"Bu zanaat bunun üzerine kurulmuştur. İste,
kim olursa olsun iste! Nerede
olursan ol iste!...Kovul iste! Sövsünler, dövsünler yine iste!"/Bir
Dilencinin Hatıraları.
Yukarıdaki cümleler, Sedat Simavi'nin sahibi
olduğu, Ahmet Cemal'in müdürlüğünü yaptığı haftalık Arkadaş dergisinde dört
sayı(Eylül 1928) yayınlanan, kaleme alan gazetecinin de anlatan dilencinin de
kimliğinin bilinmediği, "Bir Dilencinin Hatıraları"ndan alıntıdır.(*)
Dünyanın en eski mesleklerinden olan ve bu
cümlelerde de anlatıldığı gibi insanların duygularını sömürerek
"istemek" zanaatı üzerine kurulu olan dilencilik, günümüzde kentlerin
öyle önemli bir sorunu haline geldi ki; artık "Bir Kent Sorunu"
olarak hakkında sempozyumlar düzenlenip çözümler aranmaya başlandı. Ankara
Ticaret Odası'nın bir araştırmasına göre; trilyonlarca liranın döndüğü ve
böylesine karlı bir işe uygun insanların bulunması için akla hayale gelmedik
yöntemlerin uygulandığı bir sektör dilencilik. En çok getiri sağlayan obje
olarak çocuklarla yaşlıların kullanıldığı dilencilikte uydurma raporlarla
lösemi ya da sara hastası gibi görünmek, kalabalık kavşaklarda araba camı
silmek, kalem, kağıt mendil, yara bandı gibi şeyler satmak... dilenciliğin
türlü halleri.
Eminim siz de gözlemliyorsunuzdur, Samsun'da da son
zamanlarda hızlı bir artış kaydetti bu sorun...
Kentin iki ana caddesi olan Çiftlik(İstiklal) ve
Mecidiye, alt geçitler, ara sokaklar, cami önleri, lokanta, market girişleri,
çay bahçeleri, kafeteryalar... her yer dilenci dolu. Önceki yıllarda pek de
rastlamadığımız, o, kavşaklarda arabaların camlarından içeri el uzatma, cam
silme manzaralarına kadar her yöntemi deneyen, el açmakla yetinmeyip
oturdukları yerden gelip geçenlerin eteklerine paçalarına yapışan dilencilerle
kaynıyor şehrimiz...
Ve üzülerek görüyoruz ki; çeşitli nedenlerle
ülkelerinden kaçıp buralara kadar gelen mülteciler de bu sorunun büyümesinde
rol oynuyorlar. Çünkü işsiz, güçsüz, parasız kaldıkları bu yabancı ülkede
(geçerli bir bahane midir, kesinlikle hayır ama...) dilenmek tek çözüm gibi
görünüyor gözlerine...
Peki bu sorunun esas çözümü gibi görünen zabıta ve
polis ekipleri ne yapıyor, hiçbir şey. Çünkü mevzuat ve yasalar onların sorunu
çözmesinde yetersiz. Tek yapabildikleri dilencileri toplayıp 89 TL gibi çok
cüzi bir para cezası vermek, o anda ellerinde bulunan parayı alıp kamuya
aktarmak ve sonra da salıvermek! Sonrası, aynı kısırdöngü...
Nedir bu konudaki mevzuat ve yasa derseniz; onu da
Erciyes Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Birtek'in "Dilencilik Suçu"
ile ilgili makalesinden alıntılayalım:
"Dilenme eylemi (bireysel, doğrudan dilencilik)
Kabahatler Kanunu'nun 33. maddesinde kabahat olarak düzenlenmiş, Türk Ceza
Kanunu’nun 229. maddesinde ise 'dilendirme' olarak tanımlayabileceğimiz eylem,
suç olarak kabul edilmiştir".
Yani özeti: Dilenmek kabahat, dilendirmek ise
Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevine giren bir suç.
xxx
Fatih Birtek Hocanın adı geçen makalesinde de
dediği gibi dilencilik toplumsal bir vakıa ve ciddi bir ahlaki sorun olmanın
ötesinde bir suç olmasına karşın, bu suçla etkin bir biçimde mücadele
edilememektedir. Bu sorunun mutlaka dini, sosyolojik, kültürel ve eğitim olmak
üzere çeşitli boyutları vardır ve hatta dilenmenin bu kadar olağan ve sıradan
kabul edilmesinin toplumsal psikoloji açısından da irdelenmesi gerekmektedir.
Ancak bizim bu yazıyla altını çizmek istediğimiz şey, Samsun Valiliği'nin bir
ivedilikle bu konuya eğilmesi, yapabileceği her şeyi yapması ve daha da
yaygınlaşmaması için dilencilikle mücadele başlatmasıdır.
Hele ki yasa suç olarak da kabul etmişken...
xxxx
(*)Doç.Dr.Mevlüt Çelebi(Cumhuriyetin İlk Yıllardında
İstanbul'da Dilencilik/ Dilencilik Sempozyumu- Sorunlar ve Çözüm Yolları
Tebliğler Kitabı, İstanbul 2008)
/İlknur YAMAK
04.07.2015
http://www.samsunhaberhatti.com/makale/bir-kent-sorunu-dilencilik-ve-samsun/395
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder