Tüm şiddete ve kaosa rağmen bu ülkede/kentte insan
sağlığına katkı sunan tüm sağlık emekçilerine…
Aile hekimi kendisine atanmış bulunan ve coğrafi
anlamda tanımlanamayacak bir nüfusa koruyucu, sağaltıcı ve rehabilite edici
sağlık hizmetlerini bir bütün olarak sunmakla mükellef birinci basamak
hekimidir. Sözleşmeli çalışmasına ve devlet nezdindeki istihdam tanımı halen
belirsizliğini korumasına rağmen kendisine zaman zaman devlet memuru zaman
zaman da küçük esnaf gibi yaklaşılan kişidir.
Geçmişe Mazi
Derler..
1) Sağlık ocaklarındaki fiziksel yetersizliklere,
yokluk ve eksikliklere rağmen bu kurumlarda yıllarca özveriyle çalışmış ve
sağlık hizmetinin kamu eliyle sunulması gerektiğine inanmış, bundan başkasını
görmemiş, tanımamış olan –çoğunlukla-dünün pratisyen hekimidir. Şapkadan tavşan
çıkartır gibi içinden girişimci çıkarması beklenmiştir.
*Birinci basamakta özelleştirme, girişimcilik ve
rekabete alıştırılma işi yeni değil. Sağlık ve Sosyal Yardım Vakfı
makbuzlarıyla başlayıp sağlık ocaklarına yazar kasa girmesiyle devam eden
sürecin sonunda birinci basamakta çalışan hekimlerin de insanca yaşamaya
yetecek, emekliliğe de yansıtılan güvenceli bir gelir yerine, ödenip
ödenmeyeceği tümüyle sağlık otoritesine bırakılmış performansa göre hesaplanan
döner sermaye ödemelerine bağımlı kılındığını görüyoruz. Hesaplamada kullanılan
formül de ilk bakışta basit bir denklem gibiydi : Payı vardı, paydası vardı,
sabit çarpanı vardı. Ama bu denklemde görünmeyen rekabet sağlık alanının
piyasalaşmasına hizmet ettiği oranda çalışma barışı, işbirliği ve dayanışmayı
da zedeledi, insan ilişkilerinde çürütücü bir etki yarattı. Bu aşamada daha
piyasa odaklı, daha özel bir sağlık örgütlenmesine geçiş mümkün hale getirilmiş
oldu. Bugün artık birinci basamaktaki hekimlerin gelir kaybına uğramamak için
“hasta tutmak” zorunda kaldığı, kayıtlı nüfusunu kaybetmemek için
meslektaşlarıyla yarıştığı, yoksullaşma ihtimali ve sözleşme feshi şantajıyla
yola getirilmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz. ( Çerçeve olabilir)
İki Kişilik
Dev Kadrodan Gerçeküstü Bir Performans Bekleniyor
Aile hekimi ve aile sağlığı elemanından oluşan iki
kişilik dev kadro kendisinden beklenen şu işleri yapmaya mecburdur: *Bağlı
nüfusun tespiti. *Nüfustaki kişilerin en geç 6 ay içinde evlerinde ziyaret
edilip muayene edilmesi *Günde ortalama 50-60 hastanın muayene edilmesi ( Sevk
sistemi uygulandığında bu sayı çok daha artacak) *Bağlı nüfustaki bebek-sağlam
çocuk ve gebe izlemlerinin yapılması *Bağışıklama hizmeti *Aile planlaması
hizmeti *Evde bakım hizmeti *Mobil nüfusa gezici sağlık hizmeti *Verem
hastalarının doğrudan gözetim altında tedavisi *İdari yazışmaların sürdürülmesi
*Verilerin günlük aktarımı *İdarenin vereceği ek görevler *Keyfiyete dayalı
adli nöbet uygulamaları *Kayıp kişilerin bulunması *Defin ruhsatı işlemleri
Yakın geçmişe kadar yukarıda anılmayan çevre
sağlığı hizmetleri de dahil tüm bu hizmetler Sağlık Ocakları, Ana Çocuk Sağlığı
ve Aile Planlaması birimleri ve Verem Savaş Dispanserleri tarafından işbirliği
içinde verilmekteydi. Koruyucu sağlık hizmetlerinin bölge tabanlı planlanması
ve coğrafi tanımı olan bir ölçek nüfusa dayandırılmasının halk sağlığı
disiplini açısından ikili bir anlamı var. İlki doğrudan yöntemin akılcılığına
ilişkin; bireysel değil toplumsal nitelikte hizmet planlamanın işgücü
planlaması ve verimlilik açısından taşıdığı rasyonalite tartışılmaz. İkincisi
ise toplumsal sağlık göstergeleri ile ilişkili; ölçme-değerlendirme
yapabilmenizi sağlayan bir araştırma evreninde nüfus artış hızını, kaba ölüm
hızını, doğurganlık hızını, bebek ölüm oranlarını da tartışılmaz kesinlikte
hesaplamak mümkündür. Toplumların gelecek projeksiyonu bu veriler doğrultusunda
biçimlenir.
Kaygılıdır
3)Aile hekimi sayılan tüm bu görevlerin başarıyla
üstesinden gelmek durumundadır çünkü anılan bu görevlerin bir kaleminde dahi
aksama olursa yalnızca ücret kesintisiyle karşılaşmakla kalmayacak, uğradığı
puan kayıpları nedeniyle sözleşmesinin feshi dahi gündeme gelebilecektir.
Dolayısıyla aile hekimi hep KAYGILIDIR..
Bu Dünyada
Kiracıyız Zaten De..
Aile hekimi yıllarca kira vermeden hizmet ürettiği
kamu kurumlarının bugünkü kiracısıdır; yalnızca kiracısı değil aynı zamanda
tamircisi, işletmecisi, vergi mükellefi, sayaç abonesi ve muhasebecisidir de.
Kamu binasında kamuya hizmet veren kamu görevlisi çalıştığı yerin, oturduğu
masa ve sandalyenin kirasını ödeyen kişiye dönüşmüştür. Aile hekimi performans
baskısı altında çalışırken Bakanlık tarafından bir kamu görevlisi gibi
denetlenmektedir ama aynı Bakanlık kamusal hizmet veren kamu görevlisinden
kullandığı kamu malı için kira talep edebilmekte ya da mesleki mali sorumluluk
sigorta bedelini –özel hekimlik yapan meslektaşlarımıza uygulandığı
gibi-tümüyle aile hekimine ödetmektedir. Gerekçe olarak da aile hekiminin
“organik olarak” kamu görevlisi sayılamayacağı görüşünü savunmaktadır.
Kamudaki kira bedelleri de Milli Emlak tarafından
belirlenen birim fiyatlara dayandırıldığı için semtten semte değişkenlik
gösterebiliyor, bir başka kamu kuruluşuyla ortak kullanım alanı olan binalar
için çetrefil hesaplamalar yapılabiliyor. Açık pozisyonlara atanan
meslektaşlarımızın ise vay haline! Gerçek kişilerden kiraladıkları binaları
Bakanlığın hangi bilimsel kriterlere dayanarak belirlediğini açıklayamadığı
standartlara uydurmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla neredeyse tüm aile hekimleri
günlük konuşmaları sırasında “stopaj, tevkifat vergisi, damga pulu, metrekare, ticarethane
elektriği” sözcüklerini cümle içerisinde sıklıkla kullanmak durumunda
kalmaktadır.
/Cem ŞAHAN
10 Nisan 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder