Tekkeköy ilçesindeki kiliselerin restorasyonu
konusunda "herkes eteğindeki taşları döktüğüne göre bundan sonra kararı
alanlar, eleştirileri dikkate alarak bir durum değerlendirmesi yapar"
zannediyorduk.
Hiç lüzumu yokken gerilen ortamın sakinleşmesinden
sonra eleştiriler dikkate alınır; herkesin kabul edebileceği bir formülle sorun
çözülür diye bekliyorduk.Bu beklenti içinde, "Tekkeköy'deki kiliseler halk
eğitim merkezi olsun" başlıklı yazımız ile projeyi ortaya atan CHP'li
başkan Hayati TEKİN ve ona destek veren Ak Partili meclis üyelerini,
"eyyamcı davranmadıkları için" kutladıktan sonra revervlerimizi
sıralamıştık.Özetle demiştik ki, kiliseler restore edilsin ama eğitim ve sosyal
hayat için kullanılsın. Asla bir zamanlar bu bölgede başka unsurların
yaşadığını çağrıştıracak bir işlev kazandırılmasın. (Mesela mübadele müzesi
yapmak gibi.)
Buna gerekçe olarak da, bizim için milli mücadele
hareketinin ilkadımı olan 19 Mayıs tarihinin Yunanlılarca "sözde Pontus
Soykırım Anma Günü" olarak kabul edilmesini göstermiştik. Kısaca demek
istemiştik ki, bizim iyi niyetimiz, yarın kötüye kullanılabilir. Samsun'daki 19
Mayıs Kutlamaları, günün birinde fanatik Ortodokslarca provake edilebilir;
lütfen bu meseleyi politize etmeyin, aklı selim bir değerlendirme yaptıktan
sonra "hem çağdaş, hem de akılcı" bir çözüm üretin.
Lakin geçen
hafta içinde İl Genel Meclisimizden gelen ve ne yazık ki eleştirileri dinlemek
yerine "dediğim dedik, çaldığım düdük" anlamındaki çıkış, beklentilerimizi
boşa çıkardı. Açıkçası "kiliseleri restore etme" konusunda gerçekten
"çağdaş" davranan yerel siyasetçilerimiz, ne yazık ki sıra sivil
toplum örgütleri ve gazetecilerden gelen eleştirilere tahammül etmeye gelince
sınıfta kaldılar.
Bunları dile
getirirken, "kiliselerin restorasyonuna külliyen karşı yazılar kaleme
alan" üstadım Osman KARA ve onunla yakın görüşler dile getiren Türk
Ocağı'nın saygın başkanı Prof. Dr. Tuncer ÇAĞLAYAN'la tam olarak aynı görüşleri
paylaşmadığımı bir kez daha ifade etmek isterim.
Neticede bir tarihi eser olan bu kiliselerin
oldukları yerde çökmelerini beklemenin kimseye yarar getirmeyeceğini
düşünüyorum. Tıpkı Yunanlılar'ın bizim tarihi camiilerimizi "modern sanat
galerisi, restoran, sinema salonu, kültür merkezi, alışveriş amaçlı
mağaza" vs. olarak değerlendirmeleri gibi bizim de onlardan kalan
kiliseleri kendi halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak üzere değişik amaçlı
tesisler haline getirmemiz gerektiğini savunuyorum.
ÇİNİKLİLER
KİLİSENİN DÜĞÜN SALONU OLMASINI İSTİYOR
Tekkeköy'deki kiliseler konusunda, duyduğum en aklı
başında öneri Aşağıçinikli bir vatandaştan geldi. Kendisinden izin almadığım
için ismini vermeyi uygun bulmadığım bu vatandaş, beldedeki Ak Kilise'nin
yıkıntılarından yararlanarak bir düğün salonu yapılmasını teklif ediyor.
Gerekçesi ise mükemmel: Son yıllarda Aşağıçinik'te düğün magandalarının silah
kullanmaları nedeniyle çok sayıda acı olay yaşandı. Eğer beldede bir düğün
salonu açılırsa düğün magandalığının önüne büyük ölçüde geçilmiş olur. Ben bu
fikri çok tuttum, bence il özel meclisi üyeleri ve Tekkeköy Belediyesi, tümüyle
siyaset üstü bu pratik çözümü uygulamaya karar verirse onarıma karşı çıkan
çevreler de bunu makul karşılar... Ne dersiniz?
ANTYERİ'NDEKİ
KİLİSE, MÜSLÜMAN MEZARLIĞININ ORTASINDA...
Benim merak ettiğim bir konu da Antyeri'deki
kilisenin onarıldıktan sonra ne işe yarayacağı... Çünkü bu kilise kalıntısı,
bugün Müslüman Mezarlığının içinde kalmış. Yerleşim merkezlerine de bir hayli
uzak...
Düşünsenize, bu kilise diyelim onarıldı. Kültür
merkezi desen olmaz, halk eğitim merkezi desen olmaz, müze desen olmaz...
Turist geldi diyelim, kılık kıyafeti Müslüman mezarlığına uygun olmayan
yabancılar ayrı dert...
Eskiden bu kilise kalıntısı, Antyeri köylüleri
tarafından mescit olarak kullanılırmış. Şimdi oraya gelecek Ortodoks
turistlerin kendi inançlarına göre dua etmeleri bilmiyorum ne kadar hoş
olur?
Antyeri'ndeki kalıntıların makul bir onarımdan
sonra yeniden mezarlığa gelenlerin namazlarını kılabilecekleri sadece bir
Müslüman mescidine dönüştürülmesi düşünülmeli belki de.Kendisi de Antyeri
köyünden olan İl genel meclisi üyesi değerli kardeşim Özkan Karakaya çok
sağlıklı düşünebilen, kaliteli bir arkadaşımızdır. Çıkabilecek sorunları tahmin
ediyordur herhalde. Bu meselenin çözümünde anahtar rol oynayabilir diye
düşünüyorum.
ALTINKAYA
KİLİSESİ, HALK EĞİTİM MERKEZİ OLABİLİR...
Eski adı Kelkaya olan Altınkaya'daki kilise,
gerçekten özgün bir mimariye sahiptir. Köyün hemen yanı başında olan bu kilise
kalıntısı, eğer Samsun'un merkezinde olsaydı harika bir sanat galerisi
olabilirdi. Lakin ana yoldan birkaç kilometre mesafede, bir hayli yüksek bir
noktadaki bu binaya restorasyondan sonra köyde oturanlar dışında kimsenin pek
uğrayacağını sanmıyorum.
Gazetelerde, Tekkeköy Belediye Başkanı Hayati TEKİN'in gönlünden burasını bir
mübadele müzesi yapmak geçtiğini okuduk. Sayın Başkanın iyi niyetinden kimsenin
şüphesi olmasın; ama bu konuyu bir daha düşünse iyi olacak...
Zira gözden uzak bir kilise kalıntısını
"mübadele müzesi" yapmanın pek bir anlamı olmayacağı gibi, buraya
gelecek Yunanlı turistlerin istedikleri taktirde mübadele müzesinde ayin
yapmalarına hiçbir şekilde mani olunamaz. Bizimkilerin Yunanistan'dan
getirdikleri anıların yanı başında ibadet eden Rum turistlerin yaratacağı
garabeti herhalde tahmin edersiniz...
Altınkaya Kilisesinin basit bir onarımdan sonra
Milli Eğitim ile ortaklaşa faaliyet gösteren bir halk eğitim merkezi olarak
Altınkaya halkına hizmet etmesi, en akla yatkın çözümmüş gibi geliyor bana.
Herkesin
Üzerinde Düşünmesi Gereken Bir İhtimal...
Projeyi destekleyen Tekkeköy Belediyesi ve İl Genel
Meclisindeki Ak Parti Gurubunun saygıdeğer üyeleri... Projeye karşı çıkan
siyasi partiler ve sivil inisiyatif... Kamu tarafında yer alan karar vericiler,
sayın valimiz ve üst düzey bürokratlar...
Bundan üç – dört sene sonra, bir on dokuz mayıs
günü, biz Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını başlatmasının yıldönümünü kutlarken...
Arkasına uluslararası lobilerin desteğini almış
Ortodoks Kilisesi'nin organize ettiği birkaç yüz kişi, Rusya'dan,
Yunanistan'dan, Gürcistan'dan kalkıp Çarşamba havalimanında arz-ı endam
ederse...
Dosdoğru Altınkaya Kilisesine gidip orada
uluslararası medyanın gözü önünde, "Pontus soykırımında ölen Ortodoksların
anısına" bir ayin düzenlemeye kalkarsa...Sahi o zaman ne yapacağız?
"Boşveeer, biz Ondokuzmayıs Atatürk'ü anma, gençlik ve spor bayramımızı
kutlayalım, onlar da Pontus soykırım gününü ansınlar... Bize ne" mi
diyeceğiz?
11.09.2011
/Mümin
BOZKURT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder