Bir kaç gündür,
Canik Belediye Başkanı
ile ESM Başkanının
basın üzerinden yaptıkları kentsel dönüşüm
tartışmasını izliyorum. Kara/beyaz’dan öteye gitmeyen
medyasal fikir egzersizlerinin, daha
4 ay önce dönüştürdüğünüz konutlarda
kaybedilen canlara ve yakınlarına
traji-komik geldiğini
söylemek bana düşmez…
Bu
ülkede kentsel dönüşüm
adı altında yürütülen
çalışmaların genellikle Roman
halkın yaşadığı yaşam alanlarının
ranta açılması dışında
bir anlam taşımadığını
herkes görüyor. Bu kentsel
dönüşüm adı altında
yapılan rantın yeniden
dağılımı öyküsü yeni
değildir. Ankara Dikmen Vadisinde
RANTSAL DÖNÜŞÜM’ün gerçeğini
bu ülke uzun
zamandır yaşıyor. Demokratik
katılım ve kentin
ortak aklı bağlamında,
önümüzde 200 evler
örneği dururken, bu dönüşüme
–yıkıma- uğrayanların bugünkü
durumlarını incelemek, memnuniyetlerini ölçmek sanırım ilk yapılması gerekendir
diyorum. Bu konuda
özellikle Canik Kent
Konseyine de önemli bir
görev düşüyor.
Bu
bölgede yaşayanların –yıkıma uğrayanların- memnuniyet indekslerinin, psikolojik testlerinin yapılması
gerekiyor. Etkin vatandaşlık taleplerinden
önce kentsel dönüşümü
red haklarının anlatılması gerekiyor. Ankara Tabip Odası,
Yıkım Tehdidinin Dikmen Vadisi Halkı Üzerindeki Ruhsal Etkileri: Kontrollü Bir
Alan Çalışması Son Raporunu adlı çalışmanın
bir benzerini kent
hekim örgütü ve sağlık
sendikaları Canik bölgesinde yapmalıdır. Bu raporun
temel çıktıları kent
konseylerinde tartışılmalıdır.
Raporda, Avrupa’daki kentsel dönüşüm projelerinin
uzmanlar tarafından belediye, müteahhit firma ve yerel halkın işbirliğiyle
yapıldığı kaydedilerek, “evinin yıkım tehdidi yaşantısı”nın insanların ruh
sağlığını oldukça olumsuz etkilediği belirtilmektedir. Dikmen Vadisi halkının
sağlıklı bir ruhsal durum olan öz yeterliliklerini koruyabilecek ve
yükseltebilecek sosyo kültürel bir yapı oluşturduğu tespit edilerek, hem
bireysel olarak ruh sağlığının korunması hem Dikmen Vadisi Kültürünün şimdiki
hali ile yaşatılması için devletin tüm kurumlarına önemli roller düştüğü
vurgulanmıştır. Canik yoksul
halkı ve roman
vatandaşların psikolojik ve
sosyolojik sorunları hakkında neler yapılması
gerektiğini de bu rapor ipuçları ile
bize sunuyor.
Ankara Tabip Odası’nın raporunda ifade edilen
öneriler arasında, sosyal ve kültürel doku özelliklerinin öncelikli olarak
gözetilmesi, fiziksel ve sosyal bütünlüğünün bozulmayacağı “Yerinde Islah”
projelerinin hayata geçirilmesi gerekliliği vurgulanarak, her durumda yöre
halkının “barınma hakkı”nın tanınması, karşılanması isteniyor. Gecekonduda yaşayanlara yönelik “varoş”,
“terörist”, “rantçı” ve potansiyel suç mahalleri gibi etiketlemelerle ve her
türlü olumsuz tutumlarla kent yaşamından dışlayan ve ötekileştiren anlayışın
yıkılması için çaba gösterilmesi önerilen raporda, zaten yoksul olan gecekondu
insanının kaldıramayacağı ek parasal yük getiren uygulamalardan kaçınılması
gerektiği tespiti yapılıyor.
Raporda, yeni imar sürecinde işgücünün
olabildiğince bölgedeki işsiz insanlardan sağlanması, bölgenin doğasına zarar
vermeden olumsuz fiziksel koşulların ıslahı ve ilave yeşil ve ağaçlıklı
alanların sağlanması önerileri de sunuluyor. RAPORDA, Kentsel Dönüşüm
projelerinin 1980 sonrasında ilk kez Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği Vadisinde kamu kesimi-özel sektör işbirliği
ile belediyenin resmi yapısı dışında oluşturulan şirketler eliyle
gerçekleştirildiğine dikkat çekilerek, şöyle devam ediliyor:
“Dönüşüm projelerinin sosyal içerikli olarak
uygulandığının iddia edildiği bir dönemde bile kamu kesimi özel sektör
ortaklığı sermaye aktarımının bir aracına dönüşmüş ve gecekondulunun başka
alanlarında rant yaratmak üzere yeniden sürülmesine neden olmuştur. 4. ve 5.
Etap kentsel dönüşüm projeleri, gittikçe kent merkezlerinde kalan ve yoksul
yurttaşların yaşam alanları olan gecekondu bölgelerinde ortaya çıkan ranta el
koyma süreci olarak adlandırılabilir.
Kentsel
dönüşüm bir anlamda
yoksul yerleşim yerlerine,
sermaye birikimi adına kapitalin
el koymasıdır.. Italo Calvino,
Görünmez Kentler adlı
eserinde: ‘’Doğruyu bulmak için
kaybolmak gerekir… Labirent, içine
giren kaybolsun ve
dolaşsın diye yapılır. Ama
labirent, o aynı
kişiyi, yeni bir plan
çizmesi ve labirentin gücünü
yok etmesi için bir
başkaldırıya da dönüştürür. Bunu
başardığı takdirde insan
labirenti yıkacaktır: onu boydan
boya geçen biri
için labirent yoktur.’’ der. Tam
da bu noktada
kentsel dönüşümü kavramsal
ve sosyolojik olarak
analiz ediyordum. Kentsel dönüşüm. Reform, Değişim, Devrim
niteliğinde yenilikler.. Küreselleşme ve
neoliberalizmin son yıllarda
çok kullandığı kavramlar. Sağlıkta Dönüşüm
Programı, Eğitim Reformu… Asıl
olan yeni piyasa
alanları tanımlayabilmektir. Ve tabii ki
rant alanları. Küreselleşme, kentte
alınıp, satılabilen bir
meta olarak bakar. Önemli
olana kentsel topraklardan çok
kar etmektir. Amaç kar
olunca, kentte yaşayan yoksulların
sosyal ve kültürel yaşamaları
öncelenmez
/Cem ŞAHAN
20 Ekim 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder