Türkiye'nin çeşitli illerinde bir çok
olay yaşandı.. Olaya karışanlar Suriyeliler olunca, elbette çok daha dikkat
çekiyor.. Aslında Türkiye'ni bir çok yerinde hemen her gün 'vatandaşlarımız,
kavga ediyor, bıçaklı saldırılar oluyor, cinayet oluyor ama Suriyeliler söz
konusu olunca, 'haliyle ön planda haber oluyor'.. Nedeni açık.. Hükümet,
ülkelerindeki iç savaş nedeniyle aldı getirdi yurda.. Onlar da dağıldılar
Türkiye'nin dört bir yanına.. Normal bir yaşam sürmek istiyorlar elbette.. Ev
ortamları olsun istiyorlar.. Onlar da çocuklarını okutmak, işlerine gidip
gelmek, iyi evlerde oturmak, ailece gezmek, yaşamın tadını çıkarmak
istiyorlar..
Ama öyle hazırlıksız bir şekilde
Türkiye'ye geldiler ki; sürünüyor bir çoğu adeta.. Kültür uyuşması yaşıyorlar..
Dil sorunu yaşıyorlar. Uyum süreci yaşıyorlar.. En önemlisi 'yoksulluk
içindeler'.. Samsun'da 1500 kadar Suriyeli var.. Belki de bir o kadarına yakını
da başvuru yapmış olabilir.. Çünkü her geçen gün sokaklarda artıyorlar.. Kıyafet,
yabancılık, tarzları, konuşmaları hemen ele veriyor kendilerini..
Afrika'dan gelen yabancılar onlardan
daha rahat, daha bakımlı, daha sosyal bir hayat yaşıyorlar.. Ve işin en acı
tarafı.. Ganalılar, Somalililer, Iraklılar restoran ve kafelerde gelip çaylarını
içiyor, sosyal hayata uyum sağlamış olarak yaşamlarını sürdürüyorlar..
Ama ne acıdır ki; Suriyeliler o
kapılara çoğunlukla dilenmek için geliyorlar.. Özellikle çocuklar kullanılıyor
bu yönde.. Söylüyorlar bir de 'Biz Suriyeli, karnım aç' diye.. Atakum'da kafede
kaç kez rastladım.. Kafenin önünde bayılan Suriyeli kadın gördüm.. Neden diye
sorduk; "Açlıktan dedi" yanındaki muhtemelen eşi olan kişi.. Müdahale
ettik.. Ama nereye kadar..
Ya başını sokacak bir dam bulmuşsa,
evinde açlıkla mücadele edenler.. Kirasını ödeyemeyenler.. Afrikalılar oturup
çay içerken, onlar el açıyorlar.. Acınacak haldeler.. Üstte yok başta yok.. Bir
insan niye dilenir; yokluktan.. İşte kabul edilemez durum bu aslında..
Zamanında Afganlılar getirildi ama
onlara 'Tokat Yeşilyurt'ta bir yer tahsis edildi'.. Ve bir süre sonra
Türkiye'nin dericilik piyasasını ele geçirdiler.. Başlarında akıllı bir adam
vardı. Mahdum adında bir siyasiydi.. Her evin altını atölye yaptı.. Ben de
Milliyet'te çalışırken haber yapmıştım onları..
Tokat'ta imal edip, İstanbul'daki
Afganlılar aracılığıyla pazarlıyorlardı deri montları, yelekleri.. Şimdi
Suriyelilere hadi gelin denildi.. Ama sadece bu denildi.. Sonra salındı
sokaklara.. İç savaştan çocuklarını kaçıran aileler, şimdi onları ayakta
tutabilmek için o çocuklarını 'sokaklara çalmış, onların eline bakar durumda'. Devlet
madem getirdi, sahip çıkmalı.. Gelin demek yetmiyor..
Kendi fakirine sahip çıkmakta zorlanan
bir yapı nasıl kalkar bu işin altından bilmiyorum.. Ama Suriyeliler 'işsizliğin
hat safhada olduğu Samsun'da nasıl iş bulur, nasıl istihdam edilir hiç
düşünülmedi mi acaba.. Keşke; Türkiye'ye dağıtımları yapılırken, tarımcı tarım
bölgelerine, tekstilci, tekstil üretimi yapan bölgeler olmak üzere
'özelliklerine ve aile büyüklerin meslek deneyimlerine göre yönlendirilseydi'..
Dil bilmeyen 'garson olma şansı
olmayan bir Suriyeli Samsun'da nasıl hayatını sürdürebilir ki; Hiç mi
düşünülmedi.. Yakında Samsun'da da Suriyeliler, mesele olursa şaşmayın.. Çünkü
'o çocuklar, ellerini açmaya alıştıkları bu kentte', her türlü suça teşvik
edilebilecek bir ortamda, sahipsiz gözüküyor.. Elbette kucak açılmalıydı,
elbette gelin denilmeliydi ama böyle sokağa bırakarak' nasıl bir sonuç
beklendiğini anlamakta zorlanıyorum.. Geri gitsinler demiyorum.. Yanlış
anlaşılmasın.. Madem getirildiler, sahip çıkılsın diyorum.. Onların da insan
gibi yaşamaya hakları var..
/A.Yener
CABBAR
16 Ağustos 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder