Yaşam, apartman dairelerine sıkışmış. Bahçeler,
parklar, ormanlar, oyun alanları yok oluyor. Bahçe kültürü, ormanda yapılan
geziler yerlerini, kapalı mekanlarda, yapay oyunlara/oyuncaklara bırakıyor. Elektronik
bağımlısı yeni bir kuşak yetişiyor. TV çocukların üç, dört saatini alıyor. Bilgisayar
bir o kadar. Çocuklar en çok evi, kapalı alışveriş merkezlerini seviyor. Yaratıcı
oyunlar yerini, yaratılan oyunlara bırakıyor.
Çocuklarımız doğa yoksulluğuyla yetişiyor. Kelebekleri
tanımıyor. Gelişim evrelerini bilmiyor. Gökyüzünün farkında değiller. Ay'ın
halleri sadece kitap sayfalarında. Toplum, okul, aile çocuklara, doğrudan doğa
deneyimlerinden uzak durmayı öğütlüyor. Doğa ile çocuklarımız arasındaki bağ
zedeleniyor. Çocuklarımız doğaya yabancılaşıyor. Çocuk obezitesi,
bağımlılıklar, dikkat eksikliği, hiperaktivite, depresyon artıyor. Hayatın
pazar alanına dönüştürüldüğü kentlerde, doğa ile küsmüş bir kuşak yetişiyor.
Melike'yle doğayı yaşayacağız. Ve doğanın son
çocuklarını çoğaltacağız. Denizde, çamurdan kaleler, şatolar yapacağız. Akşam
karanlığında ateş böceği toplayacağız. Ladik ormanlarına gidip, bir ağacın
altında saatlerce oturacağız. Vezirköprü'de bir ağacı evlat edineceğiz. Kelebekleri
gözleyeceğiz. Tırtıla alkış tutacağız. Alaçam'da kamp kuracağız. Bafra'da
kuşları gözlemleyeceğiz. Tüm ağaç ve bitki yapraklarını toplayıp, defterimize
yapıştıracağız.
Bilim, doğal yaşam çevresinin kaybolmasının ya da
erişilebilir olduğu durumlarda bile doğayla bağlantısının kopmasının insan
sağlığı ve çocuk gelişimi üzerinde büyük etkileri olduğunu düşünüyor. Hatta
doğa ile ilişki düzeyi, sağlığımızı neredeyse, hücresel düzeyde etkiliyor.
/Cem ŞAHAN
09.06.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder