15 Temmuz’da darbe girişimini başarıyla püskürten
Türkiye artık doğal yaşamına dönüyor. Dönmesi de gerekiyor. Türkiye olağanüstü
dönemden bir an önce sıyrılmalı, yaşam normal akışında sürmeli. Ekonominin,
siyasetin, günlük yaşamın doğal haline dönmesi Türkiye için elzem. Tekrar
geçmiş olsun. Her yaz geldiğimde devasa binaların göğe doğru yükseldiğini,
yeşilin giderek azaldığına tanık oluyorum Karadeniz’de.
Ülkenin dört bir yanında olduğu gibi Karadeniz’in
kıyısını çok katlı binalar kuşatmış,
adeta beton esir almış. On yıl öncesine kadar bakir bir yapıya sahip,
mavi ile yeşilin harmanlandığı bölgeye, göğü delen binalar kondurulmuş. Ülke
genelindeki inşaatlaşmadan büyüleyici bölge de payını oldukça almış, yeşil
doğanın böğrünü ucube binalar istila etmiş. Son yıllarda turizmin parlayan
yıldızı haline gelen Karadeniz, göze hoş görünmeyen çirkin yapılaşmanın yanı
sıra çevre kirliliğine de teslim olmuş.
Kıyılardaki kirlenme belirli noktaların dışında net
olarak görülürken, yerel yönetimlerin duyarsızlığını ortaya koyması adına bir
hayli ilginç. Keşke Karadeniz’in o güzelim özgün yapısı korunsa, çok katlı
binalar yerine az katlıları yapılsa inanın bölge cazibesini daha da artıracak,
fazla turist çekecektir.
Samsun’dan başlayıp Hopa’ya dek uzanan kıyı
kesiminde alabildiğine göğe yükselen apartmanlar bölgeyi boydan boya adeta
betonlarla örmüş. Sadece kıyı bölgesi değil, güzelliği ile dillere destan
yaylalar da birer birer rant kapısı haline dönüştürülmüş. Sahil kesimi kadar
olmasa da mis gibi doğa kokan Karadeniz yaylaları betona teslim olmaya
başlamış. Bölgenin en çok turist çeken, ilgi odağındaki Ayder Yaylası ile
Uzungöl, felaket denilecek cinsten beton binalarla kuşatılmış.
Nitekim Çamlıhemşin Belediyesi Ayder’deki kaçak
binaların yıkılması için karar aldı. Eminim bir süre sonra Uzungöl için de aynı
karar alınacak. Çünkü bu yaylalarda muhteşem doğaya tanıklık etmek, oksijeni
bol havayı solumak gittikçe zorlaşıyor. Yayla turizminin artması ile birlikte
buralarda ticari amaçlı yatırımlar, yapılar her yıl giderek artıyor, yeşilin
yerini beton yığınları alıyordu. İşte tehlikenin büyüdüğünü fark eden
Çamlıhemşin Belediyesi Ayder’de kaçak binalar için yıkım kararı alarak, ilk
neşteri attı. Eğer, bu tehlike diğer yaylalarda da sürerse aynı kararlar
buralar için de söz konusu olacak
Ayder’in yanı sıra her isteyene yapı ruhsatı veren
anlayış, turizmin göz bebeği Uzungöl’ü de yok olmaya doğru sürüklüyor. Bu
anlayış devam ederse çok yakın gelecekte dört bir yanı beton yığınları ile
çevrili, kirlenmiş ve küçülmüş bir göl olarak kalacak. Artık bu yanlışa, aşırı
para kazanma hırsına, yeşilin katledilmesine “dur” denilmeli. Yeşil doğanın
karşı karşıya kaldığı tehlike sadece Ayder, Uzungöl ile sınırlı değil. Karadeniz’in diğer yaylalarını da aynı tehlike
bekliyor. Daha fazla turist gelsin diye talana, ranta hiç gerek yok. Yeşile,
doğaya zarar vermeden, yok etmeden de tesisler, yatırımlar yapılabilir, turist
gelebilir.
Eğer böyle devam ederse çok kısa süre sonra kıyısı
ile yaylaları ile yeşil Karadeniz Bodrum gibi beton yığınına dönüşürse
şaşırmayın. Çünkü gidişat o yönde. Karadeniz’deki kıyıma, kirlenmeye, beton
yığınına son verilmeli. Yoksa yeşili ve mavisi bol dünyanın sayılı bölgeleri
arasında yer alan Karadeniz’i hep birlikte öldüreceğiz.
/Şükrü
KARAMAN
22.07.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder