Zamanlama konusunda çok dikkatli davranma isteğime
rağmen hala hatalar yapıyorum. Yani, ölen bir dostun yakınına taziye ziyaretine
gidilmesi nasıl ki ilk duyulduğu anda zorunluluk kazanıyor veya kaza haberi ilk
geldiği anda mecburiyet olarak hastaneye koşmayı gerektiriyorsa dahi, ben hep
bir adım sonrasında duruma hazır hissediyorum kendimi. İlk kara haber
geldiğinde; “acaba insanlar telaşlı mıdır, şimdi zamanı mıdır?” diye
düşünüyorum, kendimi dinliyor ve gerekenleri bazen sonra ya bırakıyorum. Ama
bazı durumların mazereti maalesef olamıyor zamanında yapılması gereken her ne
varsa yapmak lazım geldiğini geçen yıllar öğrettiği gibi sonrasında da, hiçbir
kelam ilk anda söyleneceklerin yerini tutamıyor.
Bu ilk paragrafı bana yazdıran konu ise yine
zamanında dile gelmesi gerekenleri bir adım sonra gündeme taşıdığım ve
paylaştığım için olsa gerek. 12 Temmuz 2011 tarihli Büyükşehir Meclis
Oturumunda; Atakum ilçemize, dolguyla oluşturulacak bir ada imar planı teklifi
gündeme gelerek karar verilmiş. İlk duyduğumda; acaba “Ayvalık’taki Cunda Adası
benzerimi olur, yoksa Boğazdaki Galatasaray Adasına mı benzeyecek diye”
düşündüm. Yoksa Birleşik Arap Emirlikleri mi bizi heyecana getirdi diye geçti
aklımdan. Çünkü son dönemlerde bazı projelerin gündeme gelmesi belki de ütopya
dünyamızı, gerçek yaşam ortamına pek kolay taşıdığımız için çok olağan hatta
doğru bile geldi bana. Turizm için bir adıma ihtiyaç varsa bunun atılması için
kesinlikle beklemeye, zaman kaybetmeye, oyalanmaya gerek yok ki zaten olayın
lokomotifliğini yapan Başkanlar, bu şehrin özbeöz kendi çocukları ve
idarecileri.
Amma velakin böylesine iddialı böylesine avangart
projelerin yapımından önce bazı önceliklerin de takipte olması gerekmiyor mu?
Sahillerimizin bu günkü durumları ne derece sağlığa temizliğe kullanıma
uygundur acaba? İkinci konutların çoğaldığı yazlıkçıların akın ettikleri
Kurupelit, Çatalçam, Taflan sahillerinde insanlar hangi şartlarla yaşamakta ve
denize girmektedirler. Bunun gözleyeni, kontrol edeni, takip edeni ve edenleri,
sahillerle ne derece ilgilidir acaba?
Her olayı
kritik etmek, her olumsuzluğu ortaya dökmek değil amaç ama bazı konularda da
böyle birdenbire arkaya bakmadan öne fırlamanın başarı veya başarısızlık olarak
değerlendirilmesi pek de anlaşılır olmuyor.
Taflan
sahilinin durumu ortada; Erenköy’de yapılan Balıkçı Barınaklarının ters
akıntısı Taflandaki sahili adeta 1 karışlık bir kullanım darlığına düşürdü. Ama
bu kadar dar, bu kadar sıkışık sahilde koca drenaj büzlerin ağızları denize
doğru müthiş bir görüntü kirliliği oluşturduğu gibi, daha önceden
kullanılamadan kırılmış büz artıkları da güzelim kum sahilin ortasında adeta
denize girmeye engel oluyor, yasaklıyor. Daha da garibi denizin içinde dahi
böyle kütlelere ayağınızın takılması bile mümkün. Dikkat ediyorum tam bir
aydır; kumu tarayan, düzelten, çöp toplayan bir aracı ben göremedim. Denize
ailesiyle giden komşum Hanife Hanım, her sabah mevcut deniz malzemeleriyle
birlikte sahile bir de tırmık götürüyor. Bunlar belki doğal ve gözden kaçmış
incelikler ama Taflan’da, yine sahilde, yine kıyıda hem de tam Avukatlar
Sitesinin önünde iki adet kullanılarak atılmış kirli bebek bezi var ki tamı
tamına 24 gündür aynı yerde hala duruyorlar. Bu da biraz ayıp oluyor değil mi? Eğlence Adası fikri beni çok heyecanlandırdı, ama
sonrasında da birazda düşündürdü.
İyi
Haftalar
02.08.2011
/Sacit ACAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder