3 Ocak 2016 Pazar

Samsun ağzı

Literatür “Ağzı” şöyle tanımlar: Ağız, bir şive içinde oluşan, ses ve söyleyiş değişikliklerine dayanan küçük kollara, bir ülkenin çeşitli bölge, il veya ilçelerinin sözcükleri söyleyiş bakımından birbirinden ayrı olan konuşmalarına verilen ad. Aksan. Örneğin;  Ege ağzında genellikle "biliyorum" sözcüğü yerine "biliyom" kullanılır.

Samsun’da ise durum biraz daha farklıdır. Çoğu zaman birbirine bitişik iki ilçe bile birbirine benzemez. Yoğun göç, farklı ağızları da beraberinde getirmiş, birbirinden farklı ağızlar telaffuz edilir olmuştur. Kimi Trabzon kimi Rize, kimi Erzurum ağzıyla, kiminin de Çorum-Amasya ağzıyla konuştuğunu duyarsınız. Ülkenin örnek ağzı olarak sunulan İstanbul ağzı ise yazılı ve görsel genelleme ile en üstün gelen olur.

Samsun ağzı için eğer bir tanım yapılacaksa içinde diğer ilçelerde de görülen benzerlikleri en çok yaşatan ilçe gözönüne alınması gerekecektir ki, o da Vezirköprü’dür. Sadece tarihiyle değil, iç kesimden sahile hükmeden bir kültür aidiyetidir Vezirköprü. Havza ve Kavak’ın nüfus yoğunluğu ile oluşturduğu basınca Doğu ve Batı Samsun eklenince; bunu çok  daha rahat gözlemleyebilirsiniz.

Vezirköprülü Lütfi Dinçerin mektupları bu konuda enfes bir örnektir. Sevgili  eğitimci yerel tarih araştırmacısı Bünyamin Kıvrak Beyin çabalarıyla gün yüzüne çıkan işte o mektup:

Abumun Mektubu 1

Sevgili Hemşehrilerim,
Benim bir ablam var onun deyişiyle abum var Köprü’de. Tam bir çarıklı erkân-ı harp. Halkımızın “âlim değil ama arif “olan cinsinden telefonla konuşuruz genellikle, bazen de mektup yazdırır yeğenime.
“Laan gadaşım! Şu çalgusuynan yarenlik eden bi herif va, hani patlak gözlüce Uzay Göğnüm mi ne diye onun nenesine benzedüsün sen beni emme gine neyse hadi. Gadaşım, dün gece bakla dolması yapduyduk ağzığıza layık. Sacekmeğinin içine soğanla birlikte goyup yirken sizi haturladuk; semaver de yanıyodu. Yeğenin ufak göbel susağı nasıl dıktıysa ağzına az daha boğuluyodu. Bereket, iki küreğinin arasına zımzığı vurdum da rahatladı.”Yav ana, iki de bi dıkı dıkı ve dıkı dıkı ve ha! deyip de beni kömüş gibi iştahlandıran sensin” demez mi? Şuğa bak, zamane hiçi işte n’olacak.

Benim Köroğlu gine sabahın köründe gidiyo paça içme için Arasta’ya soğna da akşama kadar didinip duruya. Herif! Bak; mutaflık öldü, tabaklık öldü, nalbantlık öldü, gunduracılık öldü, terzilik öldü, semercilik öldü baba mesleği deyip inatlaşma diyom emme, ağnadamıyam ki… Bi gürültü paturtu gidiya bu sıra. Köprü’de seçim varmış gine. Anaaam, bi gıymetlendük bi gıymetlendük sorma gitsin. Herkesin Abu’suymuşak marimse.

Sizler nasılsığız? İstanbul gine galabalık mı?Gırk yılda bi oraya geldik de ilk çarşıya çıkışta cüzdanı gapduduyduk kör olupta teneşürlere gelesicelere, yan çarpına gidesicelere… O ne galabalık uşaaak! O galabalık? Hele Sayit abin… Helak olmuştu herif; gan-ter içinde galmıştı. Bağa bak, aklımdayken ekleyim. “Hadi gel köyümüze geri dönelim“ şarkısını söyleyerekten dönmeye galkarsağız İstanbul denen Hürmüz’den güçün de yeterse şöyle Sassaray’damı, Çeltek’temi olu, Gabalu tarafından mı olu göl kenarında bi ev yapdumaya bak. Şimdi yapduduğuz yoğsa Reis’e de söyliyecem bundan soğna biz size; İstanbul’dan dönenlere vize uygulayacak; geri gabul etmiyecek sizi. Bunu da bilin.

Neyse gaypak yapacam; işim va, inşallah iyisiğüzdü. Gözden ıraksınız emme göğülden ırak değilsüğüz. Unutmayın bizi, unutmayalım sizi. Ne mutlu her yıl toplanıp hasret gideriyomuşuz orda. Duyuyok ki yaşlusu, genci Köprü’müzü rezil değil, ismiyle müsemma olaraktan vezir ediyomuşuğuz, var oluğ sağ oluğ. Gıdım gıdım değül bi çok selam ediyük herkese. Hadi galın sağlıcanan.”    

Güzel günlere uyanın. Hadi galın sağlıcanan.

/Uğur DEDE
03.01.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder