Bir zamanlar Türkiye’nin ilk on kenti arasında yer
alan ve yedincilik için rakipleriyle çekişen Samsun artık sosyo ekonomik
kalkınmışlık sıralamasında otuz beşinciliğe kadar gerilemiş bulunuyor. Samsun’un
bir ikisinin dışındaki tüm göstergeleri ne yazık ki Türkiye ortalamasının
altında seyrediyor. Ve birçok dalda da her geçen yıl biraz daha geriye düşüyor.
Muhteşem bir coğrafyanın sunduğu akıl almaz bir
potansiyelin merkezinde yer alan bu kentin her geçen gün gerilemesi hepimizin
ortak sorumluluğudur. Türkiye’nin en bereketli iki ovasının sunduğu tarım
ürünlerini sanayi ürününe çevirememek bir yana, mevcudu bile hem ülke içinde
hem de ülke dışında yeterince pazarlayamıyoruz. Tarımımızın kaderi tabiatın
keyfine biraz da kuzey komşumuzun insafına veya hiddetine kalmış gözüküyor.
Türkiye’nin deniz, kara, demir ve havayolu ağına
sahip üç ilinden birisi olan Samsun’un Karadeniz’in en geniş, dolayısıyla
büyümeye ve gelişmeye en müsait coğrafyasında sanayi trenini kaçırmak akıl
alacak iş değil. Biz ne yazık ki bu akıl almaz işi başardık. Bakmayın siz
siyasetçilerin ve kimi meslek odası yöneticilerinin “beş organize sanayimiz
var” diye övünmelerine. Birinde henüz yapılan hiçbir şey yok, diğer dördü de
hem ölçek olarak çok küçük hem de zamanında yapılan yanlış yer seçimleri ve
yanlış tahsisler sonucu hala bile tam faaliyette değil. Toplam istihdam ise
altı bini zar zor aşıyor.
Şimdi bunları yazdım diye birileri çok kızabilir,
hatta beni “kent düşmanı” bile ilan edebilir. Ama bunlar bizim gerçeğimiz ve bu
gerçekle yüzleşmemiz gerek. Bu tür ifadelerin “yatırımcıları kaçıracağı,
yıldıracağı” söylemleri hiç de gerçekçi değil, suskunluğu sağlamak için
uydurulmuş asılsız gerekçeler. Yatırımcı ne siyasetçi sözüyle gelir ne de
gazeteci yazdı diye gelmekten vazgeçer. Onun kararını uzmanların tahlilleri
belirler. Onun için bu tür gerekçelerle gerçeklerimizden kaçmanın mantığı
yoktur.
Bu kentin kanaat önderleri ve kamuoyu
yönlendiricilerinin yerel ve genel yönetim kademeleri, Ondokuz Mayıs
Üniversitesi, meslek kuruluşları ve sivil toplum önderlerinin katılımıyla
yapılacak çok ciddi ve uzun soluklu bir çalışma ile imkânlarını ve
ihtiyaçlarını dürüstçe belirleyeceği ve önceliklerini ortaklaşa
kararlaştıracakları bir kurultaya ihtiyaç var. 3 Kasım seçimlerinden sonra
başlayan ve ne yazık ki ikincisinde siyasetin hâkimiyetine giren ve
üçüncüsünden sonra da bir daha toplanmayan “Kent Kurultayı” fikri yeniden
canlandırılabilir.
Kaynaklarımız belli, merkezi planlamayı etkileme ve
yönlendirme gücümüz sınırlı; böyle bir ortamda iktidarı ve muhalefetiyle,
merkezi bürokrasi ve yerel yönetimleriyle ve sivil toplumuyla bir iki hayati
konuda fikir ve güç birliği yaparsak netice alırız. Ama her birimiz bir başka
hayali dillendirir ve o hayali de adam gibi takip etmezsek iller ve
bölgelerarası yarışta her geçen gün biraz daha gerilere düşmemiz kaçınılmaz
olur.
Samsun’un Karadeniz’deki diğer illerle yarıştırmak
kadar büyük yanlış olmaz. Samsun’u Karadeniz’le birlikte ya da Karadeniz’i
Samsunla birlikte ele almak zorundayız. Samsun Karadeniz filosunun amiral
gemisidir ve tüm donanmanın kaderinden sorumludur.
Hedefimiz Ordu’yu, Giresun’u ya da Rize’yi yahut
Amasya’yı, Tokat’ı geçmek olmamalı. Hedefimiz Artvin’den Bayburt’a,
Gümüşhane’den Kastamonu’ya, kısacası Karadeniz coğrafyasını Antep’in Maraş’ı,
Adıyaman’ı hatta Malatya’yı sırtlanması gibi sırtlanıp birlikte iller
sıralamasının üst basamaklarına taşımak olmalıdır.
Bunu yapabiliriz. Bu coğrafyanın potansiyeli ve bu
coğrafyadaki insanların kabiliyetleri bunu sağlar. Yeter ki, bir olalım, birlik
olalım ve birlikte seçip birlikte isteyelim.
/Osman Kara
29 Eylül 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder