Diyanet İşleri Başkanı bizim müftüye, “Bunu
düşünmek abesle iştigaldir” diyor. Bizim müftünün basın çalışanlarının sorusuna
karşılık yanıtladığını iddia ettiği konudan bahsediyorum. Müftümüz ne demiş:
“Aileler çocuklarına Kur'an’dan isim koymak
isterken ismin anlamına çok dikkat etmeliler.” Çünkü bizim müftü; anlamları
bilinmeden isim verildiğini söylüyor. Haklı da. Sonra isim örnekleriyle devam
ediyor… Orada baltayı taşa vuruyor.
Sametler, Aleynalar, Kezbanlar, Bekirler,
Rumeysalar, Hüreyreler, Kayralar, Resuller, Laralar, İlaydalar,Jülideler,
Alaralar isyanda… Ailelerde infial
yaşanıyor. Sözlüklere sarılanlar, bayılanlar, ayılanlar… Diyanet İşleri Başkanı
da yazının ilk cümlesindeki ifadesiyle bizim müftüyü uyarıyor. Hoş, üç beş ay
öncesine bakılırsa “İftardan sonra sigara içmenin içki içmekle aynı olduğunu,
40'lı yıllarda Kur'an’ın yasaklandığını” söylediğinde; ilk o zaman “müftü bey
neyle ilgileniyor” diye düşünmüştüm.
Meğerse bizim müftü “abesle iştigal” ediyormuş. En
azından bunu anladık.
Bizim müftünün açıklamaları bir yana, son
zamanlarda bazı bürokratların açıklamalarına dikkatinizi çekmek isterim. Bu
bağlamda daha dün Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün açıklamaları oldukça çarpıcı
nitelikte. “Dağda ölen teröriste ağlamayan insan değildir.” Bu ifade, sanırım
çoğunluk tarafından yadırgandı. Çünkü ilk kez emniyet teşkilatının üst düzey
bir bürokratından, alışmadığımız nitelikte bir açıklamaya şahit olduk. İktidardan
ise bu açıklamaya “içeriğini müdürün şahsına atfetmek suretiyle” “temkinli” ama “açık” bir destek geldi.
Bir bürokrat çıkıp da Türkiye’nin en hassas
gündemiyle ilgili böyle açıklamalar yapabiliyorsa, buna “kendi vicdanında gelişen bir duruş”
diyebilmek saflık olur. En azından bugünkü Türkiye’de bunun değişmediğine
kesinlikle eminim. Bu olsa olsa siyasi iktidarın daha öncesinde de olduğu
üzere, toplumda hassasiyet gösteren konulardaki birtakım kararlarını, kendisini
ortaya koyup riske etmeden, bürokrasi aracılığıyla kamuoyuna ulaştırması
hadiselerinden biridir. Yoksa Emniyet Müdürü kendi başına çıkacak, konuşacak; o
biraz zor. Peki, buna destek veren bir iktidarın “Yolda karşılaştıkları teröristlere
sarılanları hainlikle suçlaması” bir çelişki değil midir?
Son otuz yılda yaşanan acıları bir kenara atıp,
birarada yaşayabilmenin yolunu açmak adına insani duygularımızı sınamaya
başlayacaksak eğer sormak gerek: Ölenin arkasından ağlamak mı? Yoksa dirisine
sarılmak mı daha insanidir? Çelişkilerin olduğu bir yoldan doğru yere
varabilmek mümkün değildir.
/Dr. Murat
ERKAN
10.10.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder