Bilenler vardır: Rahmetli babam Ahmet Üner, son
günlerde taşınması söz konusu olan Mithatpaşa Lisesinin eski müdürlerindendir. Ben
de bu tarihi lisenin orta kısmında üç sene dirsek çürütmüş mezunlarından
birisiyim. Hal böyle olunca herkesten biraz daha bu konu hakkında hassas
oluyorum. Başka bir tarihi okulun başına da aynı talihsizlik
gelse ona da itiraz ederdim. Lakin söz konusu olan çocukluk hatıralarımdan bir
bölümünün silinmesi olunca ister istemez üzüntü katlanıyor.
Bilmiyorum bu yazıyı Samsun Milli Eğitim Müdürlüğü
yetkilileri okur mu? Sayın valimiz iş yoğunluğu arasında göz atma fırsatı
yakalayabilir mi? Ama İnanın samimiyetle söylüyorum, bu satırları en çok da
ortaokulu imam hatipe okumuş vicdanlı mezunlar okusun isterim. Eminim ki o
kardeşlerimizin okuduğu imam hatip okulu da durup dururken mekanından koparılıp
uzak bir yere taşınsa aynı hisler ile üzülürlerdi.
Yanlış hatırlamıyorsam 1978 yılıydı. Henüz yedi
yaşında bir çocukken ilk defa duydum ben Mithatpaşa Lisesinin adını... Rahmetli
babam okula müdür olarak atanmıştı. O zamanlar farkında değildim ama zor işti
Samsun’un büyük okullarında yönetici olmak. Lise çağındaki çocukların sokak
ortasında birbirine silâh sıktığı yıllardı. Eğitimden ziyade ideolojilerin
hüküm sürdüğü o dönemde babamın annemle her gün helalleşip evden çıktığını çok
sonra öğrenmiştim. İlkokulu bitirip ortaokula başladığımda 1982 yılıydı
sanırım. Evimizin etrafında başka okullar olsa da ben ısrarla Mithatpaşa'ya
gitmek istemiştim. Uzak olması umrumda değildi. Çünkü orası "babamın
okulu" idi. Her ne kadar ben öğrencisiyken babam okul müdürlüğünden
ayrılmış olsa da ben artık Mithatpaşalı olmuştum.
Allah uzun ömür versin, çok değerli öğretmenlerimiz
vardı. Disiplini ile efsane olan müdür yardımcısı Ayşe Şener hocamıza bütün
öğrenciler "asprin" derlerdi. Diğer bir müdür yardımcısı Hilmi Şahin
ise tam tersine öğrencilerine gayet yakın davranırdı. Bugün dört basılmış
romanı bulunan bir edebiyatçı olduysam bunu büyük ölçüde iki Türkçe öğretmenim
Tülay Araboğlu ve Bülent Tuhta'ya borçluyum.
Mühendis olmamda ise matematik öğretmenim Müjgan
Saraçoğlu'nun çok emeği var.
Unutamadığım çok öğretmenim olsa da beden eğitimi
hocamız Raci Göç hiç aklımdan çıkmaz. Zira benim o zamanlar da sporla aram hiç
yoktu. El baş amudu yapacağım diye hem o hem de ben çatlardık neredeyse. Sınıf
arkadaşlarımın çoğu ile hala görüşürüz. Kimisi akademisyen oldu, kimisi ev
hanımı... Asker olan da var, esnaf olan da... Hepsi kendine düzgün hayatlar
kurdular.
Bafradan gidiş geliş yapan sıra arkadaşım Okan ve
ailesine ait tarihi bir Selahiye evinde oturan diğer bir sıra arkadaşım
Özer'den dostluk adına çok şey öğrendim. Ha, bir de Erdinç Karslıoğlu vardı
tabii. Müthiş espriler yapar, onun yaptığı şakalara gülenler ceza alır ama o
asla kendisi gülmediği için yakalanmazdı. Bir defasında fen bilgisi
öğretmenimiz tek hücreli canlıların organlarından bahsederken "golgi
cisimciği" diye bir yapıdan söz ediyordu. Erdinç sadece etrafındaki 3-4
sıranın duyacağı bir sesle "zavallı cisimcik" diye şaka yapmış,
dersin en ciddi yerinde gülme nöbetine tutulan ben dahil pek çok arkadaşımız
ceza almıştık. Erdinç ise heykel gibi durduğu için paçayı kurtarmıştı.
Hiçbirimizin aklından arkadaşımızı ispiyonlamak geçmemişti. O zamanlar
arkadaşlıklar çok daha sahiciydi çünkü.
Sevgili Erdinç bugünlerde İstanbulda diş hekimliği
yapıyor. Artık onun esprilerini sosyal medyadan okuyup gülüyorum. Mithatpaşa o
yıllarda gözde bir okuldu aynı zamanda. Hafta sonları mandolin ve saz kursları
verilirdi. Satranç ve masa tenisini orada öğrendim.
Mecidiye, Çiftlik, Meydan, Gazi caddesi gibi kentin
en güzel yerlerine bir adım mesafede olduğu için sosyal hayatın aktif olduğu
bir eğitim yuvasıydı. Öğrenciler müzelere, kütüphanelere, sinema ve tiyatroya
götürülürdü. Her sene öğretmen ve velilerin katılımıyla düzenlenen pilav günü
Samsun'un o yıllardaki en popüler sosyal olaylarından biri olurdu. Yerel
basında iki tam sayfa yer alır, protokol büyük ilgi gösterir ve biletleri
günler öncesinden tükenirdi.
Uzun lafın kıssası Mithatpaşa Lisesinin benim
hayatımda çok özel bir yeri bulunuyor. Sayısız öğrenci mezun eden bu tarihi
okulu kentin arka mahallelerinde bir yerlere taşımaya kalkmak tam bir nostalji
cinayeti... Onbinlerce Samsunlunun burada geçen senelerine ve hatıralarına
karşı saygısızlık.
Asla imam hatip düşmanlığı yapmam. Şüphesiz bu
okullara da ihtiyaç var. Lâkin imam hatip okulu açmak için tarihi bir okulu
köklerinden kopartmak büyük bir hatadır. Eğer ihtiyaç ve talep varsa Fetö
soruşturması münasebetiyle el konan okullar imam hatip olabilir. Zaten bu okul
binaları son derece iyi ve donanımlı... Dini eğitim görecek gençlerimiz o
modern binalarda okumaya layık değil mi?
Bütün dünya, şehirlerindeki tarihi okulları ile
övünürken Mithatpaşa lisesine yapılan büyük bir haksızlık. Dilerim Samsun Milli
Eğitim Müdürlüğü bu yanlıştan döner. Samsun kamuoyu da kendi tarihini korumak
adına hassasiyetini kenti yöneten yetkililere hissettirir. Bu konuda özellikle geçmişte imam hatip
okullarından mezun olmuş Samsunlulardan biraz duyarlılık bekliyorum. Çünkü
vicdan, adalet, Kul hakkı gibi değerler üzerine herkesten daha fazla duyarlı
olmaları gerekir. Mithatpaşa Lisesinin haksız ve anlamsız biçimde tarihi
köklerinden kopartılmasını hiçbir değer yargısı ile izah etmek mümkün değil...
(…)
/Akın ÜNER
04 Eylül 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder