Gazetecilik yapmak İstanbul, Ankara ve
İzmir gibi metropol yerlerde mi daha kolaydır. Yoksa Samsun’da mı? Bu soruyu
kendimize sıkça soruyoruz. Ben Samsun’da gazetecilik yapmanın büyük şehirlerde
gazetecilik yapmaktan daha zor olduğunu düşünüyorum. Bunun zorluğunu yaşıyorum
zira. Bayramın ikinci günüydü. Yolda bir dosta rastladım. Samsun’da önemli bir
kurumun seçilmiş başkanıdır kendisi. İyi tanışırız.
Memleket meselesini de konuşurduk
kendisiyle. Havadan sudan da sohbetimiz olmuştur. Dedim ya iyi tanışırdık. Derken
O Başkan oldu. Ki; ben onu tanıdığımda da şimdiki gibi gazeteciydim. Dostumuz
Başkan olunca. Bir iki eleştiri yazısı yazdım. Ama asla hakaret etmedim. Ki,
benim yazılarımda eleştiri bulabilirsiniz ama asla kimseye hakaret etmem, bunu kendime
bir hak olarak görmem. Yolda karşılaştığımızda yüz yüze geldik. Sırtını döndü. Buna
rağmen bayramını kutlamak istedim. ‘’İyi Bayramlar Başkan’’ diyerek elimi
uzattım.
‘’Nereden çıktı bu’’ der gibi baktı ve
öylesine bir tavırla elini uzattı. Kerhen yani. Üzüldüm. Hatta bu durum
karşısında sarsıldığımı söyleyebilirim. Oysa bu durum ilk defa başıma gelen bir
şey de değildi. Daha önce de benzer durumlarla karşılaşmıştım. Yazdıklarımız
bazılarının hoşuna gitmiyor. Samsunspor’un Başkanı Emin Kar mesela. Geçen yıl
yazdığım bir yazı hoşuna gitmemişti. Beni arayıp yazdıklarımı beğenmediğini
söyledi ve ‘’Bana bir daha selam verme, bana kardeşim deme’’ demişti. Telefon
kulağımda öyle kala kalmıştım.
Oysa yazdıklarım hakaret içermiyordu
yazıda sadece kulübün transfer politikasını eleştirmiştim. Emin Kar iyi ve
temiz yürekli bir insan. Sonra beni anladı. Yazdıklarım nedeniyle zaman zaman
yine alınganlık gösterse de aramızdaki sorunları çözdük. Ama siyasiler mesela. En
sık sorun yaşadıklarımız onlar oluyor. Ayırt etmeden söylüyorum, iktidara
mensup olanları da, muhalefete mensup olanları da yazdıklarımızdan hiç hoşnut
olmuyorlar. Bazıları darıldı selamı, sabahı bile kestiler. ‘’Canları sağ
olsun’’ ne diyeyim ama ben o yazıları ne onlara şirin gözükmek, ne de onları incitmek
amacıyla yazıyorum.
Elbette ‘’Benim dediğim en doğru
düşüncedir’’ gibi bir iddiada da bulunmam ama ben o yazıları doğru olduğuna
inandığım için yazıyorum. Meslek yaşamım 40 yıla yaklaşıyor. Bu şehirde birçoğu
önemli mevkilerde olan çok insan tanıyorum. Benden incinenler olduğunu
biliyorum. Onlar her yaptıklarının ve söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor
olabilirler. Ben bazılarını doğru bulmuyor ve bu sütunlardan eleştiriyorum. Hani
nasıl söylenir. ‘’Ne İsa’ya yaranabiliyoruz, ne de Musa’ya’’ Ama bir kere şunun
bilinmesini isterim, ben doğru olduğuna inandığımı yazıyorum ve yazamaya devam
edeceğim.
/
Ragıp GÖKER
01 Ağustos 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder