Tarım potansiyeli ile dünyanın önde
gelen ülkeler, arasında yer alan ülkemiz bugün buğday ithal eder hale gelmiş,
fındık tütün gibi ürünler ise bizzat devlet teşviki ile ekim alanları
kısıtlandırılmıştır. Enerji ihtiyacı bahanesi ile HES ve Termik Santraller ile
insan hayatı ve doğa katliamına yine devlet eli ile önemli teşvikler sağlanarak
yatırımcılar teşvik edilmektedir. Tüm ülkeler yenilenemeyen enerji kaynaklarını
terk ederken hatta mevcut tesislerin sökülmesi için yatırımcılara süreler
verirken ülkemizde sistem tamamen tersine işletilmektedir. Güneşi dürbünle dahi
göremeyen ülkeler güneş enerjisi sistemlerine yönelirken İspanya’dan sonra en
çok güneş alan ülke olan ülkemizde ise güneş sadece plajlarda bronzlaşmak için
kullanılmaktadır.
Rüzgâr ve jeotermal kaynaklarımızın
devlet tarafından desteklenmesi çeşitli prosedürlere muhatap bırakılarak
yatırımcıların bu sahalara girmesi engellenmektedir. Gerek ülke içinde gerekse
yurt dışında çeşitli platformlarda görüş ve düşüncelerimiz ilk etapta
tepkilerle karşılanmasına rağmen zaman ne yazık ki bizi haklı çıkarmaktadır.
Örneğin binaların yalıtımında kullanılan petrol türevli polstren malzemelerin
binalara zarar verdiğini yangın anında salgıladığı Karbon monoksit gazı nedeni
ile 3 dakika içinde ölümlere yol açıyor. Bu malzemelerin yangınlarda benzin
görevi göreceğini ifade etmemize rağmen kurum, hakkımızda tazminat davası
açarak petrol türevi ürünlerin kullanımının önünü açmışlar ancak geçen hafta
iddialarımızı haklı bulan bakanlık yüksek binalarda bu tür ürünlerin
kullanılmamasına karar vermiştir. Aklın yolu birdir. Termik Santraller doğayı
ve insan sağlığını tehdit eden zehir kusan bacalardır STÖ’lerin sesi cılız
kalmakta ve etkili olabilecek ulusal meydanında ilgisini çekebilecek eylemler
olay sadece balkonlardan izlenmektedir
/Süleyman
SALUR
29 Ağustos 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder