23 Ocak 2015 Cuma

2007-2014 Samsun Aile Hekimliği

1 Mart 2014 tarihi, Samsun’da sağlıkta sosyalizasyon sistemi yerine, birinci  basamak  sağlık  hizmetlerinde Aile  Hekimliği sistemine geçişin 7. Yıl dönümü. 7 yılda hekim ve sağlık çalışanlarının özverisi ile 1. Basamak sağlık Hizmetleri devam etti. Hekim arkadaşlarımız, yüksek yoğunlukta risk ve şiddete maruz kaldılar. Kamu yönetimsel baskıları her an hissettiler. Bugün Havza’nın köy sağlık ocaklarına gidin. Hekim  haricinde bir tane sağlık personeli bulamazsınız. Sağlık memuru yok. Hemşire  yok. Ebe  yok. Hizmetli  yok.Tüm  Görevler  hekimlerimize  devredilmiş.Sağlık  ekip işiydi cümlesi  kaldırılmış.Gidin ve  görün.Kırsal kesimdeki  halk  her gün  görüyor.  Zaten.

7.yılı  halk  sağlığı adına ve hekimler adına değerlendiren  bir  rapor, çalışma  yapılmadı. Kent  üniversitesi, süreci artı, eksileri ile değerlendirmedi. Sağlık erki, bir açıklama yapmadı. Kent hekim  örgütü  bir  söylemde  bulunmadı. Sağlık  sendikaları, bilimsel  bir  7.  Yıl  raporu  hazırlamadı.  Samsun  Aile  hekimleri  Derneğinin (SAHED)  Basın  açıklamasını  not almışım defterime: ‘’Eylemciler, Sağlık Bakanlığı'nın çıkardığı yeni yönetmeliklerin getirdiği problemlerin kendilerini karamsarlığa sevk ettiğini dile getirdi. Hekimler, seslerini duyurana kadar siyah önlüklerle muayene yapacaklarını kaydetti’’

Haber  böyle  başlıyordu. Sayın SAHED  Başkanının açıklamaları  önemlidir:  ‘’Hevesle başladıkları aile hekimliği uygulamasının zaman içinde kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını, bu süre içinde vatandaşlara daha iyi hizmet verebilmek ve uygulamaya adapte olabilmek için ellerinden gelen bütün gayreti sarf ettiklerini, uygulamanın gelişmesi, yaşanan sorunların çözümü ve ulaşılmak istenen hedefler doğrultusunda daha iyi gelişme beklerken, yayınlanan yeni yönetmeliklerle hayal kırıklığına uğradıklarını belirttmiş.

Sayın Dr. Şevki Gülay  şöyle  devam  etmiş: ‘’Saha şartlarını en yakından yaşadığımız, vatandaşlarımızın sağlık durumunu, beklentilerini iyi bildiğimiz, sağlık hizmetinin ekip anlayışı ile yürütüleceğine inandığımız, aile hekimliğini benimseyip sahiplendiğimiz halde bize bakışın olumsuz olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Hekim olarak bizler, vatandaşlarımızın ve idarecilerimizin beklentileri, yasal düzenlemelerle getirilen ağır iş yükü, hukuki sorumluluklar, fiziki şartlar, mali yükümlülükler arasında ezilir konumdayız. Zamanımız ve kapasitemiz bütün bu sorumlulukları layıkı ile yerine getirmeye yeterli değildir. Şu anda içinde bulunduğumuz şartlar bunu imkansız kılmaktadır. Biz uygulanabilir ve verimli bir sistem istiyoruz’’

7.  yılında  sağlıkta  dönüşümün  1.  Basamakta  yaşanları  ne  güzel  anlatıyordu  sayın başkan…
hekimin inanmadığı, kabullenmediği, memnun olmadığı, uygulayamadığı bir sağlık sisteminden
***

Ülkemizdeki sağlık sistemi tartışmalarında ortaklaşılan noktalardan biri, 1961 yılı sonrası “sosyalizasyon modeli” olarak da adlandırılan sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin  Türkiye için bir dönüm noktası olduğudur.

Basamaklandırılmış sağlık sistemi, bölge ve nüfus tabanlı hizmet, koruyucu, iyileştirici, esenlendirici sağlık hizmetlerinin birlikte verildiği tümelci yaklaşımla sunulan hizmet, geniş sağlık ekibi ile verilen hizmet, basamaklar arası geri bildirimi de içeren sevk sistemi,  ücretsiz hizmet gibi ilkeleriyle çağdaş sağlık hizmeti anlayışının iyi bir örneği olarak nitelendirilebilecek bu model ülkemizin içselleştirdiği ve benimsediği bir yapı kurmuş ve ülkeyi “sağlık ocaklarıyla” donatmıştır.

Modelin ülke geneline yaygınlaştırılması süreci; modele gereğince sahip çıkılmaması, sağlık örgütlenme ve uygulamalarına yapılan politik müdahaleler, altyapı yetersizliği, fiziksel olanaksızlıklar, finansal destek yokluğu, kötü yönetim vb bir çok faktör nedeniyle aksamıştır. 1983 yılında o zamana kadar nüfusun ancak %53’nün yaşadığı bölgelerde tamamlanabilmişken, geriye kalan bölgelerde hiçbir altyapısal hazırlık gerçekleştirilmeden sosyalleştirme uygulanmaya başlanmıştır. Dolayısıyla, Türkiye’nin neoliberal rüzgarlara kapılmaya başladığı yıllara birinci basamak sağlık hizmetleri eksik-gedik, ağır-aksak girmiştir. Donanım, altyapı ve yönetim başlangıçta öngörülen düzeyde olmamış olsa da kuşaklar sağlık ocaklarıyla büyümüştür. Modelin istendiğinde uygulanabileceği ve toplumun sağlığını önemli düzeyde iyileştirebileceği farklı bölgelerde hizmet sunan Eğitim Araştırma Bölgeleri’nde de gösterilmiştir. Bugün Sağlıkta Dönüşüm Programı ile veda etmekte olduğumuz sağlık ocaklarında sağlık hizmeti veren bütün sağlık emekçilerine bu ülkeye verdikleri emekler için ne denli teşekkür etsek azdır.

Türkiye’nin ihtiyacı olan sağlık sistemi “piyasalaşma yönelimli” değil, “eşitlikçi ve kamucu sosyalleştirme” ilkelerini esas alan çağdaş sağlık sistemidir.  Bu eşitlikçi ve kamucu sistemin oluşturulması elbette ki eşitlikçi ve kamucu bir toplumsal yapı için çabalamayı gerektirir..

/Cem ŞAHAN
23.01.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder