Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs-13 Haziran 1919
arasında Samsun ve Havza’da geçirdiği 25 günle ilgili tarihi saptırmalar hangi
gün nerede kaldığı, hangi köylerde saklandığı(!) gibi saçmalık ve saptırmalarla
sınırlı değil. Bir de suikast saçmalıkları ve Samsun’dan Havza’ya birilerinin
himayesinde gitmesi var. Hiçbirinin belgesi yok; saptırmaların tamamı “dedi ki
dedi” söyleminin birileri tarafından nakde çevrilmesi gayretinden
kaynaklanıyor.
Suikastla ilgili iki ayrı rivayet var. Birinde bir
Rum kiralanmış öteki Rumlar tarafından. Emri veren tetiği çekecek olana da
Mustafa Kemal’i “Şu ortadaki kalpaklı ve uzun boylu(!) olan paşa” diye
tanıtıyor. Sahi Mustafa Kemal Atatürk’ün boyu kaç santimdir? Hangi akıl Mustafa
Kemal’i “uzun boylu” diye tarif eder?
Bir de “Mustafa Kemal’in gerçek hedefini sezen
saltanat yanlılarının görevlendirdiği” bir Müslüman fedai hikâyesi var bu kent
efsaneleri arasında. Fedai, Mustafa Kemal’i halkla konuşurken dinlemiş ve onun
millet için hayırlı olduğuna karar verdikten sonra gelmiş ve tertibi itiraf
etmiş! Ne feraset bu böyle, ne derin öngörü! İstanbul’daki bakanların,
sadrazamın, padişahın sezemediği niyeti benim Samsunlu vatandaşım sezmiş! Bir
Samsunlu olarak ne kadar gururlansak az!
Bu hikâyede bir noksanlık var. Hikâyeyi anlatanlar
bu itiraftan sonra Mustafa Kemal’in ne yaptığını yazmıyorlar. Tabii doğruysa
şayet, mutlaka üzerine gidilmesi gereken ciddi bir teşebbüs ve teşkilat var
ortada. Talimatı verenler kim, kimden emir alıyorlar, güçleri ne? Sorulmaz mı,
araştırılıp üstüne gidilmez mi? Gidilmiyor niyeyse? Hem de Mustafa Kemal gibi
bir kurmay gitmiyor! Ciddiye mi almıyor yoksa böyle bir şey hiç olmadı mı?
Galiba ikincisi, yani böyle bir şey yok. Yok, ama birileri yazmaya birileri de
bu saçmalıkları kamu kaynaklarından finanse etmeye devam ediyor.
İlla suikast düzenleyeceğiz ve illa Mustafa Kemal
Paşa’yı birilerinden kaçıracağız, saklayacağız, saklandıracağız ya geriye kala
kala İngilizler kalıyor. İngilizlerden kaçmış! El insaf; o buraya İngilizlerden
habersiz gelmedi ki burada kaçsın. Ne kaçan oldu ne de kovalayan. İngilizler
Mustafa Kemal’den ancak haziranın altısından sonra şüphelenmeye başladı ve
İstanbul’a çağrılmasını istediler ki o tarihte de Mustafa Kemal Paşa, Samsun’u
çoktan terk etmişti, Havza’daydı.
Gerçi İngilizler Mustafa Kemal Paşa’nın niyetine
kesin teşhisi haziranın ilk haftası sonu Samsun İrtibat Subayı Yüzbaşı Hurst’un
raporundan sonra koydu ama daha Mustafa Kemal harekete geçmeden şüphelenen “ne
oluyor?” diye soran iki kişi var. Birisi General Milne diğeri Yüzbaşı Bennet.
Önce Bennet şüpheleniyor; Mustafa Kemal ve maiyet erkanının evrakları vize için
önüne geldiğinde, bir görev belgesine bakıyor bir de kadronun yapısına, böyle
bir görev için bu kadro fazla. Üstlerine anlatıyor ama anlatamıyor “Boş ver,
daha iyi, bir şeylere kalkışırlarsa hepsini birden tutuklarız” diye
geçiştiriyorlar.
General Milne, Karadeniz orduları komutanı, sözün
üstüne söz söylenmez ama o günlerde Konya’da. İstanbul’a Atatürk’ün Samsun’a
çıktığı gün dönüyor ve Osmanlı Harbiye Nezareti’ne (Milli Savunma Bakanlığı'na)
resmen soruyor: “Mustafa Kemal gibi tanınmış bir komutanın kalabalık bir
heyetle Anadolu’da dolaşması ve Sivas’a gitmesinden maksat nedir?”
(Devam edecek)
/Osman KARA
16/11/2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder