3 Şubat 2015 Salı

Merdivenli Sokaktaki Pideci

Çarşamba’nın geleneksel damak tatlarındandır "çarşamba pidesi" hele pazar günlerinin vazgeçilmezidir. Cumartesi akşamdan hemen her evde akşamdan pide içlikleri hazırlanır, kıymalı, çökelekli, patatesli, açık kuşbaşılı, pastırmalı, sucuklu, sade tereyağlı, şimdiki nesil amerikan tarzı beslenmeye alıştığından pek umursamaz bu pideyi. Ama yaşı kemale ermiş her Çarşambalının unutamadığı bir lezzettir çarşamba pidesi.

Halil usta belediye arastasındaki merdivenli sokaktaki salaş fırınında öyle yapardı ki bu pideyi parmaklarını yersin. Pazar sabahları erkenden hazır olan içlikler büyük bakır tencerelerle fırına götürülür sıraya konurdu. Halil ustadan başka pide yapan fırınlarda vardı ama nedense bu kirli, salaş yerde pide yaptırmak, Çarşamba eşrafı arasında bir statü göstergesi sayılırdı. Halil usta asık suratlı görüntüsünün aksine babacan, nüktedan, hoşsohbet, çelebi bir adamdı. Sabahın köründe başlayan pazar hengâmesi öğle saatlerine kadar sürerdi tüm neşesiyle. Tenceler tezgâha sıraya konur pide sırası büyük bir heyecanla beklenirdi. Avamdan insanlar yan gözle ve imrenerek bakarlardı eşraf ailelerin pide içliklerine, neşe dolu sohbetler yapılır, zararsız dedikodular gırla giderdi.

Ben genelde çok erken sıraya girmeme rağmen tenceremi en son sıralara koydururdum, Çarşambamın en renkli simalarını ve doyumsuz muhabbetlerini dinlemek o içten kahkahalara eşlik etmek benim için tarifsiz bir mutluluktu. Öğleye doğru işler yavaş yavaş tavsar Halil usta yorgun bitap bir halde en son benim pidelerimi atardı fırına ama ben karlıydım bu sıralamadan Halil ustayı konuşturup ondan Çarşambaya ve Çarşambalılar hakkında özel bilgiler almak olurdu karım, yaşayan bir tarihti Halil usta, bilmediği yoktu Çarşamba hakkında. Eşraftan herkesin ebi-ecdadını bilir en mahrem aile sırlarına bile vakıftı, öyle şeyler anlatırdı ki hayretler içinde dinlerdim. Annem çok kızardı bana "sen Çarşambanın salağısın" derdi "en erken sen gidiyorsun, en sona sen geliyorsun, acımızdan geberdik" diye azarlardı beni anlatamazdım bu geç kalışlarımı. Anlatsam da anlamazdı ki zaten.

Hiç unutamadığım Halil usta anlatılarının zararsız olanlarını aile adı vermeden zaman zaman sizlerle paylaşacağım umarım beğenirsiniz sevgili dostlarım.
***

Halil usta o gün oldukça durgundu, yoğun çalışmasındandır sandım, en son benim pidelerimi fırına attı ve taburesine çömdü, bir pelte gibi" çok yoruldun bugün Halil amca "dedim, omzundaki kirden kapkara olmuş havlusu ile terini sildi, "yok be yeğenim" dedi "yorgunluk ne ki?, "sigarasından derin bir nefes çekip anlatmaya başladı, can kulağı ile dinlemedeyim. "Biz Alucralıyız yeğenim, ben kundakta bebeymişim Çarşamba’ya geldiğimizde fırıncılık bizde ata mesleğidir, dedem bu fırına kalfa girmiş bir Ermeni ustanınmış bu fırın Kirkor muymuş, Kirko muymuş neymiş adı, ailesini de .F.........ların müştemilatına yerleştirmiş F.. .....lar hanedan insanlardır Allah razı olsun çok ekmeklerini yedik, nenem, anam onlara ev işlerinde yardım ederlerdi ben ellerinde büyüdüm" sigarasını fırının köşesine yığılmış közlere fırlatıp pişmiş pidelerimi çıkarmaya başladı, mis gibi bir koku sardı fırını tezgâhta görevli çocuk eskimiş bir süpürge ile pidelerdeki unları süpürdü kılları dökülmüş kirli bir fırça ile erimiş margarin yağı pidelere sürmeye başladı. Hemen müdahale ettim zira annem evden tereyağı göndermişti "sakın oradaki yağdan sürdürme dikkat et bu tereyağı sürsünler" demişti. Bu sürülen yağ hem pidelerin yumuşak olmasını sağlar hem de ayrı bir tat katardı pidelere ama ben pidenin derdinde değildim. Bir an önce bu iş bitse de Halil usta kaldığı yerden anlatmaya başlamasının hesabındaydım. Halil usta fırındaki son pideyi de çıkardıktan sonra "haydi afiyet olsun yeğenim babana selamlarımı söyle" deyince hüsrana uğradım bir daha ne zaman böyle eşref saatinde yakalayıp hayat öyküsünü dinleyecektim. Pide dolu tenceremi fileye yerleştirdim "daha bizimkiler uyanmamışlardır gel seninle birer çay içelim Halil amca" dedim."Gel la yeğenim içelim a.ına goyim zatden canım çıktı" deyince dünyalar benim oldu. Bedestenin içindeki çay ocağından odun ateşinde demlenmiş mis gibi tavşan kanı çayları yudumlarken Halil amca kaldığı yerden anlatmaya devam etti "yeğenim bu Çarşambanın zengin milleti iyidir hastır amma biraz mugallittir" dedi "mugallit" sözcüğünün anlamını tam olarak çözemedim ama iyi bir şey olmadığının da farkına vardım Halil amcanın vurgusundan, sözünü bölüp muhabbete limon sıkmamak için sustum o anlatmaya devam etti" fakiriz ya a..na goyim gözü çıksın fakirliğin pazar günleri bu Çarşamba milleti pide yeme meraklısıdır. Biz fakiriz pideyi neyle yapıp yiyeceğiz F.......lar pide yaptırırlar her pazar bize de yollarlar. Allah razı olsun ama hep pidelerin uç kısımlarını gönderirlerdi olayı o günlerde çözdüm pidelerin kıymalı kısmı ortalarda yoğunlaşır uç kısımlarının içi boştur ya da kıyma yokusu, bulaşığı vardır. Meğer bundan bize hep pide uçları gönderirlermiş"...sigarasından derin derin bir nefes çekip soluklandı." İşte yeğenim ben o gün bu gün kıymaların en has kısmını pidelerin burun kısmına yığarım ve bilirim ki Mugallit ağaların çocukları da pazar günleri pidelerin uç kısımlarını mahallelerindeki fukaralara gönderirler. Biz kıyma yiyemeden büyüdük bari onlar bundan mahrum olmasınlar isterim" dedi ve "hadi hadi fırla Yunus hoca, Fevgiye hanım kalkmışlardır pideler soğumadan götür" diye beni uğurladı ve ben her pazar pide uçlarını mahalledeki yoksul ailelere vermeye devam ettim taaa ki DEĞERLİ başkanımız "MERDİVENLİ FIRINIMIZI yıkana kadar.

/Cemil BİÇER
03.02.2015
http://www.carsambatv.com/koseyazilari/cemil-bicer/merdivenli-sokaktaki-pideci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder