Literatür “Ağzı” şöyle tanımlar: Ağız, bir şive
içinde oluşan, ses ve söyleyiş değişikliklerine dayanan küçük kollara, bir
ülkenin çeşitli bölge, il veya ilçelerinin sözcükleri söyleyiş bakımından
birbirinden ayrı olan konuşmalarına verilen ad. Aksan. Örneğin; Ege ağzında genellikle "biliyorum"
sözcüğü yerine "biliyom" kullanılır.
Samsun’da ise durum biraz daha farklıdır. Çoğu
zaman birbirine bitişik iki ilçe bile birbirine benzemez. Yoğun göç, farklı
ağızları da beraberinde getirmiş, birbirinden farklı ağızlar telaffuz edilir
olmuştur. Kimi Trabzon kimi Rize, kimi Erzurum ağzıyla, kiminin de Çorum-Amasya
ağzıyla konuştuğunu duyarsınız. Ülkenin örnek ağzı olarak sunulan İstanbul ağzı
ise yazılı ve görsel genelleme ile en üstün gelen olur.
Samsun ağzı için eğer bir tanım yapılacaksa içinde
diğer ilçelerde de görülen benzerlikleri en çok yaşatan ilçe gözönüne alınması
gerekecektir ki, o da Vezirköprü’dür. Sadece tarihiyle değil, iç kesimden
sahile hükmeden bir kültür aidiyetidir Vezirköprü. Havza ve Kavak’ın nüfus
yoğunluğu ile oluşturduğu basınca Doğu ve Batı Samsun eklenince; bunu çok daha rahat gözlemleyebilirsiniz.
Vezirköprülü Lütfi Dinçerin mektupları bu konuda
enfes bir örnektir. Sevgili eğitimci
yerel tarih araştırmacısı Bünyamin Kıvrak Beyin çabalarıyla gün yüzüne çıkan
işte o mektup:
Abumun Mektubu 1
Sevgili Hemşehrilerim,
Benim bir ablam var onun deyişiyle abum var
Köprü’de. Tam bir çarıklı erkân-ı harp. Halkımızın “âlim değil ama arif “olan
cinsinden telefonla konuşuruz genellikle, bazen de mektup yazdırır yeğenime.
“Laan gadaşım! Şu çalgusuynan yarenlik eden bi
herif va, hani patlak gözlüce Uzay Göğnüm mi ne diye onun nenesine benzedüsün
sen beni emme gine neyse hadi. Gadaşım, dün gece bakla dolması yapduyduk
ağzığıza layık. Sacekmeğinin içine soğanla birlikte goyup yirken sizi
haturladuk; semaver de yanıyodu. Yeğenin ufak göbel susağı nasıl dıktıysa
ağzına az daha boğuluyodu. Bereket, iki küreğinin arasına zımzığı vurdum da
rahatladı.”Yav ana, iki de bi dıkı dıkı ve dıkı dıkı ve ha! deyip de beni kömüş
gibi iştahlandıran sensin” demez mi? Şuğa bak, zamane hiçi işte n’olacak.
Benim Köroğlu gine sabahın köründe gidiyo paça içme
için Arasta’ya soğna da akşama kadar didinip duruya. Herif! Bak; mutaflık öldü,
tabaklık öldü, nalbantlık öldü, gunduracılık öldü, terzilik öldü, semercilik
öldü baba mesleği deyip inatlaşma diyom emme, ağnadamıyam ki… Bi gürültü
paturtu gidiya bu sıra. Köprü’de seçim varmış gine. Anaaam, bi gıymetlendük bi
gıymetlendük sorma gitsin. Herkesin Abu’suymuşak marimse.
Sizler nasılsığız? İstanbul gine galabalık mı?Gırk
yılda bi oraya geldik de ilk çarşıya çıkışta cüzdanı gapduduyduk kör olupta
teneşürlere gelesicelere, yan çarpına gidesicelere… O ne galabalık uşaaak! O
galabalık? Hele Sayit abin… Helak olmuştu herif; gan-ter içinde galmıştı. Bağa
bak, aklımdayken ekleyim. “Hadi gel köyümüze geri dönelim“ şarkısını söyleyerekten
dönmeye galkarsağız İstanbul denen Hürmüz’den güçün de yeterse şöyle
Sassaray’damı, Çeltek’temi olu, Gabalu tarafından mı olu göl kenarında bi ev
yapdumaya bak. Şimdi yapduduğuz yoğsa Reis’e de söyliyecem bundan soğna biz
size; İstanbul’dan dönenlere vize uygulayacak; geri gabul etmiyecek sizi. Bunu
da bilin.
Neyse gaypak yapacam; işim va, inşallah iyisiğüzdü.
Gözden ıraksınız emme göğülden ırak değilsüğüz. Unutmayın bizi, unutmayalım
sizi. Ne mutlu her yıl toplanıp hasret gideriyomuşuz orda. Duyuyok ki yaşlusu,
genci Köprü’müzü rezil değil, ismiyle müsemma olaraktan vezir ediyomuşuğuz, var
oluğ sağ oluğ. Gıdım gıdım değül bi çok selam ediyük herkese. Hadi galın
sağlıcanan.”
Güzel günlere uyanın. Hadi galın sağlıcanan.
/Uğur DEDE
03.01.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder