Samsun'daki bazı yöneticilerde bir gariplik var gibi
geliyor bana. Asıl gariplik ise 'yapılan tuhaf işler kime danışılıyor kim olur
veriyor' onda aslında. Şimdi Derebahçe Mahallesi'nde bir istinat duvarı
yapılıyor. Şekliyle istinat duvarı ama benzerlerini görmek
için 'yıllar öncesindeki doğu ve batı Almanya'ya bakmak lazım. Berlin duvarı gibi yani. Hani Doğu ve Batı Almanya'yı bölen duvar misali.
Kenti ikiye bölen 3,5 kilometre
uzunluğunda ve 2,5 metre
yüksekliğinde iki yönlü duvar, ne zaman yapıldı, ne zaman kararı alındı, kim
buna olur verdi, şehir planlamacıları odalar niye hiç sesini çıkarmadı ayrı
konu. Ama asıl gerekçesi oldukça ilginç. Neymiş, tren daha hızlı yük taşıyacakmış ve
vatandaşın an güvenliği için gerekliymiş. Peki ne oldu şimdi. Vatandaş tamam anlaşıldı
rayların etrafını saran duvarlardan içeri giremeyecek, ama kent ikiye bölündü.
Kentin doğusunda yük trenleri nedeniyle kent ikiye bölündü, kentin merkez ve batısında ise hafif raylı sistem geçiyor diye ikiye ayrıldı. Alt yaka, üst yaka. Sanki Samsun'un çok geniş bir yerleşim alanı varmışcasına bu bölünmelerle kent adeta bulmacaya döndü. Araç geçişleri nereden olacak, nasıl olacak belli değil. Git ray boyunca bulursan kavşak dönersin. Ya yayalar. Tam bir kabus yaşıyor. Ne tarafa baksa metrelerce yol. Sonra bir üst geçit bulacak ta geçecek. Bu kararlar alınırken halk nerede, konuya ne kadar hakim bunu soran yok. Duvarlar yapılıyor, binlerce lira harcanıyor, sonrasında ucubeler ortaya çıkınca da 'biz yaptık oldu' deniliyor.
Bir de bunlar yapılırken kılıf uydurulmuş. 'Vatandaşın can güvenliği için'. Milleti iyice 'saf yerine koydular'. Sanki bile bile insanlar trenin önüne atlayacak. Eğer siz kent içinde doğru yerlere üst geçitler, doğru yerlere kavşaklar yaparsanız ve uyarılarınız da yeterliyse, kimse canını sokakta bulmadı, atlamaz o trenin önüne. Hafif raylı sistem bir tarafa bırakın, o yük treninin hızlı gidecek, vatandaşın can güvenliği konusu çok komik. Koca bir kent göz göre göre katlediliyor. O bölgede yaşayanlar duvarlar arasına mahkum ediliyor. Hem de yerine bir alternatif üretmeden.
Kentin doğusunda yük trenleri nedeniyle kent ikiye bölündü, kentin merkez ve batısında ise hafif raylı sistem geçiyor diye ikiye ayrıldı. Alt yaka, üst yaka. Sanki Samsun'un çok geniş bir yerleşim alanı varmışcasına bu bölünmelerle kent adeta bulmacaya döndü. Araç geçişleri nereden olacak, nasıl olacak belli değil. Git ray boyunca bulursan kavşak dönersin. Ya yayalar. Tam bir kabus yaşıyor. Ne tarafa baksa metrelerce yol. Sonra bir üst geçit bulacak ta geçecek. Bu kararlar alınırken halk nerede, konuya ne kadar hakim bunu soran yok. Duvarlar yapılıyor, binlerce lira harcanıyor, sonrasında ucubeler ortaya çıkınca da 'biz yaptık oldu' deniliyor.
Bir de bunlar yapılırken kılıf uydurulmuş. 'Vatandaşın can güvenliği için'. Milleti iyice 'saf yerine koydular'. Sanki bile bile insanlar trenin önüne atlayacak. Eğer siz kent içinde doğru yerlere üst geçitler, doğru yerlere kavşaklar yaparsanız ve uyarılarınız da yeterliyse, kimse canını sokakta bulmadı, atlamaz o trenin önüne. Hafif raylı sistem bir tarafa bırakın, o yük treninin hızlı gidecek, vatandaşın can güvenliği konusu çok komik. Koca bir kent göz göre göre katlediliyor. O bölgede yaşayanlar duvarlar arasına mahkum ediliyor. Hem de yerine bir alternatif üretmeden.
Samsun'da öyle şeyler yapılıyor ki; mesela en
şaşırdığım olaylardan biri de limandan Samsun merkezine gelirken, Büyükşehir
Belediyesi'ne çıkan yolun 'bir anda yok olmasıdır'. Düşünebiliyor musunuz, şehrin içine girebildiğiniz
bir yol birden bitiyor, önünüze bir benzinlik geliyor ve siz orayı geçip, eski
yola girmeniz için cambazlık yapmanız gerekiyor. Sonra da bu kenti yönettiğini sananlar ortaya
çıkıyor, bazı yerleşim alanlarını 'kentsel dönüşüm adına' düzenleme yapacağız
diye, teneke mahallesine benzetiyor. O teneke mahallesine çıkan eski yola ne oldu desen,
oradaki çarpık yerleşimi de 'kentsel dönüşüm' diye yutturmaya kalkacaklar.
Raylı geliyor, çek tel örgüleri. Yük treni hızlanıyor çek duvarları. Benzinlik yapılacak kes yolu ver başka koldan..
Canik'e viyadük yap, kentin içini beton yığınına
çevir. Çok katlı otellere izin ver. Tarihi Saathane'yi yık, betona dönüştür. Ne olacak sonra. Biz yaptık oldu. Neden; Vatandaşın can güvenliği, kentsel dönüşüm
falan filan. Vatandaşa sordunuz mu?
Gerek yok. Onlar tel örgünü, betonun etrafından
dolaşır. Canını koruyoruz ya, az yürüsünler, biraz daha spor yapmış olurlar. Zorunlu 'sağlık turları' yani. Yollar yürümekle, dolaşmakla aşınmaz. Saathane esnafı gibi yapın siz de.. Dilekçeyle olmuyor,
filmini çekin. Adını da 'Beton Samsun'da eve gitmenin yolları'
koyun..
Ama az bekleyin. Hem yük trenleri için yapılan
istinat duvarları bitsin hem de 48 kilometreye ulaşacak Raylı'nın güzergahı
tamamlansın. Ondan sonra daha iyi çekim olur.. Yönetmene de
gerek yok. Kendiniz çekin, kendiniz oynayın. Ama senaryo kısmına da bugünün yöneticilerini
yazarsınız..
/A.Yener CABBAR
18.01.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder