Samsun, Milli Mücadele tarihinde her Samsunlunun
gurur duyacağı bir yere sahiptir. Büyükşehir Belediyesi’nin eski Samsun-Sivas
yolunun Samsun-Amasya arasını düzeltip düzenleyerek “Ata Yolu” adıyla tarih ve
doğa turizmine açması o şanlı mücadeleye duyulması gereken saygının eseridir ve
doğrudur.
Ne yazık, bu doğru proje yanlışlara kurban edilme
tehdidiyle karşı karşıyadır. Daha önce hem yazdım hem de projenin uygulayıcısı
ve sahibi konumundaki Samsun Büyükşehir Belediyesi’nin Sayın Başkanı ve
yöneticilerine doğrudan söyledim. Tekrar yazmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Bu
kentte Milli Mücadele ve Cumhuriyet tarihini çok iyi bilen ülke çapında
tanınmış akademisyenler var. Yalan ve yanlışlarla “saptırılan tarihe” dur demek
benden önce onlara düşer. Ne yazık ki onlar susuyor ve tarihçi geçinenlerin
yalan ve yanlışlarına karşı çıkmak benim gibi tarihçi olmayan bir tarih
sevdalısına düşüyor.
Tarih adına konuşan, tarih adına çalakalem bir
şeyler yazan ve yanlışlarla dolu her kitabını bir başka kamu kurumuna yayınlatan
birisi olağanüstü yetkiler ve “Dokuzuncu Ordu ve Mülhakatı Müfettişi Yaver-i
Hazreti Şehriyari” unvanıyla Samsun’a gelen Mirliva Mustafa Kemal Paşa’yı” her
gece bir yerlere kaçırıyor, bir başka yerlerde gizliyor. Bunu gören, duyan,
okuyan bir başkası da “fırsat bu fırsat” deyip babadan, deden kalma evinin
kapısına tabelayı asıyor: “Mustafa Kemal Atatürk falan tarihte burada kalmış.” İyi
de, Mustafa Kemal Paşa o tarihte orada değil ki! Maksat tarih değil ticaret
olduktan sonra ne fark eder ki?
O “saptırılmış tarih” yazınına bakılırsa “Yaver-i
Hazret-i Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal Paşa” 19 Mayıs 1919’da “Dokuzuncu Ordu
ve Mülhakatı Müfettişi” olarak geldiği Samsun’da kendisine ve maiyetine tahsis
edilen Mıntıka Palas’ta değil Avdan köyünde bilmem kimin evinde kalmış daha
doğrusu saklanmış! Gerçi belge gösteremiyor, çünkü yok. Ama ne zararı var,
bizimki bunu o köyde 90 yaşındaki bir ihtiyardan dinlemiş!
Böyle belge olur mu, böyle tarih yazılır mı? O
hikâyeyi anlattığında 90 yaşında olan ihtiyar Atatürk’ün köyde kaldığını iddia
ettiği 1919’da da 9 yaşındadır. 9 yaş gördüğünü anlamaya yetmez, 90 yaş ise
bildiğini hatırlamaya el vermez.
Şevket Süreyya Aydemir ilk baskısı 1964’de yapılan
“Tek Adam” adlı başyapıtında “Mustafa Kemal’i Havza’da görenlerden, dinleyenlerden
bugün hala sağ olanlar vardır. Bunlardan fazla yaşlananların, belleklerini
kaybedenlerin, olayları birbirine karıştıranların yanında, hala sıhhatli ve o
günün havasını nakledebilenler bulunur” der. Şevket Süreyya Aydemir “hafıza
kaybına” dikkat çekerken yıl 1964’dür, bizimkinin köylüyle konuşması ise
2000’li yılların başındadır. Tarih belgelerle yazılır hurafeler ve kulaktan
dolma ifadelerle değil.
Bizimki yolun başında bir köyde saklar da elin
adamları durur mu? Onların eli armut mu topluyor? Onlar da yolun sonunda
beklerler Mirliva Mustafa Kemal’i bir yerlerde saklamak, yatırıp kaldırmak
için. Bunlardan birisi Samsun’dan giderken Havza’ya oldukça yakın bir köyde bir
eve asmış tabelayı “Mustafa Kemal Atatürk 24 Mayıs’ta bu evde kaldı” diye. Ben gördüm;
tabela güzel ama bir küçük(!) yanlışı var; Mustafa Kemal 24 Mayıs’ta Havza’da
ya da yolda yolakta değil Samsun’da. Havza’ya gitmek üzere 25 Mayıs sabahı
ayrılacak Samsun’dan. Cahillikten değil herhalde bu küçük(!) hata, telaştan
olsa gerek. Ötekilere ön almak lazım! Yol açılır ve insanlar bu yoldan geçmeye
başlarsa bizim ev ya müze olur ya da lokanta.
Ötekiler dedim de asıl sorun Havza’dan beride değil
ötede, Boğaziçi’nde, bir un değirmeninde. Atatürk’ün Hüseyin Rauf Orbay’la o
değirmende gizlice buluştuğu, kimilerine göre bir kimilerine göre de iki gece
görüştüğü ve Milli Mücadele planlarını hazırladığı söyleniyor. Bu da bir kent
efsanesi ya da bir başka ifadeyle bir tarih saptırması, tarih cinayeti, bunun
da aslı astarı yok. O değirmende birileri kaldı ama Atatürk kalmadı. Kimlerin
kaldığı sır değil, biliniyor, biz de yazarız elbet, yazacağız da, az sabır.
(Devam edecek)
/Osman KARA
14 Kasım 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder