"Dedelerimizin yaşadıklarını düşündüğümüzde
onların bu vazgeçme tercihlerine hak vermemek mümkün değildir. Yaşadıklarının
kronik bir yılgınlık ve eziklik oluşturduğu muhakkaktır. Ne yazık ki bu
psikolojik eziklik halen devam etmektedir. Çözüm önerilerinde bu yapının göz
önüne alınması gerekmektedir."
BİR TENEKE MAHALLESİ HİKÂYESİ
Ben, her tarafından rüzgâr esen, küçücük pencereli,
dar ve çamurlu bir sokağa bakan; küçük, alçak teneke
çatılı kulübelerden oluşan Teneke Mahallesi'nde
doğdum. Yokluk ve yoksulluk içinde büyüdük. Neden böyle yaşamak durumunda
kaldık? Bu bizim tercihimiz miydi? Biz kimiz? Samsuna nereden, ne zaman, nasıl
geldik? Büyüklerimizi dinledim, onları tanımaya, yaşadıkları hayatı ve
sıkıntıları; neden küçük ve bitişik kulübelerde, Teneke Mahallesi'nde yaşamaya,
yoksulluğa razı olabildiklerini, anlamaya çalıştım.
Mübadeleyi, Samsun'u, sonra geldikleri Drama
bölgesini, konumlarını, yaşamlarını pek çok kaynaktan okuyarak inceledim.
Çalışmada önce Mahallemizde yaşayan 23 büyüğümüzle görüntülü söyleşiler yaptık.
Her biri 1,5-2 saat süren söyleşilerde pek çok konuyu konuştuk, Bu yazıda
sadece dedelerinin, babalarının yaşamlarını, anılarını değerlendirdik.
Anlatılanları yazılı kaynaklarla karşılaştırmak için 1850 den itibaren Drama,
Mübadele ve Samsun ile ilgili kitap ve yazıları inceledim ve kaynak olarak
kullanmaya karar verdim. Maalesef 1924'de kurulan ve 1994'e kadar varlığını
sürdüren Samsun Teneke Mahallesi ile beraber Romanlar da yok sayılmaktadır.
Peki! Romanlar ne diyor? Biz bu yazı ile aynı zaman da Samsunun yakın tarihine
de kaynak oluşturmayı düşündük.
82 Yaşındaki Hacı Yusuf Kepçe Anlatıyor
Dedem Halil, Drama'da dere kenarında bahçecilik
yapar; yazın biber, patlıcan; kışın pırasa, kelem sebze yetiştirir;
yetiştirdiği ürünleri pazarda satar; yazın yoğun iş günlerinde tütün
tarlalarında işçilik yapardı. Bazen mahalle arasında çorba, ayran yapar
satarlardı. Bu yüzden soyadı kanunu ile babam Yaşar, KEPÇE; amcası Bayram,
AYRAN soyadını tercih etmiştir. Savaş sonrası yapılan mübadelede Dedem yanında
15 yaşındaki oğlu ve küçük kızı birlikte, gemi yolculuğu ile Samsun'a geldiler.
Samsun'da İlyas köy'e yerleştirildiler. Kendilerine
tahsis edilen arazi ve tarlaları işlemeye başladılar. Yerleşiklerin tacizleri
nedeniyle arazilerini terk ederek Çarşamba'ya göçtüler. O yaz Çarşamba'da tütün
tarlalarında çalıştılar. Sivrisinek ve sıtma tehlikesi nedeniyle tekrar
Samsun'a döndüler. Mülkü idarenin Zafer Mahallesi'nde tahsis ettiği bahçeli,
ahşap, Rum evine yerleştiler. Uzun süredir boş olan ev tahtakurusu ve böcek
doluydu, uyumak mümkün değildi.
İşleri Bahçecilikti. Canik Bölgesinde, cezaevinin
arkasında kendilerine verilen 20 dönümlük arazilerinde bahçecilik yapıyor,
yetiştirdikleri sebzeleri satarak geçinmeye çalışıyorlardı… Babam Yaşar KEPÇE
evlenmiş ve 1927 de Kaniye 1929'da ben dünyaya gelmişim. Babam bahçeye yakın
olmak için Teneke Mahallesi'nde Abdi BARUTÇU'ya ücret ödeyerek 350 metrekare yer
almışlar, önce çadır kurdukları arsaya daha sonra baraka ev inşa etmişlerdi.
Dere kenarındaki bahçede bir iki defa yükselen
sular mahsulü ziyan etmiş ve aile açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı.
Yarıcılık yapmaya başladılar. Tarla sahibinin tarlasını ekiyor, biçiyor ve ürün
gelirini paylaşıyorlardı. Zafer Mahallesi'ndeki eve gitmek zor oluyordu. Evi boşaltarak
Teneke Mahallesi'ndeki barakaya yerleştiler…
Teneke Mahallesi'nin arkasında çok geniş bir
çayırlık vardı. Evleri iki odalı ve yeterliydi. Sokaklar ve bahçeler genişti.
Ancak mahalleye bir kaçış başlamıştı. Çeşitli nedenlerle yerlerinde barınamayan
akraba aileler boş alanlarda barakalar inşa etmeye başladılar. Mahallenin
nüfusu artıyordu.
Zafer Mahallesi'ndeki evleri boş kaldığı için bir
başkasına verilmişti ve aile ne verilen eve, nede arazilere sahip çıkamamıştı.
Tapusunu almamış, peşini de aramamıştı… Nasılsa bütün mesele karnını doyurmak,
aç kalmamak Değil miydi?..
60 yaşındaki Hacı Ramazan ŞUTŞUR anlatıyor:
Dedemin Babası Ahmet, Radovişte kasabası yanındaki
bir köyde sepetçilik yapan bir ailedendi. Köyün tarla ve bahçelerinde
çalışıyorlardı.1889 doğumlu dedesi İbrahim Ramise ile yeni evlenmişti.
Balkanlar o yıllar karışıklıklar içindeymiş. Köy sık sık Eşkıya baskınlarına
uğruyordu. Bir gün yine baskın çok şiddetli olmuştu. Köy tamamen yakılmış ve
yıkılmış, çoluk çocuk katledilmişti.
Yeni evliler İbrahim ile Ramise samanlık altındaki
su kuyusuna saklanarak kurtulmuşlardı. Hava kararana kadar kuyudan çıkmamış; gece
kuyudan çıkınca, köyde herkesin öldürüldüğünü görünce paniğe kapılmışlardı. El
ele, yaya olarak kaçarak uzaklaşmayı düşünmüşlerdi. Günlerce saklanarak kaçmaya
devam etmişler sonunda önlerine deniz çıkmıştı… Yol bitmişti… Çevreyi
bilmiyorlardı. Bir yön tercih ederek kaçmaya devam etmişler. Aç ve bitap bir
halde dere kenarında küçük bir teneke mahallesine gelmişlerdi. Aynı dili
konuştukları mahalle sakinlerine Roman olduklarını söylediklerinde mahalle
onlara kucak açmış, kararınca yardım etmişlerdi…
Mahallede bir kulübe sahibi olmuşlar. Burası DRAMA
idi. Nenemin anlattığına göre kocaman, kalabalık Teneke Mahallesi'nin derme
çatma bir tuvaleti vardı, kadın erkek herkes sıra ile kullanırdı. 1917 de
oğulları amcam Ahmet doğdu... Savaş bitmişti. Mübadele anlaşması yapılmıştı.
Gemi ile çıktıkları yolculuk Samsunda tamamlanmıştı. Samsundaki Rumlar daha
önce gitmişlerdi. Tüm Anadolu gibi Samsun da savaş sonrası görüntüde boş ve
sessizdi. Samsun'da yamaçta Cedit Mahallesine yerleştirildiler. Bahçeci
olduklarından onlara bahçe ve arazi de tahsis edildi. Burada bahçeleri ekip
biçmeye başladılar.
Rahat geçinemediler… Yerliler ve özellikle yeni
gelen göçmenlerin tacizlerine uğruyorlardı. Baskıya dayanamadılar. Ev ve
arazileri terk ederek, Mert Irmağı kenarında Cambaz Ethem'in yanına gittiler.
Cambaz Ethem'i Drama dan tanıyorlardı. Cambaz Ethem at yetiştiriyordu. Irmak
ile arkadaki geniş çayırlık onun için bulunmaz nimetti. Yetiştirdiği atlar çok
talep görüyor ve bölgede haklı bir şöhreti bulunuyordu. Mahalleli karakol
polislerinin ona ayağa kalktıklarını anlatırdı. Ona seyislik yapacak at
yetiştirecek işçiler lazımdı.
Dedem çayırlık tarafına kulübelerini inşa etti. At
bakıcılığı, ayakkabı boyacılığı ve tütün işçiliği yaparak geçinmeye çalıştılar.
1927 de Babam Kemal doğdu. Teneke mahallesi yeni kuruluyordu. Çevre bölgelerde
baskı ve tacizlere uğrayan Romanlar istemese de mülklerini bırakmaya terk
etmeye mecbur kalıyorlardı, Teneke mahallesi'nde küçük bir kulübede yarı aç
yaşamaya razı oluyorlardı. Çevre geniş çayırlıktı... Arazi boştu. Hemen önünde
güzel bir dere, Mert ırmağı akıyordu. Su sıkıntısı yoktu. Yüzyılların verdiği korku ve baskılar neticesi yılmış
olan Romanlar yan yana küçük barakalar yaparak Teneke Mahallesi'ne yerleşiyordu.
1932 de Babam Kemal doğdu.
Eski ev ve tarlalarını hiç aramadılar…
74 Yaşındaki Ali Özbaskıcı Anlatıyor:
Dedemin Babası Bayram Balkanlarda, Pürsıçanda,
kasabanın hemen yanında küçük bir mahallede yaşıyordu. Kasabanın inşaat, tamir,
onarımlarında; bahçelerde, Tütün tarlalarında çalışarak geçimlerini
sağlıyorlardı. Savaşlarda bitmiyordu ki… Tarlalar ekilmiyor ve
çalışamıyorlardı. Aç kalma tehlikesi baş gösteriyordu. Müslüman olmasına rağmen
kasabanın içinde oturması benimsenmiyor diğer Çingene ailelerle kasabanın
yanında oluşturulan mahallede yaşıyorlardı.
Balkanlarda başlayan gerginlik ve Eşkıya
hareketleri en çok bu korunmasız uydu mahallelerde yaşayan Çingeneleri
etkiliyordu. Kasabaya saldırmaya cesaret edemeyen üç beş eşkıya mahallede terör
estiriyordu. Varını yoğunu aldıkları Çingenelerin namusuna göz dikiyorlardı.
Aileler kadınlarını ve genç kızlarını karalara boyayarak, saklayarak,
tezekleyerek tecavüzden korumaya çalışıyorlardı. Dayanılacak gibi değildi!...
Açlıktan ve can güvenliği olmadığından büyük
şehirlere doğru göç etmek zorunda kaldılar. Drama'da Sur dibinde, dere
kenarında oluşturulan teneke mahallesine yerleştiler. Dedem Demir, burada
Şerife Hanım la evlendi. 1889 yılında bir Ramazan günü babam dünyaya geldi.
Çevre köyler güvenli idi. Tüm yaz aylarını tütün işçiliği yaparak
geçiriyorlardı. Kış aylarında yine hastane önünde ayakkabı boyacılığı
yapıyordu... Yine Harp çıkmıştı. Dedem Demir cepheye gitti. Gitti, ve bir daha
dönmedi. Hiç kimse ondan haber alamadı.
Babam çocuk yaşta çalışmaya başladı. Babası gibi
yazları tütün işçiliği yaparak, Kışın hastanenin önünde ayakkabı boyacılığı ile
geçiniyordu. Mahalle açlıkla savaşıyordu. Babam hastaneden artan ekmekleri
mahalleye getirir dağıtırdı. Bir gün mahalleye dönerken eşkıya saldırısına
uğradı başına bir pala yarası aldı. Bu yüzden babama kesik manasında Çinto
dediler. Mahallenin en kalabalık ailesinden Menekşe ile evlendi. Drama pek çok
farklı milletin yaşadığı bir şehirdi. Dedem Bulgar'la, Rum'la, İngiliz'le
konuşa konuşa onların dilini de öğrenmişti. Çocukluğumuzda bize söylediği
Rumca, Bulgarca, İngilizce kelimeler hala kulağımdadır.
Mübadelede kardeşleri Ahmet, Hatice ile büyük bir
gemide önce İstanbul sonra Samsuna geldiler. İdari amirin emriyle Merkez
Çatalarmut'a, birkaç aile ile birlikte yerleştirildiler. Kendilerine ita amiri
tarafından verilen arazi ve tarlalarda tütüncülük ve bahçecilik yapacaklardı.
Sermaye, tohum, alet yoktu. Çevredeki yerleşiklerin, yeni göçmenlerin hasedi ve
kıskançlığı kısa sürede taciz ve tehditlere varmaya başlamıştı. Sokakta ve
tarlalarda tacizlere uğruyorlardı, devletin verdiği bu büyük fırsatı
kullanmalarına çevre izin vermedi. Çaresiz arazilerini terk ederek Çarşamba ya
göç ettiler ve rençperliğe razı oldular. O yaz tütün işçiliği yaparak boğaz
tokluğuna yaşadılar.
Bölgede Sıtma salgını, açıkta barınan ve temizlik
imkânları bulunmayan aileyi çok etkiledi. Tekrar Samsun'a dönmek zorunda
kaldılar. Babam İta amirinin emri ile Zafer Mahallesinde bir Rum'dan boşalan
eve yerleştirildi. Ev iki katlı, geniş bahçeli, kocaman bir konaktı. Burada büyük
abim Kemal doğdu. Babam kardeşi Ahmet e baldızının kızı Gülsüm'ü istedi.
Konağın bahçesinde davullu zurnalı düğün yaparak kardeşini evlendirdi.
Belediyede temizlik işçisi olarak çalışmaya
başladı. Şehrin çöpünü at arabaları ile mert ırmağı arkasındaki geniş
çayırlıktaki çukurlara döküyorlardı. Burada kurulan teneke mahallesine uğruyor
eski tanıdıklarla sohbet etme fırsatı buluyorlardı. Babam yazları tütün
işçiliği ile geçiriyordu. 5-6 ay süren tütün işçiliği süresince evi korunmasız
kalıyordu. İş arkadaşına alt katı kiralamaya karar verdi. Hem kira olarak gelir
elde eder hem de yazın ev korumasız kalmazdı.
Babam ve Annem çevre komşuları ile çok samimi
değilse bile sorunsuz yaşıyorlardı. Birkaç yıl sonra ekim sonunda köylerden
dönüşte bahçeye yatak balyalarını indirdiklerinde iş arkadaşı ve ailesinin
mukavemeti ile karşılaştılar. İspirli A… ve ailesi evin tapusunu aldığını evi
ve bahçeyi boşaltmalarını istiyordu. Tartışma kavgaya dönüştü. Genç Ahmet
ispirliyi yumrukladı. Bekçi geldi. Tapuları istedi. Babam altı aydır köyde
olduklarını henüz tapu çıkarmadıklarını ancak evin sahibi olduğunu, bunu
komşuların teyit edeceğini söyledi. İspirli evin tapusunu çıkarıp göstermişti.
Bekçi hakaret ederek babamı kovdu. Haklarını arayamadılar…
Eşyaları yüklenerek Teneke Mahallesi'ne doğru yola
koyuldular. Çevre bölgelerde rahatsız edilen ve yaşama sansı verilmeyen pek çok
Çingene ailesinin oluşturduğu mert ırmağı kenarındaki mahalleye geldiler.
Menekşenin kardeşleri ise daha önce Teneke Mahallesi'ne yerleşmiş, geniş
çayırlığın verdiği rahatlığı yaşıyorlardı. 700 baston boyu yeri satın aldılar
ve üç gözlü bir kulübe inşa ettiler. Daha sonra Ahmet'e de bir kulübe inşa
ettiler. Yıllar sonra mahalleye gelen Mehmet pehlivan ve Tahir pehlivan ailelerine
kulübe yapma izni verdiler. Aynı dili kullandıkları, birbirlerini hakir
görmeyen insanlarla yokluk içinde aynı hayatı paylaşmaya başladılar.
Balkanlarda olduğu gibi burada da şehrin köyün içinde yaşama şansı bırakılmayan
Çingeneler Teneke Mahallesi'ni oluşturdular.
Babam hayatını böyle sürdürdü… Kışın soğuk
aylarında Gazi Caddesi Tekel tütün fabrikası yolunda büyük kahvehanenin önünde
boyacılık... Yazları tütün tarlalarında işçilik…
72 Yaşındaki Gülsüm Urkapı Anlatıyor:
Drama'da savaş bitmiyordu. Nenem mahallenin
yanından geçen derenin kan aktığını söylerdi. Baskınlar ve açlık çekilecek gibi
değildi. Mahalle bir arada yatıyor, birlik kuvvet oluşturmaya çalışıyordu. Çok
tacizler, yaralamalar, katliamlar oldu. Atatürk bizi oradan almaya karar verdi,
alın halkınızı verin halkımı dedi. Dedem Demir gemi ile Samsuna geldi. Havzaya
yerleşti. Devletin verdiği arazi çoraktı. Bahçecilik iş vermiyordu. Merzifon'a
çalışmaya gidiyorlardı. Samsundan Rasim dayı halam Necibe'yi istemeye geldi.
Düğün yapıldı. Gelin kağnı arabasıyla Samsuna getirildi. Rasim dayı Hürriyet
Mahallesi'ndeydi Düğünde tanışan Vuruk Ramazan Zübeyde halamla evlenerek Samsun
Teneke Mahallesi'ne yerleşti. Birkaç yıl içinde dedem ve tüm çocukları havzadan
Samsun Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Havza'da ki mülk ve arazilerini yok
bahasına devrettiler, bazılarını terk ettiler.
78 yaşında Ramazan MARHAN anlatıyor
Babam Salih Drama'da bahçecilik yapıyor, büyük ve
toplu bir mahallede dere kenarında yaşıyorlardı. Mübadelede gemi ile geldiler.
İlk defa deniz gören babam denizi mısır tarlası sandığını anlatırdı. Samsun'a
Merzifon'a yerleştiler. Bağ ve bahçe tahsis edildi. Yalnızlık ve tedirginlik
üzüm yemeden Merzifon'u terk etmelerine sebep olmuştu. Önce Havza sonra Teneke
Mahallesi. Babam belediyede çöpçü olarak çalışmaya başladı. Babama çöpçü Salih
derlerdi…
61 yaşında Hacı Hasan TEKKAYA anlatıyor
Dedem Hasan pehlivan Drama'da yaşıyordu. Sepetçilik
ve süpürgecilik yapıyordu. Dedem iri bir devdi. Meydanlarda güreşlere
katılıyordu. Çevrede ünü yayılmıştı. Hiç yenilgisi yoktu. Harp zamanında pek
çok Bulgar eşkıyasını kestiği ve ırmağa attığı söylenirdi. Kalabalık bir
aileydiler. Kardeşleri ile Mübadelede Samsun'a geldiğinde 30 yaşındaydı.
Kardeşi Memiş Pehlivan Drama'da kaldı. Tam on iki kardeştiler. Kardeşleri ile
Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Kardeşi Mehmet Pehlivan, Demir Pehlivan, Tahir
Pehlivan ile beraber güreşe devam ettiler. Bafra'da ve Çarşamba'da güreşlere
katıldı. Bafra'daki bir güreşte yendiği rakibi gözüne kum attı, hakem faul
vermeyince kızarak güreşi bıraktı. Güreşlerdeki başarısından ötürü 19 Mayıs
Mahallesi'nde iki katlı bir ev ödülü kazandı. Evde oturamadı, bedavaya satarak
kardeşlerini yanına alıp Teneke Mahallesi'ne yerleşti. Çarşamba'dan sırtında
getirdiği ağaç dalları ve otlarla sepetçilik ve süpürgecilik yapmaya devam
etti. Oğlu Bilal o mesleği yapmak istemedi. Babam Ayakkabı boyacılığı ve
Rençberlik yaparak hayatını sürdürdü.
66 yaşında Kenan GÖKÇEN anlatıyor.
Babam Vuruk Ramadan Drama'da tütün işçiliği ve
kışın ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Bir gün ayakkabısını boyadığı Rum okunan
Ezan-ı Muhammediye'ye hakaret edince sindiremedi. O'da kilise çanına hakaret
etti ve Rum'la kavga etti. Dövdüğü Rum'un bıçağı ile yaralandı. Bu yüzden
Babama Vuruk derlerdi. Vuruk Ramadan Atatürk ün talimatı ile gemi ile Samsuna
yerleştirildi. Hürriyet Mahallesi'nde tahsis edilen Rum evini bakımsızlığı
nedeniyle terk ederek Teneke Mahallesi'ne akrabalarının yanına yerleşti.
Havza'dan Zübeyde'yi kaçırarak evlendi. Ayakkabı boyacılığı yaparak ve tütün
tarlalarında çalışarak yaşadı.
78 yaşında Ramazan MARHAN anlatıyor
Babam Salih Drama'da bahçecilik yapıyor, büyük ve
toplu bir mahallede dere kenarında yaşıyorlardı. Mübadelede gemi ile geldiler.
İlk defa deniz gören babam denizi mısır tarlası sandığını anlatırdı. Samsun'a
Merzifon'a yerleştiler. Bağ ve bahçe tahsis edildi. Yalnızlık ve tedirginlik
üzüm yemeden Merzifon'u terk etmelerine sebep olmuştu. Önce Havza sonra Teneke
Mahallesi. Babam belediyede çöpçü olarak çalışmaya başladı. Babama çöpçü Salih
derlerdi…
61 yaşında Hacı Hasan TEKKAYA anlatıyor
Dedem Hasan pehlivan Drama'da yaşıyordu. Sepetçilik
ve süpürgecilik yapıyordu. Dedem iri bir devdi. Meydanlarda güreşlere
katılıyordu. Çevrede ünü yayılmıştı. Hiç yenilgisi yoktu. Harp zamanında pek
çok Bulgar eşkıyasını kestiği ve ırmağa attığı söylenirdi. Kalabalık bir
aileydiler. Kardeşleri ile Mübadelede Samsun'a geldiğinde 30 yaşındaydı.
Kardeşi Memiş Pehlivan Drama'da kaldı. Tam on iki kardeştiler. Kardeşleri ile
Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Kardeşi Mehmet Pehlivan, Demir Pehlivan, Tahir
Pehlivan ile beraber güreşe devam ettiler. Bafra'da ve Çarşamba'da güreşlere
katıldı. Bafra'daki bir güreşte yendiği rakibi gözüne kum attı, hakem faul
vermeyince kızarak güreşi bıraktı. Güreşlerdeki başarısından ötürü 19 Mayıs
Mahallesi'nde iki katlı bir ev ödülü kazandı. Evde oturamadı, bedavaya satarak
kardeşlerini yanına alıp Teneke Mahallesi'ne yerleşti. Çarşamba'dan sırtında
getirdiği ağaç dalları ve otlarla sepetçilik ve süpürgecilik yapmaya devam
etti. Oğlu Bilal o mesleği yapmak istemedi. Babam Ayakkabı boyacılığı ve
Rençberlik yaparak hayatını sürdürdü.
66 yaşında Kenan GÖKÇEN anlatıyor.
Babam Vuruk Ramadan Drama'da tütün işçiliği ve
kışın ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Bir gün ayakkabısını boyadığı Rum okunan
Ezan-ı Muhammediye'ye hakaret edince sindiremedi. O'da kilise çanına hakaret
etti ve Rum'la kavga etti. Dövdüğü Rum'un bıçağı ile yaralandı. Bu yüzden
Babama Vuruk derlerdi. Vuruk Ramadan Atatürk ün talimatı ile gemi ile Samsuna
yerleştirildi. Hürriyet Mahallesi'nde tahsis edilen Rum evini bakımsızlığı
nedeniyle terk ederek Teneke Mahallesi'ne akrabalarının yanına yerleşti.
Havza'dan Zübeyde'yi kaçırarak evlendi. Ayakkabı boyacılığı yaparak ve tütün
tarlalarında çalışarak yaşadı.
78 yaşında Ramazan MARHAN anlatıyor
Babam Salih Drama'da bahçecilik yapıyor, büyük ve
toplu bir mahallede dere kenarında yaşıyorlardı. Mübadelede gemi ile geldiler.
İlk defa deniz gören babam denizi mısır tarlası sandığını anlatırdı. Samsun'a
Merzifon'a yerleştiler. Bağ ve bahçe tahsis edildi. Yalnızlık ve tedirginlik
üzüm yemeden Merzifon'u terk etmelerine sebep olmuştu. Önce Havza sonra Teneke
Mahallesi. Babam belediyede çöpçü olarak çalışmaya başladı. Babama çöpçü Salih
derlerdi…
61 yaşında Hacı Hasan TEKKAYA anlatıyor
Dedem Hasan pehlivan Drama'da yaşıyordu. Sepetçilik
ve süpürgecilik yapıyordu. Dedem iri bir devdi. Meydanlarda güreşlere
katılıyordu. Çevrede ünü yayılmıştı. Hiç yenilgisi yoktu. Harp zamanında pek
çok Bulgar eşkıyasını kestiği ve ırmağa attığı söylenirdi. Kalabalık bir
aileydiler. Kardeşleri ile Mübadelede Samsun'a geldiğinde 30 yaşındaydı.
Kardeşi Memiş Pehlivan Drama'da kaldı. Tam on iki kardeştiler. Kardeşleri ile
Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Kardeşi Mehmet Pehlivan, Demir Pehlivan, Tahir
Pehlivan ile beraber güreşe devam ettiler. Bafra'da ve Çarşamba'da güreşlere
katıldı. Bafra'daki bir güreşte yendiği rakibi gözüne kum attı, hakem faul
vermeyince kızarak güreşi bıraktı. Güreşlerdeki başarısından ötürü 19 Mayıs
Mahallesi'nde iki katlı bir ev ödülü kazandı. Evde oturamadı, bedavaya satarak
kardeşlerini yanına alıp Teneke Mahallesi'ne yerleşti. Çarşamba'dan sırtında
getirdiği ağaç dalları ve otlarla sepetçilik ve süpürgecilik yapmaya devam
etti. Oğlu Bilal o mesleği yapmak istemedi. Babam Ayakkabı boyacılığı ve
Rençberlik yaparak hayatını sürdürdü.
66 yaşında Kenan GÖKÇEN anlatıyor.
Babam Vuruk Ramadan Drama'da tütün işçiliği ve
kışın ayakkabı boyacılığı yapıyordu. Bir gün ayakkabısını boyadığı Rum okunan
Ezan-ı Muhammediye'ye hakaret edince sindiremedi. O'da kilise çanına hakaret
etti ve Rum'la kavga etti. Dövdüğü Rum'un bıçağı ile yaralandı. Bu yüzden
Babama Vuruk derlerdi. Vuruk Ramadan Atatürk ün talimatı ile gemi ile Samsuna
yerleştirildi. Hürriyet Mahallesi'nde tahsis edilen Rum evini bakımsızlığı
nedeniyle terk ederek Teneke Mahallesi'ne akrabalarının yanına yerleşti.
Havza'dan Zübeyde'yi kaçırarak evlendi. Ayakkabı boyacılığı yaparak ve tütün
tarlalarında çalışarak yaşadı.
69 yaşında Sevim ÖZBASKICI (GÖKÇEN) anlatıyor.
Babam Rasim 12 yaşında iki küçük kardeşi ile
beraber Drama'dan Samsuna Gemi ile geldi. İta amiri tarafından 19 Mayıs
mahallesinde bir Rum Evine yerleştirildi. Çocuk yaşta gazete dağıtıcısı olarak
çalışmaya başladı. Kardeşlerine hem analık hem de babalık yapıyordu. Delikanlı
olmuştu. Akrabası yoktu. Havza'da yaşayan Roman ailelerden birinin kızı olan
Necibe ile evlendi. Düğün esnasında Necibe'nin kız kardeşi Zübeyde, Vuruk
Ramadan'la tanışmış kısa bir zaman sonra onlar da evlenerek Teneke Mahallesi'ne
yerleşmişlerdi. Osmaniye Caddesi'nde küçük bir büfe kiralayarak tekel ürünleri
de satma ya başlamıştı. Necibe'nin Havza'daki kardeşlerini görmesi mümkün
değildi ama Teneke Mahallesi'ndeki kız kardeşini görmek istiyordu. Rasim'e
baskı yaptı. Evi yok bahasına satarak Teneke Mahallesi'nde 1000 metrekareye
yakın bir alanı satın aldılar. Bir zaman sonra Havza'da rahat geçinemeyen
Necibe'nin annesi, babası ve kardeşleri arazilerini yok pahasına satarak,
satamadıklarını terk ederek Samsuna Teneke Mahallesi'ne Babamın yerlerini
kurdukları kulübelere yerleştiler.
77 yaşında Hacı Bayram OTAR anlatıyor.
Bize Memişoğulları derler. Dedem Memiş Drama'da
bahçecilik yapıyordu. Ürettiği sebzeleri pazarlarda satıyordu. Atatürk'ün
emriyle Mübadele'de gemiyle İzmit'e geldiler. Bir kardeşi oraya yerleşti. Dedem
kağnı arabaları ile Merzifon'a geldi. Merzifon'da ona tahsis edilen bağ ve
bahçeleri işlemeye başladılar. Çevredeki serseri ve eşkıyaların, tacizi ve
baskıları sonucu arazi ve mülklerini terk ederek Samsun Teneke Mahallesi'ne
yerleştiler. İzmit' teki kardeşleri bahçecilik yapmaya devam ederken dedemler
Samsun'da şehirde hamallık ve yazları tütün işçiliği yaparak geçinmeye
çalıştılar.
83 yaşında Adile TAŞGIN (ABRUR) anlatıyor.
Babam Drama'da evlendi. Drama'da Bahçecilik
yapıyorlardı. Kalabalık bir mahallede oturuyorlardı. Mübadelede Samsun'a
geldiler. Annem Ramise'nin kardeşleri Bursa'ya yerleştirildiler. Babama Teneke
Mahallesi'nde yer verildi. Mahallenin İlk yerleşenlerindendi. Bahçecilik
yaparak ve tütün işçiliği ile geçindiler. Yol kenarındaki evimizin bir odasını
manav, daha sonra bakkal olarak işletmeye başladı. Mahalle ve yoldan geçen
köylülere satış yaparak geçinmeye başladılar. Babama Bakkal Hasan derler.
65 yaşında Hacı Resul YILGIN anlatıyor.
Dedem Drama'da bahçecilik yapıyordu. Atatürk'ün
talimatıyla mübadelede gemi ile Samsun'a geldi. Samsun'da Kışla mahallesine
yerleştirildi. Tarla ve bahçe tahsisi yapıldı. Tarlaları işleyemeden taciz ve
dışlanmalar nedeniyle mülkü bırakıp Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Yazın
köylere tütün işçiliğine gidiyor, kışın meydanda ayakkabı boyacılığı yaparak
yaşamaya devam ediyorlardı.
49 yaşında Mustafa DEMİRCİ anlatıyor.
Dedem Osman Selanik'te yaşıyordu. Demirci
ustasıydı. Gemi ile Samsun'a geldi,sonra Havza'ya yerleştirildi. Memlekette
komşusu olan Hoca ile beraberdi. Hoca'nın yerli halk ile tartışması ve görevli
bekçinin Hoca'nın sakalını çekmesi ve hakaret etmesi sonucu kavgaya karıştı.
Hoca ile beraber Havza'yı terk etmek zorunda kaldılar. Samsun'da Karagöl köyüne
yerleştiler.
Tarım aletleri yaparak, orak, tırpan, çapa, balta
gibi malzemeleri çevre köylere satarak geçindiler. Büyük kızı Mümine Zurnacı
Pala Dayı ile evlendi. Şehre yakın olmak için Samsun'a, Teneke Mahallesi'ne
yerleştiler. Dedem ve nenem Karagöl'de vefat etti. Babam demirciliğe devam
ediyordu. Bir gün ormanda demir ocağında kullanılacak odun kömürü için odun
toplarken orman bekçisi ile tartışmaya başladı. Tartışma sonunda bekçi bayıldı.
Babam onu öldü sanarak öylece bıraktı ve eve döndü. Kaçmak gerekiyordu.
Komşusuna tarla ve evleri satmayı teklif etti. Az bir peşinatla tarlaları
sattı. Parayı ödeyince tapularını devredecekti. Teneke Mahallesi'ne eniştesinin
yanına geldi. Babam küçük, tek odalı bir kulübe inşa etti. Demirciliği
sürdürmedi. Rencberlik ve hamallık yaparak geçinmeye çalıştı. Ali Altıntaş'ın
çiftliğinde çalışmaya başladı. Bir gün öldüğünü sandığı bekçiyle karşılaştı.
Yine tartışma çıktı. Ali Altıntaş bekçiye para vererek olayı yatıştırdı. Babam
bunları bize anlattı. Oğlum bizim yerleri komşuya sattım paranın hepsini
almadım borcunu ödediğinde tapuları devredersiniz diye tembih etti. Babam
rahmetli olduktan sonra 1984 'de muhtar bize haber gönderdi. Gelin
tarlalarınıza sahip çıkın. Biz kardeşlerimle sevindik. Ancak peşinden komşunun tehdidi
geldi. Buraya gelirseniz sizi öldürürüm. Biz korktuk. Babamın ve amcamın
arazileri sahipsiz mal olarak köylüye devredildi.
77 yaşında Hacı Bayram OTAR anlatıyor.
Bize Memişoğulları derler. Dedem Memiş Drama'da
bahçecilik yapıyordu. Ürettiği sebzeleri pazarlarda satıyordu. Atatürk'ün
emriyle Mübadele'de gemiyle İzmit'e geldiler. Bir kardeşi oraya yerleşti. Dedem
kağnı arabaları ile Merzifon'a geldi. Merzifon'da ona tahsis edilen bağ ve
bahçeleri işlemeye başladılar. Çevredeki serseri ve eşkıyaların, tacizi ve
baskıları sonucu arazi ve mülklerini terk ederek Samsun Teneke Mahallesi'ne
yerleştiler. İzmit' teki kardeşleri bahçecilik yapmaya devam ederken dedemler
Samsun'da şehirde hamallık ve yazları tütün işçiliği yaparak geçinmeye
çalıştılar.
83 yaşında Adile TAŞGIN (ABRUR) anlatıyor.
Babam Drama'da evlendi. Drama'da Bahçecilik
yapıyorlardı. Kalabalık bir mahallede oturuyorlardı. Mübadelede Samsun'a
geldiler. Annem Ramise'nin kardeşleri Bursa'ya yerleştirildiler. Babama Teneke
Mahallesi'nde yer verildi. Mahallenin İlk yerleşenlerindendi. Bahçecilik
yaparak ve tütün işçiliği ile geçindiler. Yol kenarındaki evimizin bir odasını
manav, daha sonra bakkal olarak işletmeye başladı. Mahalle ve yoldan geçen
köylülere satış yaparak geçinmeye başladılar. Babama Bakkal Hasan derler.
65 yaşında Hacı Resul YILGIN anlatıyor.
Dedem Drama'da bahçecilik yapıyordu. Atatürk'ün
talimatıyla mübadelede gemi ile Samsun'a geldi. Samsun'da Kışla mahallesine
yerleştirildi. Tarla ve bahçe tahsisi yapıldı. Tarlaları işleyemeden taciz ve
dışlanmalar nedeniyle mülkü bırakıp Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Yazın
köylere tütün işçiliğine gidiyor, kışın meydanda ayakkabı boyacılığı yaparak
yaşamaya devam ediyorlardı.
49 yaşında Mustafa DEMİRCİ anlatıyor.
Dedem Osman Selanik'te yaşıyordu. Demirci
ustasıydı. Gemi ile Samsun'a geldi,sonra Havza'ya yerleştirildi. Memlekette
komşusu olan Hoca ile beraberdi. Hoca'nın yerli halk ile tartışması ve görevli
bekçinin Hoca'nın sakalını çekmesi ve hakaret etmesi sonucu kavgaya karıştı.
Hoca ile beraber Havza'yı terk etmek zorunda kaldılar. Samsun'da Karagöl köyüne
yerleştiler.
Tarım aletleri yaparak, orak, tırpan, çapa, balta
gibi malzemeleri çevre köylere satarak geçindiler. Büyük kızı Mümine Zurnacı
Pala Dayı ile evlendi. Şehre yakın olmak için Samsun'a, Teneke Mahallesi'ne
yerleştiler. Dedem ve nenem Karagöl'de vefat etti. Babam demirciliğe devam
ediyordu. Bir gün ormanda demir ocağında kullanılacak odun kömürü için odun
toplarken orman bekçisi ile tartışmaya başladı. Tartışma sonunda bekçi bayıldı.
Babam onu öldü sanarak öylece bıraktı ve eve döndü. Kaçmak gerekiyordu.
Komşusuna tarla ve evleri satmayı teklif etti. Az bir peşinatla tarlaları
sattı. Parayı ödeyince tapularını devredecekti. Teneke Mahallesi'ne eniştesinin
yanına geldi. Babam küçük, tek odalı bir kulübe inşa etti. Demirciliği
sürdürmedi. Rencberlik ve hamallık yaparak geçinmeye çalıştı. Ali Altıntaş'ın
çiftliğinde çalışmaya başladı. Bir gün öldüğünü sandığı bekçiyle karşılaştı.
Yine tartışma çıktı. Ali Altıntaş bekçiye para vererek olayı yatıştırdı. Babam
bunları bize anlattı. Oğlum bizim yerleri komşuya sattım paranın hepsini
almadım borcunu ödediğinde tapuları devredersiniz diye tembih etti. Babam
rahmetli olduktan sonra 1984 'de muhtar bize haber gönderdi. Gelin tarlalarınıza
sahip çıkın. Biz kardeşlerimle sevindik. Ancak peşinden komşunun tehdidi geldi.
Buraya gelirseniz sizi öldürürüm. Biz korktuk. Babamın ve amcamın arazileri
sahipsiz mal olarak köylüye devredildi.
61 Yaşındaki Bahar Ersüren Anlatıyor:
Dedem Adem, Drama'da bahçecilik yaparak
geçiniyordu. Büyük bir mahallede yaşıyorlardı. Gemi ile Anadolu'ya geçtiler.
Mübadelede kardeşleri İzmit'e ve Bursa'ya, Dedem çocukları ile Merzifon'a
yerleştirildi. Kendilerine tahsis edilen bağ ve bahçeleri işletemeden terk
etmek zorunda kaldılar. Samsun Teneke Mahallesi'ne yerleştiler. Babam Yakup
burada evlendi. Hamallık yaparak ve tütün tarlalarında çalışarak yaşamlarını
sürdürdüler.
50 Yaşındaki Yaşar Orakçı Anlatıyor:
Dedem Tahir Drama'da bahçecilik yapıyordu. Şehrin
dışında dere kenarında yaşıyorlardı. Mahalle sürekli baskınlara uğruyordu. Ayşe
ile yeni evliydi. Karısı Ayşe (Naniko) çok güzeldi. Karısı tacizden korunmak
için yüzünü karalara boyardı. Eşini ve kardeşlerini korumak için girdiği bir
çatışmada gözünü kaybeder. Dedeme onun için Kör Tahir derler. 22 yaşında
mübadele ile Samsun'a gelir Çatalarmut'a yerleştirilir. Burada Ayşe yine yüzü
karalanmadan kurtulamaz. Çünkü yerliler ve göçmenler tarafından baskı ve taciz
devam etmektedir. Tarla ve bahçelerini işleyemeden terk ederler. İsmet Paşa
caddesinde bir küçük eve yerleştirilirler. Açlıkla yüz yüze kalırlar ve bahçe
ve tarlalarda çalışmak ve güvenle yaşamak için kardeşleriyle Teneke
Mahallesi'ne göç eder, küçük bir kulübede yaşamaya başlarlar.
Değerlendirme
Söyleşilerde görüştüğümüz kişilerin babalarının ve
dedelerinin Balkan anılarını paylaşmak istemedikleri, yaşanan baskı ve acıların
ızdırap verdiğini ve unutmak istediklerini gözlemledik. Anlatılanlar tarihi
gerçeklerle uyum sağlamaktadır. Osmanlı Devleti'nin Çingeneleri yerleşik hayata
geçirebilmek için ürettiği politikaların başarılı olamadığı, bunun en büyük
sebebinin Çingenelerin hurafelere dayalı olarak dışlanmaları olduğu
anlaşılmaktadır. Bu sürecin sonucunda zorunlu olarak Çingenelerin diğer grupların
yapmak istemediği ve utandığı mesleklerle geçinmek zorunda kaldığı
anlaşılmaktadır. Ürettiklerini ekmeğe çevirebilmek için kasaba kasaba, köy köy
gezmişlerdir.
1600 yıllarından itibaren çoğalan tütün tarımı ucuz
işgücünde Çingeneler için bir fırsata dönüşmüş, geçimleri büyük oranda bu alana
kaymıştır. Özellikle Drama bölgesinde yaşayan dedelerimiz uzun bir çalışma
süresine ihtiyaç duyulan tütün tarımında, çevredeki köylere yakın olmak istemiş
ve büyük bir oranda yerleşik hayata dönmüştür. Tarlalarında çalıştıkları toprak
sahipleri ve köylüler hala geçerliliğini sürdüren hurafe ve karalamalar
nedeniyle köy veya kasaba içine yerleşmelerini istememiş, köylüler tarafından
kullanılmaya elverişsiz arazilerde bir arada küçük kulübelerden oluşan teneke
mahallelerine yerleşmişlerdir. Köylülerin bu ucuz iş gücünü bağlamak için
bahşettikleri küçücük sebze bahçelerinde, evin sebze ihtiyacını karşılamak için
boş gün ve aylarda bahçeleri işlemeye başlamışlardır.
Balkan Savaşları ve eşkıya hareketleri en çok bu
korunmasız küçük mahalleleri etkilemiş, hatırlanmak istenmeyen katliamlar,
tacizler, tecavüzler Çingeneleri büyük kasaba ve şehirlerin yakınlarına göç
etmeye zorlamıştır. Şehir ve kasaba içine yerleşimine sıcak bakılmayan
Çingeneler büyük Çingene mahallelerini oluşturmuşlardır. Çevreden kaçan ve
teneke mahallelelere sığınan Çingeneler aynı dili konuştukları bu insanların
içinde huzur ve güven buluyordu. Ve teneke mahalleleri sürekli büyüyor,
yerleşilen alan dar ve küçük olduğu için kulübeler bölünerek yeni haneler
kuruluyordu.
Bir yandan da güvenlik kaygısıyla, bitişik ve küçük
barakaların olduğu dar sokaklar ile yeni teneke mahalleler oluşturulmuştur.
Şehir güvenliğinden faydalanamayan Romanlar bu küçük bitişik evlerde yaşamayı,
çete baskınları esnasında haberleşip birlikte savunmak ve direnç göstermek için
tercih etmişlerdir. İnsanlar yine çevre köylere tütün işçiliğine gidiyor kışın
gelişen şehirde ayakkabı boyacılığı ve hamallık yapıyor, dere kenarının
avantajı ile saz ve otlardan sepetçilik ve hasırcılık yapıyorlardı. Can
güvenliğinin olmadığı bu ortamda evinden çıkıp da dönmeyenlerin sayısı çoktu.
Yapılan çalışmada mülakatta anlatılanları ve
kişilerin şeceresini incelediğimizde dedelerinin ve büyük dedelerinin
isimlerinden ve yaşamlarından: diğerlerini pek inandıramazsalar da, Müslüman
oldukları, Müslüman olarak yaşadıkları, devlete saygılı, direniş güçlerinde ve
Osmanlı Ordusu'nda görev aldıkları anlaşılmaktadır. Bölge tedirgin bir dönem
yaşamakta, Çingeneler bu tedirginliği iki kat fazla yaşamaktadır. Yaşanan taciz
ve tecavüz vakalarını anlatmaktan utanmaktadırlar. Ancak dedelerinin, İslam'a
hakaret edenlerin karşısında nasıl ölümüne karşı durduklarını, bu uğurda
ölmeyi, yaralanmayı göze alışlarını, Osmanlı Ordusu'nda görev aldıklarını,
ülkenin birliğine katkı sağladıklarını, bu uğurda gazi ve şehitlerinin olduğunu
övünerek anlatmaktadırlar. Çalışmanın bundan sonraki kısmında Balkanlardaki
hayatı başka bir kaynaktan ve belgelerden öğreneceğiz.
/Metin ÖZBASKICI
http://cingeneyizmo.blogspot.com.tr/2013/12/metin-ozbaskc-canl-tanklarn-gozunden.html#more
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder