14 Mart 2015 Cumartesi

Spaşigonun Mirası

Babaannem ailemizin neşesi, elli küsur yaşıma geldim onun gözünde hala  "sarı moskofum" diye sevdiği bir çocuğum. Öfkelense de, sevse de kırlaşmış sarı saçlarımı koparırcasına çeker damarlarından akan kanı görülen ince kemikli elleriyle. Sırtımı pataşlar, yarı Türkçe çoğu Çerkesce, “şpaşigom, haytakırım, sarı çiyanım” nidalarıyla bir kedi yavrusunu severcesine okşar beni hala. Oturduğu yerden beri koca evi çekip çevirir;  herkese emirler yağdırır; bağı, bahçeyi ahırdaki inekleri, kümesteki kuluçkaları bile yönetir. Aslında evde herkes bildiğini yapar ama Babaannemden komut almak herkesin vazgeçemediği bir alışkanlıktır. Çiftlik işlerindeki yardımcılarımız bile bu kurallar dahilinde hareket ederler, oturduğu pencereden tüm avluyu görecek bir  perspektife sahiptir  koca Göşefiş, Ecips köyünün sarı saçlı  prensesi...            

Ahırda inekleri sağan kızın bakracındaki sütün miktarını bile kontrol eder eğer fazla görmüşse sütü  "ha bzı danayı acından öldüreceksin ne varsa sağmışsın” diye azarlar, kümes hayvanlarına biraz fazla yem saçılacak olsa  "bunlar bizi açlıktan öldürecekler ambarda ne varsa döküyorlar boklu tavuklara" diye bağırır tabi bu bağırmaların hepsi Çerkezce olduğundan kimse bir şey anlamaz sadece annem-80 yaşındadır- "tamam nan ben şimdi söylerim bir daha yapmazlar diye onu teskine çalışır. Annemin, babaanneme olan saygısına hayranım aralarındaki konuşmaları tamamen Çerkezcedir ve ailede hiç kimse bu konuşmayı çözemez Çerkezce bilenler bile konuşmaları öyle hızlı ve öyle akıcıdır ki yüksek dağlardan akan akarsuların çakıl taşlarına çarparak çıkardığı sesler gibi bir armoni gibidir, saatlerce gizli gizli onları seyrederim.             

O sabah babaannemde her günkünden farklı bir telaş vardı. Herkesi paylıyor, direktifler yağdırıyor etrafında kedi yavrusu gibi dolanmama rağmen gözü beni bile görmüyor hatta" ayakaltında dolaşma" diyerek payıma düşeni de alıyorum. Anneme sordum "göşefiş’in telaşı ne garnizona teftiş için rus general mi gelecek" diye annem "Göşefiş’in yaşayan tek arkadaşı olan saşıji’nin teşrif edeceğini söylüyor ve bu telaşın sebebi de aydınlanmış oluyor. Babaannem  kümesteki kesilecek tavukları, pişirilecek yemeklerin listesini bir gün önceden belirttiği için  köşesinden teftişe devam ediyor bu tarihi anı kaçırmamam lazım  ne yapıp edip bu davete bir şekilde katılmam gerek Saşıji,yi en son görüşüm babaannemle onların köyüne yatılı ziyarete gidişimizdi nereden baksan 40 yıl geçmiş ...sarı saçlarımı okşamış ve sımsıkı sarılmış sonrada avuç dolusu  cak-caklı şeker vermişti çiğnedikçe ağızda nane aroması bırakan sakızımsı bir  şekerleydi tadını hala damağımda hissediyorum. 

Cecil köyü, köyümüzün karşısında kuş uçuşu yakın bir köy uzansan dokunacak kadar yakın, çağırsan duyulacak kadar içimizde ama arada yaz kış azgın azgın akan Yeşilırmak var ki çağıltısından ne el uzanır, ne avaz işitilir.Kaf dağında ecips köyünde de komşu olan bu iki komşu köy insanları kaderin cilvesi demeli burada da komşu olmuşlar ancak burada araya dikenli teller ve kara kalpaklı rus askerleri değil aşılması fermana mahsus azgın bir nehir girmişti,köylerin erkekleri bir şekilde bu azgın suları aşarak düğünlerde ,cenaze törenlerinde bir araya gelebiliyorlar ama kadınların ve yaşlıların kavuşmaları için 80 kmlik bir yolun aşılması gerekiyor, nenejim’in ve sırma saçlı ahretliğinin bu görece mesafeyi aşamamışlıkları hasret ateşini harlıyandı saşiji nenejimin tadı damağımda iz bırakan şekerlerinin özlemi ile işlerimi yarı bırakıp eve her zamankinden erken döndüm ,bu manzarayı belki bir daha görmek mümkün olmayacaktı ve bu buluşmayı kayda alacaktım kasabadan gelirken bir arkadaşımdan kamerasını da almıştım ,konukların yanına çıkmadan önce Nefset’e (amca kızım) kameranın nasıl kullanılacağını gösterip her ne olursa olsun muhakkak kayıt etmesini ve sonuna kadar çekime devam etmesi yönünde kat,i talimatı da vermeyi ihmal etmedim,çekim sonrası bunları iki Çerkez prensesine izletip tepkilerini görmeyi çok istiyordum bundan daha önemlisi o bir azgın derenin çağıldaması gibi konuştukları senfonik çerkesceyi belgeleyecek hem de gençliklerinde düğünlerdeki çapkınlıklarını anlattırıp Çerkez psaşelerinin gönül oyunlarını öğrenecektim.

Göşefij sultan bütün köye haber salmış Kızılot köyündeki tüm yaşlı kadınlar evin salonunda yer minderlerine oturmuşlar göşefij ile saşiji,nin 40 yıllık özlemlerinin muhabbetini dinliyorlar konuşulanların tek kelimesini anlamıyorum ama sanki ilahi bir arya dinler gibi gönül huzuru içinde onları gözlüyorum kapı aralığından içeri girip bu muhabbetin büyüsünü bozmak istemiyorum ama içten içe de çocukluğumun sırma saçlı saşijisini kucaklamaya da can atıyorum tüm bunlar Nefset’in kamerası kayda alıyor. Anneannem anlatırdı göşefiş,in gençliğinde kırdığı cevizleri güzelliği ve zexeslerdeki kuğu gibi süzülmeleri ile tüm Çerkez köyleri delikanlılarının yüreğinde bıraktığı yangın yerini, güzelliğinin farkında olan tüm narsistler gibi yaktığı gönül ateşlerinden vahşi bir haz duyarmış bu nedenle de hiç bir Çerkez delikanlısının "kaşen"liğinide kabul etmezmiş bu durum yiğit Çerkez abreklerinin yüreklerindeki ateşi ve umudu da aynı oranda körüklermiş..tüm gençlere çapkın bakışlar fırlatır ama hiçbiriyle göz göze gelmezmiş anlayacağınız bir ateş-i dilber bizi koca göşefij, bu Afitap-ı dilberin nasıl olup ta şpaşigo kıtıj smayl’a aşık olduğu da ayrı bir öykü konusu ama bunu kime sorduysam doğru bir bilgiye ulaşamadım ne zaman Göşefij,e bu konuyu açacak olsam Çerkezce ağza alınmayacak küfürler işitip azarlandım,ama bu gün ne yapıp edip sözü buraya getirip bu bir daha bir araya gelmesi mümkün olamayacak konuklarla bu işi çözecektim hem de belgeli görsel ve sesli olarak....seni gidi çapkın Göşefij şimdi düştün elime:)

Kapının arkasından odayı gözlediğimi gören annem öfkeyle "haynep haytakır bo haynep" diye azarlayarak ,saşıji nenej gece konuğumuz sabaha kadar oturup sohbet edersin hadi yıkıl şimdi biri görecek laf olacak diyerek kovaladı beni. akşamın olmasını iple çektim ağırlıklı konuklar gittikten sonra salona girip mavili gözlerinin feri sönmüş yaşlılıktan iki büklüm olmuş saşıjiyi kucaklayıp havaya kaldırdım ne olduğunu anlayamadığından korkunç bir çığlık attı öyle ki kadıncağızın sesine tüm ev halkı odaya doluştu saşiji hala kollarımın ucunda bir bebek gibi çırpınıyor göşefij,in bastonu sırtımda patlayınca saşıji,yi yere indirdim,Göşefij ne yapmış etmiş ahretliğini kollarımdan almıştı:))) nefes nefese kalan saşıji inceçik zarif kollarını boynuma dolayıp sarı saçlarımı koparırcasına çekip yarı Türkçe çoğu Çerkezce şpaşığo...şpaşiğo diye öpüp okşamaya ve ağlamaya başladı,ama ne ağlama ...ne ağlama sanki karşısında duran Kaf dağının demir üstadı şpaşigo kıtıj smayll, göşefij bu ağlamadan hiç hoşnut olmadı elindeki bastonu kuvvetlice bir daha vurup sırtıma "yıkıl deli şpaşigo" diye azarladı beni,...Aslında yıllar önce anneannemden göşefij,in şpaşigo smayl’a olan aşkının öyküsünü dinlerken satır arasında smayl’ın aslında şaşiji ile kaşen olduğunu ama nasist göşefij,in de içten içe Şpaşigo,ya aşık olduğunu ama şpaşigonun kendisine yüz vermemesi üzerine ne yapıp edip onun aklını çeldiğini anlatmıştı.Göşefiş ve şaşiji ile o akşam geç saatlere kadar sohbet ettik,lafı döndürüp dolaştırıp şpaşigo hıtıj smayl dedeme getirmeye çalışıyordum ama her seferinde Göşefiş fırınlanmış fındık dalından bastonuyla kafama vurup sohbetin seyrini değiştiriyordu,oysa ben her Dedem şpaşigo diye üstüne basa basa dedemin adını andıkça şasıjinin ince narin elleri avuçlarımda yavru bir tutsak serçe yavrusu gibi kıpır kıpır ediyordu feri sönmüş mavi gözlerine bir ışık yansıyordu tanyeri ağarmaya başlıyordu biz sohbeti bitirememiştik annem "hadi oğlum kalk ta yatsın nenejler" demese sabaha dek konuşacaktık. Çerkez güzellerine iyi sabahlar dileyip kalkıyordum ki şaşıji koynundan bir şey çıkartıp gizlice avucuma sıkıştırdı ,güzelleri öpüp odama çekildiğimde avucumdaki solmuş bir ipek mendile sarılı armağanın düğümünü çözmeye çalışıyordum ve ağzımda 40 yıl önce şaşijinin verdiği nane aromalı cak-caklı sakız şekerlerin tadını hissediyordum düğüm öylesine sıkı atılmıştı ki tüm çabalarıma rağmen çözemedim mendili yıpratmak istemediğimden fazlada zorlamadım uyandığımda anneme çözdürürüm diye başucuma koyup Kafdağı dolu düşlere dalarak uykuya daldım.

Annemin "kalk oğlum nenejler seni kahvaltıya bekliyorlar" sesiyle uyandım,"anne şu mendilim düğümünü çözüver" diye şasijinin verdiği ipek mendili anneme uzattım. Annem meraklıdır "nedir bu? nereden buldun? Hangi bizi verdi bunu? sorularını duymazdan gelip çözülmüş mendili kaparcasına aldım elinden içersindekini benden başkasının görmesini istemiyordum kadıncağız şaşkın şaşkın giderken "delej şpaşigo" diye bağırıyordu.... Artık tarihi aşkın sırrı avuçlarımın içindeydi açıp bakmak için kendimle mücadele etmedeydim bir yanım bakma::! derken içimdeki deli şapsığ aç ulan dedenin sırrını görmek en doğal hakkın diyordu, bu gelgitler içersinde kıvranırken odamın yüzyıllık karaağaçtan yapılmış tarihi kapısı hışımla açıldı. Göşefij fırınlanmış fındık dalı bastonunu sallayarak "delej şpaşigo ,yaldızlı davetiye mi bekliyorsun yürü sofraya" diyerek beni önüne kattı,aslında bu "göşefj,in tarzı değildi benim odama geldiği vaki değildir,ama afitap-ı devran Göşefij sultan kaçın kurrası, eski kulağı kesiklerden akşam saşiji,nin avucuma sıkıştırdığı mendili görmüş ve beni uyandırma bahanesiyle gizlice bu mendilin sırrını öğrenmeye gelmişti,...Artık elimdesin Göşefij sultan bende şpaşigonun torunuysam seni meraktan çatlatmazsam banada Cemil hoca demesinler.....Salona girdiğimde şasijinin duvarda asılı duran dedemin resmini buruş buruş elleriyle okşarken  gördüm ,hemen  beni görmemesi için geri çekilip kapı aralığından izlemeye koyuldum ,mavi gözlü çerkes kızı  "çerkesce ağlıyordu( (Bazı dostlarımın ağlamanın çerkescesi mi olur dediklerini duyar gibi oluyorum...evet insanlar anadillerinde ağlarlar,anadillerinde severler,sevilirler bunu bizim gibi iki kültür arasına sıkışıp hibritleşenlerin anlaması da anlatması da  mümkün değil)buruşmuş yanaklarından süzülen gözyaşlarını tülbentinin ucuyla silerken Çerkezce bir şeyler söyledi ne kadar isterdim bu sözlerin anlamını bilmeyi..bilsem de bunları yazıya dökebilirmiydim bilmiyorum.

Babaannem Göşefij sultanın alt kattan hizmetlilere verdiği direktiflerin sesi geliyor Aslında çiflikte herkes işini bildiğince yapıyor ama Göşefij sultan her sabah ÇERKESCE onları azarlıyarak görev talimatı vererek "ben daha ölmedim " uyarısı yapıyordu. Çerkesce söylenerek üst katın yorgun ahşap merdivenlerini gıcırdatarak tırmanmaya başladı onun geldiğinin sesini duyan saşiji nenejim son kez dedemin resmini okşayıp yerine oturdu, bende   arkadan onu kucaklayıp  havaya kaldırdım  bir kuş kadar hafifti kollarımın arasında çırpınırken "delaj spajuk cale" diye feryat ediyordu. Göşefij odaya girip saşiji,yi kolalımın arasında çırpınırken görünce elindeki  fırınlanmış fındık dalı bastonuyla sırtıma esaslı bir  vuruş yaptı, canım gerçekten yandı,  çoğu zaman sopasıyla vururdu bana ama hep şakacıktan vuruşlardı onlar...bu seferki can acıtmak için vurulmuş gerçek bir vurmaydı,bu aynı zamanda bir  mesajdı bana Saşijinin akşam avucuma gizlice koyduğu ipek mendile sarılı  gizemli armağanın merakıyla vurulmuş bir sopaydı,Ehh Göşefij sultan bende şpaşigo kıtıj Smayl,ın torunuysan bu dayağın acısını senden  çıkartmaz mıyım? Sofraya oturduk.  Akşamdan ambardaki kurutulmuş mısırların içine gömülü iste kurutulmuş peynirler, taze tereyağında kızartılmış, manda kaymakları, her biri bir ameleyi doyuracak üyüklükte halüjler, Göşefij sultana ait hiç kimsenin el süremediği oğul balı bir kuş sütü eksik masada. Göşefij asasıyla pelit ağacından yapılmış döşemeye vurarak "Habizizz" diye anneme seslendi, elli küsur yaşındayım Annemin babaannemin sofrasına oturduğunu görmemiştim annem elinde demlik ve çaydanlıkla odaya girip çaylarımızı doldurdu, Göşefij sultan ;""sende otur" dedi Çerkezce annem şaşkın şaşkın bakıyordu Göşefij sultan  sesini biraz daha yükseltip "oturma" buyruğunu yineledi annem 73 yaşında zavallı kadın genç bir gelin mahcubiyetiyle masanın kıyısına tüneyiverdi. Anladımki Göşefij sultan bir şeylerden rahatsızdı, "yaktım çıranı nenejim avucumdasın artık... İki ahretlik kahvaltı boyunca  Çerkezce sohbet edip durdular, ben zaman zaman annemi dürtüp "ne dedi","ne dedi" diyerek zoraki mütercimlik yaptırıyorum.zavallı annem 60 yıldan sonra ilk defa oturduğu kaynana sofrasında yemek mi yiyor,dayak mı belli değil fısıltı alinde konuşmaları bana anlatmaya çalışıyor,anladığım kadar sohbetin konusu  ulu dedem "şpaşigo smayl" dedem.Göşefij nenejim her "şpaşigo smayl" dedikçe şaşijinin   etinden et koparılıyormuşcasına irkildiğini gözlüyorum hayretle.Daha hayretlik bir konu Göşefij öyle uzun boylu dedemden söz etmez, edilmesinide sevmezdi ne zaman dedeme ilişkin birşeyler soracak olsam,"dejal şipasigo" der kısa cevaplarla geçiştirirdi bu sabah  sanki  şaşigoyu rüyasında görmüşcesine şpaşigo aşağı,şpaşigo yukarı hep dedemi konuşuyordu.bunun şaşiji ile ve şaşijinin akşam avucuma gizlice sıkıştırdığı ipek mendilin düğümünün içindeki ile alakalı olduğunu  anlamamak için saf olmak lazımdı,elimle çeketimin cebindeki ipek mendili kontrol ettim ..duruyordu sofradan kalkar kalkmaz ilk işim kuytu bir köşeye gidip bu mendilin sırrını öğrenecektim."Size afiyet olsun" deyip kalkmak için izin istedim Göşefij sultan kesin,sert bir dille "tıs" diye kükredi  öyle bir "tıs" deyiştiki bu kutsal bir itaatkarlıkla  gayri ihtiyari oturdum.                                                                      ./.

Göşefij ,"Kahvelerimizi balkonda içeceğiz Habzi " diyerek anneme kahvaltının bittiğini sofrayı kaldırabile talimatını verdi, bana da "sende bir yere kaybolma şakuray bizimle oturacaksın" diyerek şasijinin koluna girip Balkondaki  bambudan örülmüş tarihi koltuklarına yöneldiler.Anladım ki bugün tarihi bir gün olacak ŞPAŞİGONUN MİRASININ  sırrı aydınlanacaktı,Tamişge şasiji nenejim yorgun,ağlamaktan bizar olmuş küçülmüş,küçülmüş  oyuncak bebeklere dönmüştü mavi gözleri çakmak çakmaktı ama.Afet-i devran  Göşefij sultan balkondaki koltuğundan    çiflik çalışanlarına yerli-yersiz  direktifler vererek onlar üzerinden bana ve şasijiye karşı otorite tesis ediyordu.

Uzun bir sessizlikten sonra  Göşefij sultan  yarım yamalak kırık Türkçesiyle bana dönerek" Çıkart bakalım şu soykayı cebinden  deli şpaşigo" diye gürledi,  onun bu  tavrını çok iyi bilirdim bu durumlarda itiraz edilmez  ,karşı konulmazdı elimi cebime attım  tam çıkaracaktım şasijinin çakmak çakmak bakışlarıyla  kesişti bakışlarım, yalvarır bir edayla "yapma ne olur" diyordu sanki...İlk kez babaanneme direniyordum ,kararlı bir ses tonuyla" tamam Nenej   mendilin içindekini göstereceğim ama bir şartla."dedim  Göşefij,de belliki ilk kez kendisine karşı bu kararlı çıkışımdaki  durumu anlamış olacak ki "söyle bakalım şartını şurtunu" dedi ,"Annemde buraya gelecek sende şpaşigo ile olan evliliğinin macerasını  çerkesce anlatacaksın annemde  Türkçe olarak anında bana anlatacak ,böylece  .Çerkesçe anlatacaksın ki Şasiji,de tanık olacak yalan katamayacaksın" Amacım hem çerkesce anlatımı sağlayıp Şasijinin tanıklığını sağlamak hemde  olayı kameraya çekip belgelemekti. Göşefij bastonunu  döşemeye hızlı hızlı üç kez vurdu bu  Anneme "yukarıya gel " mesajı idi

Annem elinde kahve fincanlarıyla  geldi kahveleri ikram ettikten sonra  Göşefijin,"geç otur şöyle" komutuyla  sedirin kıyısına ilişti bende sandalyemi annemin yanına çekip "Anne şimdi Göşefijin Çerkesçe anlatacağı herşeyi kelimesi kelimesine bana anlatmanı istiyorum sakın Haynep-maynep diye atlama ve yorum katmayasın" dedim.

O  sabah kahvaltısı Göşefij,le son yemeğimiz oldu asırlık  çınarımız kahvesinden  aldığı ilk yudumla birlikte koltuğuna yığılıp kaldı, Şaşiji hariç tüm  hane halkı bu sinsice gelen ölüm karşışında  ne yapacağımızı şaşırmiş çırpınırken sadece şaşiji soğukkanlılğını ve metanetini koruyordu ve ölümün bu kadar olağan karşınalışını ben o gün  şaşijide gördüm  ben  şaşkınlıktan ağlayamıyordum bile avucumda solmuş ipek mendil  koltuğunda  yüz yıllık bir yaşam yorgunluğun yüküyle uyuyan Göşefij,e kilitlenip kalmıştım Şaşijini"şpaşiğo calog, hadi göşefij,i yatağına götür" demesiyle  kendime geldim ,Annem  Göşefij,in yatağını  gelin yatağı gibi hazırlamıştı "vasiyetiydi oğlum "dedi öfkeyle karışık şaşkınlığımı görünce,Göşefij,i  son yolculuğuna uğurlamak için rutin hazırlıkların yapılması için köy gençleri toplanmıştı,çevre köylere cenaze haberi için araçlar yola çıkmış camilerden "Kızılot köyü halkından merhum şpaşigo Smay,lin hanımı,öğretmen Yunus Biçer,in  annesi, öğretmen Cemil Biçer,in babaannesi Göşefij hanım vefat etmiştir cenazesi….. Bir yerlerde okumuştum "ölüm  kaş ile göz arasındadır" ne manalı bir sözcükmüş, insan bazı gerçeklerin ayırdına yaşadıkça varıyor Hey hat..   

/Cemil BİÇER
14.03.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder