Bu kent geçmişin de şöyle moderndi, ekonomisi
öylesine güçlüydü ki bölgenin lider kenti olmuştu, sosyal yapısı itibariyle
Türkiye’nin en önde gelen çağdaş kentlerinden birisiydi gibi ağlaşmalar artık
bir şey ifade etmiyor.
Çünkü gerçek Samsunluların ve Samsunlu olmakla
gurur duyanların bu özlemini anlayan ve Samsun’u yeniden eski gücüne ulaştırmayı
görev edinmiş ne siyasetçimiz, ne de yöneticimiz var.
Ben bunları bugün söyleyen birisi değilim. Bu tür
eleştiri ve daha güzel bir Samsun için önerilerimi, SAM-SEV’İ kurduğumuz 1988
yılından beri yüksek sesle söylüyorum.
Bir Samsunlu olarak bu konuda en azından bir şeyler
yapmanın çabasında olmuş birisi olarak, artık ben de her geçen gün biraz daha
umutlarımı yitirmeye başladım.
1990 lı yıllara kadar tayin ile Samsun’a görevli
olarak gelen asker, doktor ve üst düzey bürokratlar emekli olunca Samsun’a
yerleşiyordu. Bugün çevrenize bakın, görev süresi dolan veya emekli olanlardan
kalan var mı?
Bırakın sonradan gelip de Samsun’da yerleşmeyi
düşünmeyenleri, bu kentin çok sayıda seçkin ailesi de artık Ege ve Akdeniz
Bölgesine yerleşiyor, onların yerini ise kırsaldan gelenler alıyor.
Şimdi sizlerle, son otuz- kırk yılda nereden nereye
geldiğimizi ve neleri kaybettiğimizi paylaşacağım. Bu yazacaklarım, yukarıda
çizdiğim olumsuz tablonun kanıtlarıdır.
Kentlilik
bilincinin oluşmaması ve sosyal yapının bozulması;
Samsun, tarihler boyu göç almış ve çok değişik
medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Bu da Samsun’u hem ticari, hem de
ekonomik yönden bölgenin lider kenti yapmış ve sosyal yaşam yönünden de
Türkiye’nin en çağdaş kentlerinin ilk sıralarına taşımıştır. Ne var ki, Samsun
sahip olduğu bu özelliklerini sonra ki yıllarda kötü yönetilmesi ile birer
birer kaybetmiştir.
Samsun sahip olduğu bu potansiyel nedeniyle, 1960
ve 1980’
li yıllar da özellikle Doğu Karadeniz Bölgesinden yoğun göç almaya başlamıştır.
Kenti yönetenlerin kentlilik bilincini oluşturarak,
değişik yörelerden gelenlerin Samsun ile bütünleşmesini sağlayamaması sonucu,
bu kenti yeni yaşam yeri olarak seçenler de bu kentle bir aidiyet duygusu
oluşmamıştır.
Tam tersine, o dönemlerde kent yönetiminde
bulunanların Samsun’u siyasi kazanımlar sağlamak adına giderek artan bölgecilik
ve hemşerilik anlayışı ile yönetmesi, Samsunluların birlikte hareket
edebilmesinin ortamını yok etmiştir. Bu olumsuz tablo sonra ki yıllarda daha
kemikleşmiş ve ilk gelenler bir yana, Samsun’da doğan sonra ki kuşakları dahi
Samsun ile bütünleşmemiştir.
Tarım kenti
olma özelliği kaybedildi;
Türkiye’nin en verimli iki alüvyon ovasına sahip
olmanın getirdiği ürün zenginliğine rağmen, Samsun bir tarım sanayi kenti haline
gelememiştir. Yanlış ve kirli yatırımlarla bu ovaların yok edilmesi
engellenememiş, bu kent adına siyaset yapanlar da bu yanlışlara seyirci
kalmıştır
Bütün kentlere onlarca sanayi kuruluşunun devlet
eliyle kurulduğu yıllarda, Samsun’a da tarihinin en büyük sanayi kuruluşu
olarak Azot ve Bakır Sanayileri kurulmuştur. Ama bula bula çocuklarımızın
geleceği olan ve binlerce yılda oluşan ovanın ortasına kurulmuş ve yıllarca
ovayı kirletmiş, Samsunlunun en önemli gelir kaynağı olan tütün üretimine zarar
verilmiştir.
Bu yanlışlara günümüzde de devam edilmekte ve ovayı
tamamen bitirmenin yanında, bu kentte yaşayanları da kansere mahkûm edecek
termik santraller zincirlerinin sıralanmasına göz yumulmaktadır.
Ne yazık ki, tüm bu yanlışlar bizim seçtiğimiz
milletvekillerimiz ve kentimizi yönetenlerin suskunluğu altında yapılıyor.
Sanayi kenti
olmayı da beceremedik;
Çok çeşitli ürünlerin yetiştiği iki ovanın değerini
bilemedik. Tütünümüze sahip çıkamadık. Sigara Fabrikasını kapattık ve dünyaca
meşhur tütünümüzün yerine Virginia Tütünü öne çıkartacak yanlışlara alet olduk.
Sonunda yeni Sigara Fabrikası’nı da yabancı tekellere bırakarak, tütünümüzün
ekimine sınırlamalar getirerek Samsun köylüsünün en büyük gelir kaynağını yok
ettik.
Bir meyve suyu veya konserve fabrikası kurarak
köylümüzün üretimini teşvik edemedik.
Bu kente can suyu olacak “Teşvik Yasası” Dışında
bırakılan tek Karadeniz ili olma aşağılanmasını dahi alkışladık. Teşvik
Yasasının kapsamının genişletileceği günlerde, iktidarın Samsun Milletvekilleri
hemen hergün Samsunluya müjde vermek için yarışıyordu.
Ne var ki, Sayın Başbakan ve Maliye Bakanı’nın
Ticaret ve Sanayi Odası salonun da Samsun’un Teşvik Yasası’nın dışında
bırakıldığını açıklarken, aynı milletvekillerimiz ve bu kentin çıkarlarını
savunmak için seçtiğimiz belediye başkanlarımız ayakta alkışlıyordu.
STK’ ların o günlerde hazırladığı ve sadece
Samsun’un dışarıda bırakıldığını gösteren teşvik haritasına baktıkça, hala bu
aşağılanmayı içime sindiremiyorum.
Bu nedenle, kişisel çabalarla kurulmuş bazı diğer
sanayi kuruluşlarına da (Cerrahi aletler sanayii, İlaç sanayii, pompa sanayii
gibi) Can suyu veremedik.
Samsunlunun
en önemli geçim kaynağı olan ticareti de baltaladık;
Üretimin yeterli olmadığı Samsun’da, zaten sınırlı
olan ticari piyasayı da kent içerinde açılan AVM’ ler aracılığı ile bu kente
ait olmayan firmalara bıraktık. Kent içerisinde ki önemli markalarda bu AVM’
ler açılınca peş peşe kapandı. Ticaretin merkezi olan Mecidiye Caddesi ve
Çiftlik Caddesi önemini yitirdi, onlarca dükkân kiralık tabelası astı.
Bunlar olurken bu kenti daha güzel günlere taşımak
için oy verdiğimiz kent yöneticileri ve ticaret yapanlara sahip çıkması gereken
Ticaret ve Sanayi Odası sadece seyretti.
Samsun ihracatından daha fazla ithal eden, yani tüm
olanaklarına rağmen hazır yiyen kent haline geldi.
Samsun, genç
kuşağını kaybetti;
Yeni istihdam alanları yaratılamadığı ve olanları
da yok ettiğimiz için bu kentin üniversiteyi bitiren gençlerini bu kente
getiremedik, getiremiyoruz.
Bu acı gerçek, bu kenti yönetenlere ve bu kent
adına siyaset yapanlara çok ağır bir vebal yüklemektedir. Bu kent bu olguyu
değiştiremezse, yakın bir gelecekte sadece emeklilerin, devlet memurlarının ve
işsizlerin yaşadığı bir kent haline gelmesi kaçınılmazdır.
Bu kent geçmişte ilk on sırada yer aldığı, ekonomik
gelişmişlikte, eğitim de ve yaşanabilir kent sıralamasında otuzlu sıraların
altına yuvarlanmışsa, hiç kimsenin bunu savunması mümkün değildir.
Bu kentin tek
markası olan Ondokuzmayıs Misyonuna sahip çıkamadık;
Hiçbir kentin sahip olmadığı bir Ondokuzmayıs
Misyonuna sahibiz ve biz ona sahip çıkmak yerine, Samsun’un tarihi, kültürel ve
turizmine katkısı olabilecek bazı simgeleri ( Sülün ve Amazon kadınları gibi)
Öne çıkartma veya öyle anlaşılacak yanlışlara düşüyoruz.
Samsun’un en
önemli tanıtım organı Samsunspor’a gerekli desteği veremedik;
Sevsek de, sevmesek de futbol bugün toplumların en
önemli tutkusu haline gelmiştir. İnsanlar bu tutku ile yatıp kalkmaktadır.
Ülkemizde de bu tutku, kentleri Türkiye gündemine taşıyan en önemli reklam
aracı haline gelmiştir. Bu kentin Türkiye liglerinde ki tek takımı ise,
Samsunspor ’dur.
Üzülerek söylemek gerekirse, 2005 yılından sonra
Samsunspor başkan bulmakta dahi zorlanmış ve sporla hiçbir alakası olmaması
gereken siyasilerin desteği ile zoraki göreve getirilen başkanlarla yönetilmiş
bir takım durumuna düşmüştür.
Ekonomisi güçlü olmayan bu kentte takımı
sahiplenecek güçte bir işadamı da çıkmadığı için, kent yöneticilerinin ve
siyasilerinin sınırlı desteği ile ayakta durmaya çalışan bir Samsunspor olgusu,
bu kentin dramatik durumunun en açık göstergesidir.
SONUÇ;
Bu kent, kan kaybetmektedir. Samsun’un yaşadığı
sorunlara ve uğradığı haksızlıklara karşı toplumsal tavır sergileyecek ve
seçtiklerini sorgulayacak bir kent iradesi yoktur.
Bu kent, bu kentle özdeşleşmiş Samsuncu olma
anlayışını benimsemiş, kendi içerisinden insanları TBMM’ ne gönderememektedir.
Samsun’un kendisine ve sorunlarına sahip çıkacak,
bu kente önderlik edecek bir lideri yoktur.
Bu kentte kentlilik bilincini oluşturacak, kentte
ki bölünmüşlüğü ve bölgecilik yapma anlayışını giderecek, toplumun tüm
kesimlerini kucaklayacak bir lidere ihtiyacı vardır.
İster bu kentte doğmuş olsun, isterse bu kenti
sonradan yaşam alanı olarak seçmiş olsun, bu kentte yaşayan herkesin bu kentte
yaşamaktan mutlu olmasının tek yolu, bu gerçeği kabul ederek tek vücut
olmasından geçmektedir.
Bu kentin insanı olarak herkesin, hemşerilik ve
siyasi hesapları bir yana iterek bu kenti ayağa kaldıracak isimleri TBMM’ ne
göndermesi ve kent yönetimlerine seçmesi tek çözüm olarak gözükmektedir.
Kent olarak bu iradeyi göstereceğimiz inancıyla,
güzel ve sorunsuz, şehitlerin gelmediği bir hafta diliyorum.
/Sadi SUBAŞI
21.03.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder