Çarşamba’nın geleneksel damak tatlarındandır "çarşamba
pidesi" hele pazar günlerinin vazgeçilmezidir. Cumartesi akşamdan hemen
her evde akşamdan pide içlikleri hazırlanır, kıymalı, çökelekli, patatesli, açık
kuşbaşılı, pastırmalı, sucuklu, sade tereyağlı, şimdiki nesil amerikan tarzı
beslenmeye alıştığından pek umursamaz bu pideyi. Ama yaşı kemale ermiş her
Çarşambalının unutamadığı bir lezzettir çarşamba pidesi.
Halil usta belediye arastasındaki merdivenli sokaktaki
salaş fırınında öyle yapardı ki bu pideyi parmaklarını yersin. Pazar sabahları
erkenden hazır olan içlikler büyük bakır tencerelerle fırına götürülür sıraya
konurdu. Halil ustadan başka pide yapan fırınlarda vardı ama nedense bu kirli,
salaş yerde pide yaptırmak, Çarşamba eşrafı arasında bir statü göstergesi
sayılırdı. Halil usta asık suratlı görüntüsünün aksine babacan, nüktedan, hoşsohbet,
çelebi bir adamdı. Sabahın köründe başlayan pazar hengâmesi öğle saatlerine
kadar sürerdi tüm neşesiyle. Tenceler tezgâha sıraya konur pide sırası büyük
bir heyecanla beklenirdi. Avamdan insanlar yan gözle ve imrenerek bakarlardı
eşraf ailelerin pide içliklerine, neşe dolu sohbetler yapılır, zararsız
dedikodular gırla giderdi.
Ben genelde çok erken sıraya girmeme rağmen
tenceremi en son sıralara koydururdum, Çarşambamın en renkli simalarını ve
doyumsuz muhabbetlerini dinlemek o içten kahkahalara eşlik etmek benim için
tarifsiz bir mutluluktu. Öğleye doğru işler yavaş yavaş tavsar Halil usta
yorgun bitap bir halde en son benim pidelerimi atardı fırına ama ben karlıydım
bu sıralamadan Halil ustayı konuşturup ondan Çarşambaya ve Çarşambalılar
hakkında özel bilgiler almak olurdu karım, yaşayan bir tarihti Halil usta,
bilmediği yoktu Çarşamba hakkında. Eşraftan herkesin ebi-ecdadını bilir en
mahrem aile sırlarına bile vakıftı, öyle şeyler anlatırdı ki hayretler içinde
dinlerdim. Annem çok kızardı bana "sen Çarşambanın salağısın" derdi
"en erken sen gidiyorsun, en sona sen geliyorsun, acımızdan geberdik"
diye azarlardı beni anlatamazdım bu geç kalışlarımı. Anlatsam da anlamazdı ki
zaten.
Hiç unutamadığım Halil usta anlatılarının zararsız
olanlarını aile adı vermeden zaman zaman sizlerle paylaşacağım umarım
beğenirsiniz sevgili dostlarım.
***
Halil usta o gün oldukça durgundu, yoğun
çalışmasındandır sandım, en son benim pidelerimi fırına attı ve taburesine
çömdü, bir pelte gibi" çok yoruldun bugün Halil amca "dedim, omzundaki
kirden kapkara olmuş havlusu ile terini sildi, "yok be yeğenim" dedi
"yorgunluk ne ki?, "sigarasından derin bir nefes çekip anlatmaya
başladı, can kulağı ile dinlemedeyim. "Biz Alucralıyız yeğenim, ben
kundakta bebeymişim Çarşamba’ya geldiğimizde fırıncılık bizde ata mesleğidir, dedem
bu fırına kalfa girmiş bir Ermeni ustanınmış bu fırın Kirkor muymuş, Kirko muymuş
neymiş adı, ailesini de .F.........ların müştemilatına yerleştirmiş F..
.....lar hanedan insanlardır Allah razı olsun çok ekmeklerini yedik, nenem, anam
onlara ev işlerinde yardım ederlerdi ben ellerinde büyüdüm" sigarasını
fırının köşesine yığılmış közlere fırlatıp pişmiş pidelerimi çıkarmaya başladı,
mis gibi bir koku sardı fırını tezgâhta görevli çocuk eskimiş bir süpürge ile
pidelerdeki unları süpürdü kılları dökülmüş kirli bir fırça ile erimiş margarin
yağı pidelere sürmeye başladı. Hemen müdahale ettim zira annem evden tereyağı
göndermişti "sakın oradaki yağdan sürdürme dikkat et bu tereyağı
sürsünler" demişti. Bu sürülen yağ hem pidelerin yumuşak olmasını sağlar
hem de ayrı bir tat katardı pidelere ama ben pidenin derdinde değildim. Bir an
önce bu iş bitse de Halil usta kaldığı yerden anlatmaya başlamasının
hesabındaydım. Halil usta fırındaki son pideyi de çıkardıktan sonra "haydi
afiyet olsun yeğenim babana selamlarımı söyle" deyince hüsrana uğradım bir
daha ne zaman böyle eşref saatinde yakalayıp hayat öyküsünü dinleyecektim. Pide
dolu tenceremi fileye yerleştirdim "daha bizimkiler uyanmamışlardır gel
seninle birer çay içelim Halil amca" dedim."Gel la yeğenim içelim a.ına
goyim zatden canım çıktı" deyince dünyalar benim oldu. Bedestenin içindeki
çay ocağından odun ateşinde demlenmiş mis gibi tavşan kanı çayları yudumlarken
Halil amca kaldığı yerden anlatmaya devam etti "yeğenim bu Çarşambanın
zengin milleti iyidir hastır amma biraz mugallittir" dedi
"mugallit" sözcüğünün anlamını tam olarak çözemedim ama iyi bir şey
olmadığının da farkına vardım Halil amcanın vurgusundan, sözünü bölüp muhabbete
limon sıkmamak için sustum o anlatmaya devam etti" fakiriz ya a..na goyim
gözü çıksın fakirliğin pazar günleri bu Çarşamba milleti pide yeme meraklısıdır.
Biz fakiriz pideyi neyle yapıp yiyeceğiz F.......lar pide yaptırırlar her pazar
bize de yollarlar. Allah razı olsun ama hep pidelerin uç kısımlarını
gönderirlerdi olayı o günlerde çözdüm pidelerin kıymalı kısmı ortalarda
yoğunlaşır uç kısımlarının içi boştur ya da kıyma yokusu, bulaşığı vardır. Meğer
bundan bize hep pide uçları gönderirlermiş"...sigarasından derin derin bir
nefes çekip soluklandı." İşte yeğenim ben o gün bu gün kıymaların en has
kısmını pidelerin burun kısmına yığarım ve bilirim ki Mugallit ağaların
çocukları da pazar günleri pidelerin uç kısımlarını mahallelerindeki fukaralara
gönderirler. Biz kıyma yiyemeden büyüdük bari onlar bundan mahrum olmasınlar
isterim" dedi ve "hadi hadi fırla Yunus hoca, Fevgiye hanım
kalkmışlardır pideler soğumadan götür" diye beni uğurladı ve ben her pazar
pide uçlarını mahalledeki yoksul ailelere vermeye devam ettim taaa ki DEĞERLİ
başkanımız "MERDİVENLİ FIRINIMIZI yıkana kadar.
/Cemil BİÇER
03.02.2015
http://www.carsambatv.com/koseyazilari/cemil-bicer/merdivenli-sokaktaki-pideci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder