1 Mart 2014 tarihi, Samsun’da sağlıkta
sosyalizasyon sistemi yerine, birinci
basamak sağlık hizmetlerinde Aile Hekimliği sistemine geçişin 7. Yıl dönümü. 7
yılda hekim ve sağlık çalışanlarının özverisi ile 1. Basamak sağlık Hizmetleri
devam etti. Hekim arkadaşlarımız, yüksek yoğunlukta risk ve şiddete maruz
kaldılar. Kamu yönetimsel baskıları her an hissettiler. Bugün Havza’nın köy
sağlık ocaklarına gidin. Hekim haricinde
bir tane sağlık personeli bulamazsınız. Sağlık memuru yok. Hemşire yok. Ebe
yok. Hizmetli yok.Tüm Görevler
hekimlerimize
devredilmiş.Sağlık ekip işiydi
cümlesi kaldırılmış.Gidin ve görün.Kırsal kesimdeki halk
her gün görüyor. Zaten.
7.yılı
halk sağlığı adına ve hekimler
adına değerlendiren bir rapor, çalışma yapılmadı. Kent üniversitesi, süreci artı, eksileri ile
değerlendirmedi. Sağlık erki, bir açıklama yapmadı. Kent hekim örgütü
bir söylemde bulunmadı. Sağlık sendikaları, bilimsel bir
7. Yıl raporu
hazırlamadı. Samsun Aile
hekimleri Derneğinin (SAHED) Basın
açıklamasını not almışım
defterime: ‘’Eylemciler, Sağlık Bakanlığı'nın çıkardığı yeni yönetmeliklerin
getirdiği problemlerin kendilerini karamsarlığa sevk ettiğini dile getirdi.
Hekimler, seslerini duyurana kadar siyah önlüklerle muayene yapacaklarını
kaydetti’’
Haber böyle başlıyordu. Sayın SAHED Başkanının açıklamaları önemlidir:
‘’Hevesle başladıkları aile hekimliği uygulamasının zaman içinde
kendilerini hayal kırıklığına uğrattığını, bu süre içinde vatandaşlara daha iyi
hizmet verebilmek ve uygulamaya adapte olabilmek için ellerinden gelen bütün
gayreti sarf ettiklerini, uygulamanın gelişmesi, yaşanan sorunların çözümü ve
ulaşılmak istenen hedefler doğrultusunda daha iyi gelişme beklerken, yayınlanan
yeni yönetmeliklerle hayal kırıklığına uğradıklarını belirttmiş.
Sayın Dr. Şevki Gülay şöyle
devam etmiş: ‘’Saha şartlarını en
yakından yaşadığımız, vatandaşlarımızın sağlık durumunu, beklentilerini iyi
bildiğimiz, sağlık hizmetinin ekip anlayışı ile yürütüleceğine inandığımız,
aile hekimliğini benimseyip sahiplendiğimiz halde bize bakışın olumsuz olduğu
gerçeği ile karşı karşıyayız. Hekim olarak bizler, vatandaşlarımızın ve
idarecilerimizin beklentileri, yasal düzenlemelerle getirilen ağır iş yükü,
hukuki sorumluluklar, fiziki şartlar, mali yükümlülükler arasında ezilir
konumdayız. Zamanımız ve kapasitemiz bütün bu sorumlulukları layıkı ile yerine
getirmeye yeterli değildir. Şu anda içinde bulunduğumuz şartlar bunu imkansız
kılmaktadır. Biz uygulanabilir ve verimli bir sistem istiyoruz’’
7.
yılında sağlıkta dönüşümün
1. Basamakta yaşanları
ne güzel anlatıyordu
sayın başkan…
hekimin inanmadığı, kabullenmediği, memnun
olmadığı, uygulayamadığı bir sağlık sisteminden
***
Ülkemizdeki sağlık sistemi tartışmalarında
ortaklaşılan noktalardan biri, 1961 yılı sonrası “sosyalizasyon modeli” olarak
da adlandırılan sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin Türkiye için bir dönüm noktası olduğudur.
Basamaklandırılmış sağlık sistemi, bölge ve nüfus
tabanlı hizmet, koruyucu, iyileştirici, esenlendirici sağlık hizmetlerinin
birlikte verildiği tümelci yaklaşımla sunulan hizmet, geniş sağlık ekibi ile
verilen hizmet, basamaklar arası geri bildirimi de içeren sevk sistemi, ücretsiz hizmet gibi ilkeleriyle çağdaş
sağlık hizmeti anlayışının iyi bir örneği olarak nitelendirilebilecek bu model
ülkemizin içselleştirdiği ve benimsediği bir yapı kurmuş ve ülkeyi “sağlık
ocaklarıyla” donatmıştır.
Modelin ülke geneline yaygınlaştırılması süreci;
modele gereğince sahip çıkılmaması, sağlık örgütlenme ve uygulamalarına yapılan
politik müdahaleler, altyapı yetersizliği, fiziksel olanaksızlıklar, finansal
destek yokluğu, kötü yönetim vb bir çok faktör nedeniyle aksamıştır. 1983
yılında o zamana kadar nüfusun ancak %53’nün yaşadığı bölgelerde
tamamlanabilmişken, geriye kalan bölgelerde hiçbir altyapısal hazırlık
gerçekleştirilmeden sosyalleştirme uygulanmaya başlanmıştır. Dolayısıyla,
Türkiye’nin neoliberal rüzgarlara kapılmaya başladığı yıllara birinci basamak
sağlık hizmetleri eksik-gedik, ağır-aksak girmiştir. Donanım, altyapı ve yönetim
başlangıçta öngörülen düzeyde olmamış olsa da kuşaklar sağlık ocaklarıyla
büyümüştür. Modelin istendiğinde uygulanabileceği ve toplumun sağlığını önemli
düzeyde iyileştirebileceği farklı bölgelerde hizmet sunan Eğitim Araştırma
Bölgeleri’nde de gösterilmiştir. Bugün Sağlıkta Dönüşüm Programı ile veda
etmekte olduğumuz sağlık ocaklarında sağlık hizmeti veren bütün sağlık
emekçilerine bu ülkeye verdikleri emekler için ne denli teşekkür etsek azdır.
Türkiye’nin ihtiyacı olan sağlık sistemi
“piyasalaşma yönelimli” değil, “eşitlikçi ve kamucu sosyalleştirme” ilkelerini
esas alan çağdaş sağlık sistemidir. Bu
eşitlikçi ve kamucu sistemin oluşturulması elbette ki eşitlikçi ve kamucu bir
toplumsal yapı için çabalamayı gerektirir..
/Cem ŞAHAN
23.01.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder