Onlarla tek salonla baş edebilmek artık imkansızdı. Yaşaması
için çok salonlu olması gerekiyordu. Bir süre sonra Konak da modaya uydu, balkonlu ve localı büyük salondan 5-6 küçük
salon yarattı, yaşamaya devam etti.
Ne kadar dirense de bu kez binanın sahibi SGK izin
vermedi Konak’ın daha fazla ayakta
kalmasına. O bina da diğerleri gibi kamunun elinden çıkarıldı, satıldı. Sinema
işletmecisi sevgili Uğur Cevahir’in kapatmaktan başka şansı kalmadı. Çünkü
yargı da tahliye yönünde karar almıştı. Bu kadar direnebilen, yıllarca Samsun ve komşu illere sinema keyfi yaşatan,
her Karadenizlinin güzel anıları olan
Konak Sineması kapısındaki afiş tahtasına “Bir daha açılmamak üzere
kapanıyoruz” duyurusu ile kepenkleri indirdi.
Pardon perdelerini kapattı.
Aslında bu sinemaların kapanması bir kentin
kültürünün, tarihi izlerinin, duygularının, yaşamının da kapanması, yok
olmasıydı. Yıldız gibi, Sümer gibi, Zafer gibi Konak Sineması’nı da her daim
tatlı bir anı olarak belleğimde saklayacağım. Umarım yeni Konak, yeni binada
yerini alır.
/Şükrü
KARAMAN
26.06.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder