Hekime ve sağlık çalışanına yönelik şiddet,
haklarım meta haline döndüğü sektörlerde kaçınılmaz hale gelmektedir. Hızlı
neoliberalleşme, sistemin ayrılmaz bir parçasıdır.şiddet….. Bugün aile
hekimliği sistemi ile ilgili görüşleri vermeye devam edeceğim, ama sağlıkta
yaşanan kaosa dair, bir kaç satırda yazmak isterim. Ya kamuyönetimsel şiddet? Ya
kamuyönetimsel baskı? Ya sağlık erkinin yaptığı baskılar... Ya işletilmeyen
Çalışan sağlığı ve güvenliği komisyonları? Ya o acilde 5 hekime düşen nöbet
sayıları... Ya adı konulamayan hekim yanlızlığı.. Sevgili Alladdine yapılan
şiddeti kınamak, günü kurtarmak mı olur? Çalıştırılamayan hastane güvenlik
sistemlerini sorgulayalım mı mesala. Şiddet
uygulayan iktidara yakın diye şiddet uygulanan hemşireye bu konuyu kapatalım
diyen hastane müdürlerini? Şiddete gözünü kapatan sağlık erkini.. Her şey bir
illüzyon ile gerçekleşiyor...
Şiddet, içimizdeki ve toplumdaki kaynaklarından
besleniyor. Vahşi neoliberal soslu .. sisteminiz yaratıyor , İçimizdeki ve
içinizdeki şiddeti... Ve sadece gösteriye dönüşüyor sağlık alanı.. Ve biraz
kavgalı ve dövüşlü.. Geçmiş olsun
Sevgili Alaaeddin...Belki herkes düşünür biraz... Biz ne kattık şiddete
diye....
Aile hekiminin yıllardır birlikte çalışmaya ve bir
ekip anlayışı içinde birlikte hizmet üretmeye alıştığı hemşiresi, sağlık
memuru, tıbbi sekreteri, ebesi artık yoktur; aile hekiminin rakamla “1” adet aile sağlığı elemanı
vardır. Aile hekimi çalışma ilişkileri alanındaki tanımıyla kitabi konuşacak
olursak alt-işverendir, yarı-patrondur, taşeron işçi istihdam eder ya da
edilmesini sevk ve idare eder. Ticaret siciline işlenmesine ve işyeri
denetimlerinin Ankara Ticaret Odası tarafından yapılmasına ramak kalmıştır.
Memnuniyet Mi
Dediniz?
Evet bir kısmımız halimizden gerçekten memnunuz.
Daha iyi bir gelire kavuştuk; her ne kadar bu gelir emekliliğimize
yansıyamayacak olsa da bugünümüzü biraz daha yaşanır kılmaya yarıyor. Ama bir
çoğumuz bu gelire güvenerek daha fazla borçlandık, “işimizi” büyütmek için
kredi kullandık, hatta bir kısmımız kira ödemek yerine konut kredilerine
başvurup hizmet ürettiği mekanı satın alma yoluna dahi gitti. Bu yüzden daha
gergin, daha kaygılıyız çünkü hastalarımız bizi terk edebilir; nitelikli bir sağlık
hizmeti sunduğumuzdan emin olsak bile onları memnun edemeyebiliriz, cıva gibi
kaygan nüfusumuz iradi ya da irade dışı nedenlerle bir başka meslektaşımızın
portföyüne dahil olabilir; iç göç yaşayan ya da devamlı göç alan bir
bölgedeysek nüfus hareketlerini kontrol etmekte zorlanabilir bu sebepten zaman
zaman performans dolayısıyla gelir kaybına uğrayabiliriz. Cari gider payımızı
büyütmek için sınıflandırılmaya ya da sınıf atlamaya çabalıyoruz ama maddi
özendiricilerle itildiğimiz bu yol halkın sağlık hizmetine erişim hakkı
açısından aslında eşitsizliğin sınıflandırılmasına hizmet ediyor, tabii bunun
da farkındayız.
Bizler bu halkın bir parçası değilmişiz gibi halkı
bize düşman etmeye çabalayan bir sağlık otoritesiyle karşı karşıyayız. Sağlık
alanını tümüyle piyasalaştırmayı hedefleyen siyasi otorite, süreç ilerledikçe
emekçi halktan gelecek tepkileri elbette yine biz hekimleri hedef göstererek
hafifletmeye çalışacak ..Biz yine özveriyle çalışmaya devam edeceğiz;
mesleğimize ve son yıllarda zaman zaman şiddetine uğradığımız halkımıza da
yabancılaşmamaya çalışarak ama meslek onurumuza, iş güvencemize ve geleceğimize
yönelik bu kapsamda bir saldırıyı hiç birimizin tek başına kalarak göğüsleme
şansı olmadığını da artık kavramalı ve odamıza üye olmalı, sahip çıkmalıyız.
Biz Hekimler
Olarak Ne İstiyoruz?
Güvenceli çalışma, Negatif performans, ceza puanı
yerine nitelikli sağlık hizmeti sunumunun özendirilmesi ve desteklenmesi, Çalıştığımız
kurumların kiralarının ve elektrik, su, doğalgaz, iletişim giderlerinin bugün
de genel bütçeden ve ayrım gözetmeksizin karşılanması, Kamusal hizmet
üretiminde kullanılması zorunlu olan tüm demirbaş ve ekipmanın, zorunlu tüm
sarf malzemelerinin bedelsiz olarak temini, Sağlıkta taşeronlaşmanın
durdurulması, Rekabet değil dayanışma, Yeterli ve nitelikli yardımcı sağlık
personeliyle sunulan ekip hizmeti, Damga pulu, tevkifat vergisi, stopaj vergisi
gibi birinci basamakta özelleştirme enstrümanı olarak uygulanan tüm
dolaylı-dolaysız ticarileştirme girişimlerine son verilmesi, Bireye yönelik
değil topluma yönelik, bölge tabanlı, kamusal nitelikte koruyucu sağlık hizmeti,
Esnek değil kurallı çalışma, 8 saatlik tanımlı işgünü, İnsanca yaşamaya yetecek
ve emekliliğe de yansıtılacak güvenceli ücret..
/Cem ŞAHAN
11 Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder