Babaannem ailemizin neşesi, elli küsur yaşıma
geldim onun gözünde hala "sarı
moskofum" diye sevdiği bir çocuğum. Öfkelense de, sevse de kırlaşmış sarı
saçlarımı koparırcasına çeker damarlarından akan kanı görülen ince kemikli
elleriyle. Sırtımı pataşlar, yarı Türkçe çoğu Çerkesce, “şpaşigom, haytakırım, sarı
çiyanım” nidalarıyla bir kedi yavrusunu severcesine okşar beni hala. Oturduğu
yerden beri koca evi çekip çevirir;
herkese emirler yağdırır; bağı, bahçeyi ahırdaki inekleri, kümesteki
kuluçkaları bile yönetir. Aslında evde herkes bildiğini yapar ama Babaannemden
komut almak herkesin vazgeçemediği bir alışkanlıktır. Çiftlik işlerindeki
yardımcılarımız bile bu kurallar dahilinde hareket ederler, oturduğu pencereden
tüm avluyu görecek bir perspektife
sahiptir koca Göşefiş, Ecips köyünün
sarı saçlı prensesi...
Ahırda inekleri sağan kızın bakracındaki sütün
miktarını bile kontrol eder eğer fazla görmüşse sütü "ha bzı danayı acından öldüreceksin ne
varsa sağmışsın” diye azarlar, kümes hayvanlarına biraz fazla yem saçılacak
olsa "bunlar bizi açlıktan
öldürecekler ambarda ne varsa döküyorlar boklu tavuklara" diye bağırır
tabi bu bağırmaların hepsi Çerkezce olduğundan kimse bir şey anlamaz sadece
annem-80 yaşındadır- "tamam nan ben şimdi söylerim bir daha yapmazlar diye
onu teskine çalışır. Annemin, babaanneme olan saygısına hayranım aralarındaki
konuşmaları tamamen Çerkezcedir ve ailede hiç kimse bu konuşmayı çözemez Çerkezce
bilenler bile konuşmaları öyle hızlı ve öyle akıcıdır ki yüksek dağlardan akan
akarsuların çakıl taşlarına çarparak çıkardığı sesler gibi bir armoni gibidir, saatlerce
gizli gizli onları seyrederim.
O sabah babaannemde her günkünden farklı bir telaş
vardı. Herkesi paylıyor, direktifler yağdırıyor etrafında kedi yavrusu gibi
dolanmama rağmen gözü beni bile görmüyor hatta" ayakaltında dolaşma" diyerek
payıma düşeni de alıyorum. Anneme sordum "göşefiş’in telaşı ne garnizona
teftiş için rus general mi gelecek" diye annem "Göşefiş’in yaşayan
tek arkadaşı olan saşıji’nin teşrif edeceğini söylüyor ve bu telaşın sebebi de
aydınlanmış oluyor. Babaannem kümesteki
kesilecek tavukları, pişirilecek yemeklerin listesini bir gün önceden belirttiği
için köşesinden teftişe devam ediyor bu
tarihi anı kaçırmamam lazım ne yapıp
edip bu davete bir şekilde katılmam gerek Saşıji,yi en son görüşüm babaannemle
onların köyüne yatılı ziyarete gidişimizdi nereden baksan 40 yıl geçmiş ...sarı
saçlarımı okşamış ve sımsıkı sarılmış sonrada avuç dolusu cak-caklı şeker vermişti çiğnedikçe ağızda
nane aroması bırakan sakızımsı bir
şekerleydi tadını hala damağımda hissediyorum.
Cecil köyü, köyümüzün karşısında kuş uçuşu yakın
bir köy uzansan dokunacak kadar yakın, çağırsan duyulacak kadar içimizde ama
arada yaz kış azgın azgın akan Yeşilırmak var ki çağıltısından ne el uzanır, ne
avaz işitilir.Kaf dağında ecips köyünde de komşu olan bu iki komşu köy
insanları kaderin cilvesi demeli burada da komşu olmuşlar ancak burada araya
dikenli teller ve kara kalpaklı rus askerleri değil aşılması fermana mahsus
azgın bir nehir girmişti,köylerin erkekleri bir şekilde bu azgın suları aşarak
düğünlerde ,cenaze törenlerinde bir araya gelebiliyorlar ama kadınların ve
yaşlıların kavuşmaları için 80 kmlik bir yolun aşılması gerekiyor, nenejim’in
ve sırma saçlı ahretliğinin bu görece mesafeyi aşamamışlıkları hasret ateşini
harlıyandı saşiji nenejimin tadı damağımda iz bırakan şekerlerinin özlemi ile
işlerimi yarı bırakıp eve her zamankinden erken döndüm ,bu manzarayı belki bir
daha görmek mümkün olmayacaktı ve bu buluşmayı kayda alacaktım kasabadan
gelirken bir arkadaşımdan kamerasını da almıştım ,konukların yanına çıkmadan
önce Nefset’e (amca kızım) kameranın nasıl kullanılacağını gösterip her ne
olursa olsun muhakkak kayıt etmesini ve sonuna kadar çekime devam etmesi
yönünde kat,i talimatı da vermeyi ihmal etmedim,çekim sonrası bunları iki Çerkez
prensesine izletip tepkilerini görmeyi çok istiyordum bundan daha önemlisi o
bir azgın derenin çağıldaması gibi konuştukları senfonik çerkesceyi belgeleyecek
hem de gençliklerinde düğünlerdeki çapkınlıklarını anlattırıp Çerkez
psaşelerinin gönül oyunlarını öğrenecektim.
Göşefij sultan bütün köye haber salmış Kızılot
köyündeki tüm yaşlı kadınlar evin salonunda yer minderlerine oturmuşlar göşefij
ile saşiji,nin 40 yıllık özlemlerinin muhabbetini dinliyorlar konuşulanların
tek kelimesini anlamıyorum ama sanki ilahi bir arya dinler gibi gönül huzuru
içinde onları gözlüyorum kapı aralığından içeri girip bu muhabbetin büyüsünü bozmak
istemiyorum ama içten içe de çocukluğumun sırma saçlı saşijisini kucaklamaya da
can atıyorum tüm bunlar Nefset’in kamerası kayda alıyor. Anneannem anlatırdı
göşefiş,in gençliğinde kırdığı cevizleri güzelliği ve zexeslerdeki kuğu gibi
süzülmeleri ile tüm Çerkez köyleri delikanlılarının yüreğinde bıraktığı yangın
yerini, güzelliğinin farkında olan tüm narsistler gibi yaktığı gönül
ateşlerinden vahşi bir haz duyarmış bu nedenle de hiç bir Çerkez delikanlısının
"kaşen"liğinide kabul etmezmiş bu durum yiğit Çerkez abreklerinin
yüreklerindeki ateşi ve umudu da aynı oranda körüklermiş..tüm gençlere çapkın
bakışlar fırlatır ama hiçbiriyle göz göze gelmezmiş anlayacağınız bir ateş-i
dilber bizi koca göşefij, bu Afitap-ı dilberin nasıl olup ta şpaşigo kıtıj
smayl’a aşık olduğu da ayrı bir öykü konusu ama bunu kime sorduysam doğru bir
bilgiye ulaşamadım ne zaman Göşefij,e bu konuyu açacak olsam Çerkezce ağza
alınmayacak küfürler işitip azarlandım,ama bu gün ne yapıp edip sözü buraya
getirip bu bir daha bir araya gelmesi mümkün olamayacak konuklarla bu işi
çözecektim hem de belgeli görsel ve sesli olarak....seni gidi çapkın Göşefij
şimdi düştün elime:)
Kapının arkasından odayı gözlediğimi gören annem
öfkeyle "haynep haytakır bo haynep" diye azarlayarak ,saşıji nenej
gece konuğumuz sabaha kadar oturup sohbet edersin hadi yıkıl şimdi biri görecek
laf olacak diyerek kovaladı beni. akşamın olmasını iple çektim ağırlıklı
konuklar gittikten sonra salona girip mavili gözlerinin feri sönmüş yaşlılıktan
iki büklüm olmuş saşıjiyi kucaklayıp havaya kaldırdım ne olduğunu
anlayamadığından korkunç bir çığlık attı öyle ki kadıncağızın sesine tüm ev
halkı odaya doluştu saşiji hala kollarımın ucunda bir bebek gibi çırpınıyor
göşefij,in bastonu sırtımda patlayınca saşıji,yi yere indirdim,Göşefij ne
yapmış etmiş ahretliğini kollarımdan almıştı:))) nefes nefese kalan saşıji
inceçik zarif kollarını boynuma dolayıp sarı saçlarımı koparırcasına çekip yarı
Türkçe çoğu Çerkezce şpaşığo...şpaşiğo diye öpüp okşamaya ve ağlamaya
başladı,ama ne ağlama ...ne ağlama sanki karşısında duran Kaf dağının demir üstadı
şpaşigo kıtıj smayll, göşefij bu ağlamadan hiç hoşnut olmadı elindeki bastonu
kuvvetlice bir daha vurup sırtıma "yıkıl deli şpaşigo" diye azarladı
beni,...Aslında yıllar önce anneannemden göşefij,in şpaşigo smayl’a olan
aşkının öyküsünü dinlerken satır arasında smayl’ın aslında şaşiji ile kaşen
olduğunu ama nasist göşefij,in de içten içe Şpaşigo,ya aşık olduğunu ama
şpaşigonun kendisine yüz vermemesi üzerine ne yapıp edip onun aklını çeldiğini
anlatmıştı.Göşefiş ve şaşiji ile o akşam geç saatlere kadar sohbet ettik,lafı
döndürüp dolaştırıp şpaşigo hıtıj smayl dedeme getirmeye çalışıyordum ama her
seferinde Göşefiş fırınlanmış fındık dalından bastonuyla kafama vurup sohbetin
seyrini değiştiriyordu,oysa ben her Dedem şpaşigo diye üstüne basa basa dedemin
adını andıkça şasıjinin ince narin elleri avuçlarımda yavru bir tutsak serçe
yavrusu gibi kıpır kıpır ediyordu feri sönmüş mavi gözlerine bir ışık
yansıyordu tanyeri ağarmaya başlıyordu biz sohbeti bitirememiştik annem
"hadi oğlum kalk ta yatsın nenejler" demese sabaha dek konuşacaktık. Çerkez
güzellerine iyi sabahlar dileyip kalkıyordum ki şaşıji koynundan bir şey
çıkartıp gizlice avucuma sıkıştırdı ,güzelleri öpüp odama çekildiğimde
avucumdaki solmuş bir ipek mendile sarılı armağanın düğümünü çözmeye
çalışıyordum ve ağzımda 40 yıl önce şaşijinin verdiği nane aromalı cak-caklı
sakız şekerlerin tadını hissediyordum düğüm öylesine sıkı atılmıştı ki tüm
çabalarıma rağmen çözemedim mendili yıpratmak istemediğimden fazlada zorlamadım
uyandığımda anneme çözdürürüm diye başucuma koyup Kafdağı dolu düşlere dalarak
uykuya daldım.
Annemin "kalk oğlum nenejler seni kahvaltıya
bekliyorlar" sesiyle uyandım,"anne şu mendilim düğümünü çözüver"
diye şasijinin verdiği ipek mendili anneme uzattım. Annem meraklıdır
"nedir bu? nereden buldun? Hangi bizi verdi bunu? sorularını duymazdan
gelip çözülmüş mendili kaparcasına aldım elinden içersindekini benden
başkasının görmesini istemiyordum kadıncağız şaşkın şaşkın giderken "delej
şpaşigo" diye bağırıyordu.... Artık tarihi aşkın sırrı avuçlarımın
içindeydi açıp bakmak için kendimle mücadele etmedeydim bir yanım bakma::!
derken içimdeki deli şapsığ aç ulan dedenin sırrını görmek en doğal hakkın
diyordu, bu gelgitler içersinde kıvranırken odamın yüzyıllık karaağaçtan
yapılmış tarihi kapısı hışımla açıldı. Göşefij fırınlanmış fındık dalı
bastonunu sallayarak "delej şpaşigo ,yaldızlı davetiye mi bekliyorsun yürü
sofraya" diyerek beni önüne kattı,aslında bu "göşefj,in tarzı değildi
benim odama geldiği vaki değildir,ama afitap-ı devran Göşefij sultan kaçın
kurrası, eski kulağı kesiklerden akşam saşiji,nin avucuma sıkıştırdığı mendili
görmüş ve beni uyandırma bahanesiyle gizlice bu mendilin sırrını öğrenmeye
gelmişti,...Artık elimdesin Göşefij sultan bende şpaşigonun torunuysam seni
meraktan çatlatmazsam banada Cemil hoca demesinler.....Salona girdiğimde
şasijinin duvarda asılı duran dedemin resmini buruş buruş elleriyle
okşarken gördüm ,hemen beni görmemesi için geri çekilip kapı
aralığından izlemeye koyuldum ,mavi gözlü çerkes kızı "çerkesce ağlıyordu( (Bazı dostlarımın
ağlamanın çerkescesi mi olur dediklerini duyar gibi oluyorum...evet insanlar
anadillerinde ağlarlar,anadillerinde severler,sevilirler bunu bizim gibi iki
kültür arasına sıkışıp hibritleşenlerin anlaması da anlatması da mümkün değil)buruşmuş yanaklarından süzülen
gözyaşlarını tülbentinin ucuyla silerken Çerkezce bir şeyler söyledi ne kadar
isterdim bu sözlerin anlamını bilmeyi..bilsem de bunları yazıya dökebilirmiydim
bilmiyorum.
Babaannem Göşefij sultanın alt kattan hizmetlilere
verdiği direktiflerin sesi geliyor Aslında çiflikte herkes işini bildiğince
yapıyor ama Göşefij sultan her sabah ÇERKESCE onları azarlıyarak görev talimatı
vererek "ben daha ölmedim " uyarısı yapıyordu. Çerkesce söylenerek
üst katın yorgun ahşap merdivenlerini gıcırdatarak tırmanmaya başladı onun
geldiğinin sesini duyan saşiji nenejim son kez dedemin resmini okşayıp yerine
oturdu, bende arkadan onu kucaklayıp havaya kaldırdım bir kuş kadar hafifti kollarımın arasında
çırpınırken "delaj spajuk cale" diye feryat ediyordu. Göşefij odaya
girip saşiji,yi kolalımın arasında çırpınırken görünce elindeki fırınlanmış fındık dalı bastonuyla sırtıma
esaslı bir vuruş yaptı, canım gerçekten
yandı, çoğu zaman sopasıyla vururdu bana
ama hep şakacıktan vuruşlardı onlar...bu seferki can acıtmak için vurulmuş
gerçek bir vurmaydı,bu aynı zamanda bir
mesajdı bana Saşijinin akşam avucuma gizlice koyduğu ipek mendile sarılı gizemli armağanın merakıyla vurulmuş bir sopaydı,Ehh
Göşefij sultan bende şpaşigo kıtıj Smayl,ın torunuysan bu dayağın acısını
senden çıkartmaz mıyım? Sofraya oturduk. Akşamdan ambardaki kurutulmuş mısırların
içine gömülü iste kurutulmuş peynirler, taze tereyağında kızartılmış, manda
kaymakları, her biri bir ameleyi doyuracak üyüklükte halüjler, Göşefij sultana
ait hiç kimsenin el süremediği oğul balı bir kuş sütü eksik masada. Göşefij asasıyla
pelit ağacından yapılmış döşemeye vurarak "Habizizz" diye anneme
seslendi, elli küsur yaşındayım Annemin babaannemin sofrasına oturduğunu
görmemiştim annem elinde demlik ve çaydanlıkla odaya girip çaylarımızı
doldurdu, Göşefij sultan ;""sende otur" dedi Çerkezce annem
şaşkın şaşkın bakıyordu Göşefij sultan
sesini biraz daha yükseltip "oturma" buyruğunu yineledi annem
73 yaşında zavallı kadın genç bir gelin mahcubiyetiyle masanın kıyısına
tüneyiverdi. Anladımki Göşefij sultan bir şeylerden rahatsızdı, "yaktım
çıranı nenejim avucumdasın artık... İki ahretlik kahvaltı boyunca Çerkezce sohbet edip durdular, ben zaman
zaman annemi dürtüp "ne dedi","ne dedi" diyerek zoraki
mütercimlik yaptırıyorum.zavallı annem 60 yıldan sonra ilk defa oturduğu
kaynana sofrasında yemek mi yiyor,dayak mı belli değil fısıltı alinde
konuşmaları bana anlatmaya çalışıyor,anladığım kadar sohbetin konusu ulu dedem "şpaşigo smayl"
dedem.Göşefij nenejim her "şpaşigo smayl" dedikçe şaşijinin etinden et koparılıyormuşcasına irkildiğini
gözlüyorum hayretle.Daha hayretlik bir konu Göşefij öyle uzun boylu dedemden
söz etmez, edilmesinide sevmezdi ne zaman dedeme ilişkin birşeyler soracak
olsam,"dejal şipasigo" der kısa cevaplarla geçiştirirdi bu sabah sanki
şaşigoyu rüyasında görmüşcesine şpaşigo aşağı,şpaşigo yukarı hep dedemi
konuşuyordu.bunun şaşiji ile ve şaşijinin akşam avucuma gizlice sıkıştırdığı
ipek mendilin düğümünün içindeki ile alakalı olduğunu anlamamak için saf olmak lazımdı,elimle
çeketimin cebindeki ipek mendili kontrol ettim ..duruyordu sofradan kalkar
kalkmaz ilk işim kuytu bir köşeye gidip bu mendilin sırrını
öğrenecektim."Size afiyet olsun" deyip kalkmak için izin istedim
Göşefij sultan kesin,sert bir dille "tıs" diye kükredi öyle bir "tıs" deyiştiki bu kutsal
bir itaatkarlıkla gayri ihtiyari
oturdum.
./.
Göşefij ,"Kahvelerimizi balkonda içeceğiz
Habzi " diyerek anneme kahvaltının bittiğini sofrayı kaldırabile
talimatını verdi, bana da "sende bir yere kaybolma şakuray bizimle
oturacaksın" diyerek şasijinin koluna girip Balkondaki bambudan örülmüş tarihi koltuklarına
yöneldiler.Anladım ki bugün tarihi bir gün olacak ŞPAŞİGONUN MİRASININ sırrı aydınlanacaktı,Tamişge şasiji nenejim
yorgun,ağlamaktan bizar olmuş küçülmüş,küçülmüş
oyuncak bebeklere dönmüştü mavi gözleri çakmak çakmaktı ama.Afet-i
devran Göşefij sultan balkondaki
koltuğundan çiflik çalışanlarına
yerli-yersiz direktifler vererek onlar
üzerinden bana ve şasijiye karşı otorite tesis ediyordu.
Uzun bir sessizlikten sonra Göşefij sultan yarım yamalak kırık Türkçesiyle bana
dönerek" Çıkart bakalım şu soykayı cebinden deli şpaşigo" diye gürledi, onun bu
tavrını çok iyi bilirdim bu durumlarda itiraz edilmez ,karşı konulmazdı elimi cebime attım tam çıkaracaktım şasijinin çakmak çakmak
bakışlarıyla kesişti bakışlarım,
yalvarır bir edayla "yapma ne olur" diyordu sanki...İlk kez
babaanneme direniyordum ,kararlı bir ses tonuyla" tamam Nenej mendilin içindekini göstereceğim ama bir
şartla."dedim Göşefij,de belliki
ilk kez kendisine karşı bu kararlı çıkışımdaki
durumu anlamış olacak ki "söyle bakalım şartını şurtunu" dedi
,"Annemde buraya gelecek sende şpaşigo ile olan evliliğinin
macerasını çerkesce anlatacaksın
annemde Türkçe olarak anında bana
anlatacak ,böylece .Çerkesçe
anlatacaksın ki Şasiji,de tanık olacak yalan katamayacaksın" Amacım hem
çerkesce anlatımı sağlayıp Şasijinin tanıklığını sağlamak hemde olayı kameraya çekip belgelemekti. Göşefij
bastonunu döşemeye hızlı hızlı üç kez
vurdu bu Anneme "yukarıya gel
" mesajı idi
Annem elinde kahve fincanlarıyla geldi kahveleri ikram ettikten sonra Göşefijin,"geç otur şöyle"
komutuyla sedirin kıyısına ilişti bende
sandalyemi annemin yanına çekip "Anne şimdi Göşefijin Çerkesçe anlatacağı
herşeyi kelimesi kelimesine bana anlatmanı istiyorum sakın Haynep-maynep diye
atlama ve yorum katmayasın" dedim.
O sabah
kahvaltısı Göşefij,le son yemeğimiz oldu asırlık çınarımız kahvesinden aldığı ilk yudumla birlikte koltuğuna yığılıp
kaldı, Şaşiji hariç tüm hane halkı bu
sinsice gelen ölüm karşışında ne
yapacağımızı şaşırmiş çırpınırken sadece şaşiji soğukkanlılğını ve metanetini
koruyordu ve ölümün bu kadar olağan karşınalışını ben o gün şaşijide gördüm ben
şaşkınlıktan ağlayamıyordum bile avucumda solmuş ipek mendil koltuğunda
yüz yıllık bir yaşam yorgunluğun yüküyle uyuyan Göşefij,e kilitlenip
kalmıştım Şaşijini"şpaşiğo calog, hadi göşefij,i yatağına götür"
demesiyle kendime geldim ,Annem Göşefij,in yatağını gelin yatağı gibi hazırlamıştı
"vasiyetiydi oğlum "dedi öfkeyle karışık şaşkınlığımı
görünce,Göşefij,i son yolculuğuna
uğurlamak için rutin hazırlıkların yapılması için köy gençleri
toplanmıştı,çevre köylere cenaze haberi için araçlar yola çıkmış camilerden
"Kızılot köyü halkından merhum şpaşigo Smay,lin hanımı,öğretmen Yunus
Biçer,in annesi, öğretmen Cemil Biçer,in
babaannesi Göşefij hanım vefat etmiştir cenazesi….. Bir yerlerde okumuştum
"ölüm kaş ile göz arasındadır"
ne manalı bir sözcükmüş, insan bazı gerçeklerin ayırdına yaşadıkça varıyor Hey
hat..
/Cemil BİÇER
14.03.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder